“Bugün kalan çoğul ekimiz, modern Türkçe’deki /l.r/ genizden söylenen arkaik /*r/ nin türevidir. (Torday).
Bugünkü Çuvaşça’da başka bir çoğul eki saptıyoruz, bu çoğul eki /l.r/ in yerine /s.n/ dir ve şimdi /s.m/ haline dönüşmüştür. Tinessem (deniz) demektir örneğin. Bu da proto Türkçe Çuvaşça dilinde ikincil bir çoğul ekinin ipucunu verir, yani /n./ ekinin. Bu ek, Çuvaşça olmayan Türkçe diyalektlerinde de iz bırakmıştır. Eski Türk metinlerinde kirkin (dişi köle) sözcüğü vardır, der Torday. Türkçe’deki kız sözcüğünden türetilmiştir. Aynı metinlerde bir de aran sözcüğü vardır. Bu da cesur, onurlu erkek demektir ve “ar” gerçek erkek anlamına gelir. Yine bugün kullanılmayan “oğli” sözcüğü de çocuk/torun (zürriyet) anlamına gelir –ki bu sözcükten “oğlan” türemiştir.
Tavşan, sıçan, şibagun (kuş), jagnum (fil), arslan, kaplan gibi hayvan isimlerindeki son ekin bazı kavim isimlerinin sonlarındakiyle aynı olması da bize ipucu verir. Türk Uygur Federasyonu’nun 10 boyundan sekizi, Yaglakar, Utigar, Kurabir, Orkundur, Bular, Hazar, Yakbutkar, Ayabir arkaik /*r/ ekiyle biter. Bir tanesi de Adiz, /-z/ çoğul ekiyle.
Proto Türkçe Çuvaşça çoğul ekinin en önemlilerinden biri de /-n/ ekinin Xun/Hun kabile ismindedir. Zaten Xun(Hun) sözcüğü bugünkü Baykal Buryat Moğol diyalektinde “kişi” anlamına gelir.
Torday, dil tarihçisi Panfilow’un ilksel bir Altayik diyalekt olan Tunguz Evenki dillerinde yaptığı araştırmalarda, “kişi” sözcüğündeki “n” sesçiğinin, bir çoğul olarak doğduğunu kanıtladığını yazar. Bu avcı toplumlarında dig (dik)ağ anlamına gelir, digen ise dağ adamı demektir. Nge (nehir) sözcüğünden ngan (nehir adamı) sözcüğü türer.
Uygurlar’da Xun isimli bir kabileden söz eden Torday, Çince söylenişinde bu sözcüğün Huen olduğunu belirtir. Yazar “halk” sözcüğünün Moğol irgen, Evenki digen ve Uygur budun sözcüklerindeki çoğul eklerine indirgendiğini bir kez daha vurguladıktan sonra Ptolemi’nin Karadeniz kıyısında işaret ettiği Xounoi isimli bir halka geçer. İ.Ö. 150 yılına. Altaylılar için bu bölge henüz oldukça erken sayılmalıdır. Ne ki, birinci yüzyıldan bu yana Kırım’ın kuzeyinde, Turcae isimli bir orman halkını kaydeder Pomponius Mela (De Cronographia, Kitap 2, İ.Ö. 37-41). Torday, aynı ismin, Pliny’nin (İ.Ö. 23-79) kabile listesinde de yer aldığını belirtir.
Teoman ve onu öldürerek yerine geçen Mete’nin kurduğu imparatorluğun Çin kaynaklarındaki ismi Hsiung-nu’dur. Torday, Türklerle Hsiung-nuların tarihi kayıtlara göre ilk karşılaşmalarının İ.Ö. 3.yüzyıla uzandığını yazar. Mete adıyla bildiğimiz Mao-tun (Çince’nin doğru okunmasıyla bu ismin aslında Batur olduğu çok geç de olsa anlaşılacaktır), bu tarihlerde Yukarı Yenisey’deki beş boyu boyunduruk altına almak ister. Bu beş boydan birisinin etninomu henüz anlaşılamamıştır. İkisi, Uygurların ataları olan Ting/ling ve Kırgızlar’dır, bunların Türk olduklarına şüphe yoktur. Hâlâ göçebe yaşamaktadırlar. Kalan diğer iki kabile ise Oguz/Ogur’ların ve Sirlerin atalarıdır, Torday’a göre. Her iki Türk boyunun isimleri de Orhun yazıtlarında yer alır.Türk-Hsiung-nu ilişkisi, Moğol steplerinde bir beş yüz yıl devam ettikten sonra kaybolmuştur. Dış Moğolistan bozkırlarında Moğol ve Türk boyları arasında bir dizi savaşın ardından 6.yüzyılda nihayet T’u-çüeh adlı bir halk zaferle çıkar. Bu isim, çoğul ekiyle Törküt halini almış Törk isminin Çince söylenişidir.
Törkütlerin yaşlı hanı ölünce On Boy’a bölünürler. Her biri bir okla ifade edilen “On Ok” ya da.
Torday, ok ve boy (kabile) sözcüklerinin aynı anlama geldiğini söyler. Daha doğrusu ok sözcüğü ile uk (eski Türkçe’de boy ve kabile) sözcükleri benzeştir. Uk, hem boy demektir hem de soy anlamına gelir, bu sözcük 10.yüzyılda Kaşgari’nin sözlüğünde ogh-li, ogh-lan olarak tekrar karşımıza çıkar. Etimolog Clauson’a göre ogh, ok sözcüğünün diğer bir söylenişidir. Ok veya uk, söylendiğinde iki anlamı da verir. Ok ve oğul. Burada belirtmek gerekir ki, Çuvaşça’da ok, “ukha”dır.
Orta Asya’nın doğu ve batı ucunda boyların çoğul eklerinin (yani –r, -z, -n) hepsi ogh köküne eklenir. Volga dolayında Oghur olur, doğuda ise Oghuz.
Macar araştırmacıya göre, Kırgız (Kırk Oghur, yani kırk Boy), On Uygur, Kutrigur, Utrigur da böyledir.
On sözcüğü ve Ok/ogh kökü önemli bir boy isminde bir araya gelir. Bizanslı tarihçi Priscus, 461-465 yıllarında “Onoguroi”ların Bizans’a bir elçi yolladığını yazar. Bir yüz yıl sonrasında yaşayan Jordanes ve Agathias adlı tarihçiler de, aynı kabilenin Pontic (Karadeniz) bozkırlarına kadar uzandıklarını belirtir. Bir yüz yıl sonrasında, başka bir Bizanslı tarihçi, Theophylactus Simocattes, aynı boydan söz eder ama bu defa Unnugunoi ismiyle yazar.
Torday, bu iki farklı söyleyişin Türk çoğul eki –r ile –n alternatif söylenişini izah ettiğini vurgular.
On + og(uh) + ur
Şöyle de söylenir: unn + ug(uh) + -un
Ya da Un + nug(h) + -un
Anlamı: On + ok (boy) + çoğul eki.
Buradaki Onog / Unnog ile Orta Çin söylenişiyle Hsiung-nu arasındaki benzeşme tabii ki akademisyenlerin gözünden kaçmaz.
Torday, hsiung sözcüğünün Türkçe’deki on (10) sözcüğünün Çince söylenişi olabileceğini tahmin eder. Çünkü Çinli tarihçiler, Hsiung-nu boylarında her bir hakanın on bin atlıdan oluşan ordusuna “nak” ismini verir, yani ok sözcüğünün Çince’deki bozulmuş ifadesini.
Böylece Hsiung-nu sözcüğünün gizli anlamı çözülür:
On ok
Ya da Oğuz.”
(Özcan Yüksek, Atlas dergisi, Temmuz 2005 sayısı)