Sakarya Savaşı, Giresun Gönüllüleri, 42 ve 47’nci Alaylar, Mangal Dağı |
Bu Yazıda - Konu İçi Ara Başlıklar
Başlık biraz şaşırtıcı biliyorum ama mangaldaki közde pişen kahveyi içememek nasıl bir duygu, biliyor musunuz?
Hikâyemiz Selim Erdoğan’ın “SAKARYA – Türk Bitti Demeden Bitmez” kitabını okuyunca başladı (Ocak 2020, ikinci baskı). Tarih kitaplarını sular seller gibi okurum ama, İstiklal Harbi’nin dönüm noktası olan Sakarya Savaşı’nın nasıl cereyan ettiğini bu kitaptan öğrendim. Kitabı okuduktan sonra Çanakkale’ye yapılan gezilerin buraya niye yapılmadığına açıkçası şaşırdım.
Hikayemize dönersek, Sakarya kitabını Giresunlu bir dostuma okuttum. Dostumun baba ve ana tarafından iki büyük dedesi Sakarya Savaşı katılmışlar ve üç kuşak sonra da akraba olmuşlar.
Dostum, “Bizim orada mangalda ısınılır ve kahve mangalda yapılırdı. Ama, anne tarafından büyük dedem, asla mangalda pişen kahveyi içmezdi. Mangal ona, Mangal Dağı’nda şehit olan arkadaşlarını, akrabalarını hatırlatırmış”. Bu yazıya başlamam da arkadaşımın anlattığı bu acı öyküden sonra oldu.
Dedem, Atatürk ismini duyduğunda gözleri yaşarırdı. Atatürk’e asla laf söyletmezdi. Ölümden dönmüşlerdi. Sadece, “O gün öyle gerekiyordu. Biz Giresun’dan ayrılırken ölüme koştuğumuzu biliyorduk”.
Sakarya Savaşı’nın en kritik anında cepheye Topal Osman Bey’in gönüllülerinden oluşan iki alay yetişir, 41. Ve 47. Alaylar. Önce topladığı gönüllülerle Balkan ve I. Dünya Savaşı’na katılan Topal Osman Bey, savaş sonrasında ayrılıkçı Pontuslu Rumlarla çarpışır ve deyim yerindeyse nefes aldırmaz. Sonra Koçgiri ayaklanmasını bastırır.
Önce milis binbaşı, sonra Yarbay rütbesi verilen ve bazen iki alaya komuta edilen Osman Bey, maalesef bazı çevreler tarafından “Topal” lakabıyla küçümsenir. Oysa o topallık, babasının bedel ödemesine rağmen topladığı gönüllülerle Balkan Savaşı’na katılan ve Çatalca‘da Bulgarlarla yapılan var olma savaşında üzerlerine atılan bir top mermisinden fırlayan şarapnel parçasının eseridir.
Osman Bey, gönderdiği Giresun uşaklarıyla Mustafa Kemal Paşa’nın güvenliğini sağlamıştır. Kurtuluş Savaşı’nın en kritik günlerinde Giresunlu uşaklar bu görevi layıkıyla yerine getirdiler.
Topal diyerek ağız bükülen, eşkıya derekesine indirilmeye çalışılan Osman Bey’le aslında Mustafa Kemal’e de vurulmak istenmektedir. Öyle ya, eşkıya reisini muhafız yapan bir kurtarıcı (!). Oysa, Ankara’daki hükümet, Osman Bey’e önce binbaşı sonra da yarbay rütbesi vermiştir.
İstiklal Harbi sürecinde direnişi başlatanların, önderlik edenlerin ve sürdürenlerin İttihatçılar olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Ege’de direnişi İttihatçılar ve Teşkilat-ı Mahsusa’cılar başlatmıştır. Hürriyet ve İtilaf Fırkası mensuplarının İttihatçılara olan nefreti çoğunu işgalci İngiliz ve Yunanlılarla iş birliğine itmiştir.
Saray ve Hürriyet ve İtilaf Fırkasının örgütlediği iç isyanlar olmasaydı, İstiklal Harbi Yunanlılar Bursa ve Eskişehir’e gelmeden sona ererdi.30 Ekim 1918 tarihinde imzalanan Mondros Mütarekesinden kısa bir süre sonra, 13 Kasım 1918’de İstanbul, İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan Askerleri tarafından işgal edilir.
İtalyanlara vaat edilen İzmir, İngilizler tarafından Yunanlılara verilir. İtalyanlar işgal etmeden 19 Mayıs 1919’da İzmir İşgal edilir.
Bununla yetinilmez, Musul ve Kerkük, boğazlar, Anadolu’nun içindeki tren yolu kavşakları
Güney Doğu Anadolu ve Kilikya İngiliz ve Fransızlar tarafından işgal edilir. İtalyan askerleri Antalya ve Konya’yı işgal ederler.
İstanbul’u işgal eden İngilizlerin gitmemek üzere geldiklerini Sayın Abdurrahman Bozkurt, “İtilaf Devletlerinin İstanbul’da İşgal Yönetimi” ayrıntılı şekilde anlatmıştır. İngilizler, İstanbul ve Boğazları gitmemek için işgal etmişlerdir. Müttefikleri Çarlık Rusya’sının yıkılmasının sebebi gördükleri Osmanlı Devleti’ni yıkmaya, Türkleri İç Anadolu’ya hapsetmeye kararlıdırlar.
Padişah Vahdettin’in ve Hürriyet ve İtilafçılar, bu gerçeği görmezler; “Savaşa girmenin suçunu İttihatçılara atarak, bu işten sıyrılırız, İngiltere’nin himayesinde yaşarız” hesabını yaparlar.
Bu hesap tutmaz. Sultan Vahdettin tarafından 5 kere sadrazam yapılan Damat Ferit Paşa, 10 Ağustos 1920’de Fransa’nın Başkenti Paris’in Sevr banliyösünde önüne konan ve Türkleri Anadolu’nun içine hapseden Antlaşmayı imzalar.
*
İstanbul’un kabul ettiği Sevr Antlaşmasını Ankara kabul etmez. Ankara Milli Mücadelenin merkezi olmayı perçinler. İngilizler ve padişah, Yunan ordusunun Kuvvacıları dağıtmasını ve yok etmesini isterler.
İngiliz ve padişah destekli Yunan orduları önce Ege sonra da Marmara bölgesini işgal ederler.
İkinci defa da İnönü istikametine yaptıkları taarruzdan netice alamayan Yunan Ordusu yeni takviyelerle tekrar taarruza geçer.
8 Temmuz 1921 günü bir Yunan tümeni Congara üzerinden Tavşanlı’ya inmek için taarruza başlar. Batı Cephesi komutanı İsmet Paşa Dağ’a haber gönderir, “Ne yaparsanız yapın, Yunan ordusunu üç gün durdurun. Bu taarruzu Orhaneli çetecileri ve komutanları Çemişgezekli Haydar Binbaşı üç gün durdurur. Haydar Binbaşı çarpışmalarda şehit düşer. Yazar, Süleyman Işık, Haydar Binbaşının mezarını bulur. Yeni açılan yol, bu şehidin mezarının üzerinden geçmektedir. Süleyman Işık, Uludağ’daki direnişi, Yunan ordusunun üç gün geciktirilmesini KUVVA adlı eserinde ayrıntılarıyla anlatmıştır.
Bir Yunan tümeni de İnegöl ve Yenişehir üzerinden iki ayrı koldan taarruza başlar. Aynı zamanda Uşak ve Afyon üzerinden iki Yunan kolordusu taarruza girişir. Taarruzun amacı Türk ordusunu kıskaca alıp yok etmek ve Ankara’ya Sevr Antlaşması’nı kabul ettirmektir.
Türk ordusu çarpışarak geri çekilerek bu oyunu bozar. Zamanında Sakarya Nehri’nin doğusunda mevzilenir Yunan ordusunu Anadolu bozkırına, yarı çöle çeker. Düşmanla 22 gün ve 22 gece sürecek bir var olma savaşı başlar “21 Ağustos-13 Eylül 1921”.
Sakarya Savaşı’nın ayrıntılarını en güzel şekilde dile getiren Selim Erdoğan’ın, “SAKARYA Türk Bitti Demeden Bitmez” eserinden okuyabilirsiniz.
12 Temmuz 1921 Bilecik ve Uşak, 13 Temmuz 1921 Afyon, 17 Temmuz 1921 Kütahya, 20 Temmuz 1921 Eskişehir Yunan işgaline uğradı. Yunanlılara her türlü istihbarat İstanbul’daki İngiliz İşgal Komiserliği’nden gidiyordu. İngilizler, taarruz için Yunanistan’a kredi açmışlar, silah ve cephane göndermişlerdir.
Taarruzu başlatan temel neden Yunanistan’daki iktidar değişimidir. Yunan Kralı Aleksander, maymununun ısırması sonucu mikrop kapar ve 25 Ekim 1920’de ölür. Fransa’da sürgünde olan babası Konstantin sürgünden döner. 14 Ekim 1920’de yapılan seçimi kaybeden Venizelos sürgüne gider. Yunan halkı savaştan bıkmıştır. Ama yeni iktidar bunun farkında değildir. İktidara gelen kral yanlılarının ilk hedefi Anadolu’da bir askeri ve siyasi zaferdir.
Venizelosçu subaylar görevden alınır. Yunan ordusundaki Venizelosçu ve kralcıların çekişmesi işimize yarar. Yunan ordusunda uzun süre silah altında olanlar huzursuzdur. Yunan komünistleri “Anadolu’da işimiz yok, İngiliz çıkarları için ordayız” diyerek propaganda yapmaktadırlar.
Küçük Asya Ordusu Komutanlığına kralcı Papoulas atanır. Eskişehir’e gelen Yunan Başbakanı Gunaris ve Savunma Bakanı Teotolis, Papoulas’a hedefi gösterirler: ANKARA. Ankara işgal edilmeli, Kuvva-yı Milliyeciler etkisiz hale getirilmeli ve Ankara’daki meclis dağıtmalıydı. Sevr Antlaşması başka türlü kabul ettirilemezdi.
Taarruza kalkan Yunan ordusunun mevcudu 123 bindi. Türk ordusunun mevcudu yüz bin civarındaydı. Geri çekiliş sürecinde 30 bin kişi ordumuzdan kaçmıştır.
Yunanlılar, Anadolu Rumlarının askerlik çağındaki çocuklarını azını gönüllü, kalanını da zorla askere aldılar. Bu şekilde 12 bin kişi askere alınır.
Yunanlıların top sayısı Türk ordusundan yüz fazlaydı. Makinalı tüfek sayısı üç kat fazlaydı.
Haymana ovası, Polatlı sırtları ve Tuz gölü civarında kanlı bir boğazlaşma oldu. Ordumuz kaçaklar için tedbir alır. Firarın, birliklerini izinsiz terk edenlerin cezası ölümdür.
Mustafa Kemal Paşa ve Fevzi Paşa, Yunan ordusunu lojistik merkezlerinden, tren yolundan uzağa, o dönemin ifadesiyle Haymana çölüne çekerler. Yunanlılar ordumuzu çembere almak isterken ordumuz onları içine alır.
Selim Erdoğan, savaş alanında yaptığı araştırmada Genelkurmay Başkanlığı kayıtlarında KAYIP gözüken 8640 kişiden dört bininin mezarlarını bulur. Yunan hatları gerisinde kalan şehitlerimiz ya köylüler tarafından gönüllü ya da Yunanlıların görevlendirdiği köylülerimiz tarafından defnedilmiştir. Savaş sonrası bu konuda araştırma yapmayan devlet görevlilerini esefle kınıyorum.
Amacım savaşı anlatmak değildir. Bu konuda en ayrıntılı bilgiyi Selim Erdoğan’ın, “SAKARYA Türk Bitti Demeden Bitmez” eserinde bulabilirsiniz. Ben, deyim yerindeyse Hızır gibi cepheye yetiştirilen Giresun gönüllülerinden oluşan 42. Ve 47. Alayların kısa öyküsünü ve Mangal Dağı’nı anlatacağım.
Yunan Kralı Konstantin’in kardeşi Prens Andreas’ın komuta ettiği 12. Tümen, Ilgaz Boğazında Deli Halit Paşa tarafından durdurulur. Halit Paşa, çekilen birliklerimizin önünün kesilmesini önler. Gelen takviyelerle 18-20 Temmuz günleri karşı taarruzla Yunan güçlerini püskürtür.
18 Temmuz günü Mustafa Kemal Paşa, “Ordunun derlenip toparlanması için araya mesafe konulup, Sakarya’nın doğusuna çekilmenin uygun olduğunu” cephe komutanı İsmet İnönü’ye bildirir. Düşman Anadolu’nun içine çekilip yok edilecektir. Bu plan gereği Eskişehir boşaltılır. İmalat-ı Harbiye Ankara’ya taşınır.
Yunan birlikleri ileri harekâtını sürdürürken aralarında boşluk oluşur. 21 Temmuz’da İzzettin Bey, Eskişehir yönüne taarruza geçer. Yunan tümeni paniğe kapılır ve geri çekilir. Kanlı çarpışmalar yaşanır. Takviye alan Yunan birlikleri Seyitgazi civarındaki Kırgız Dağı’nı ele geçirirler.
Ordumuzun yeniden toparlanması için on beş güne ihtiyaç vardır. Birliklerin Sakarya’nın Doğusuna çekilmesi hızlandırılır. Yunan ordusu Türk ordusunu doğru dürüst takip edemez.
22 Temmuz günü Yunan Başkomutanı Papoulas, zafer kazandıklarını ilan eder. Papoulas, sonraki harekât için Savaş Bakanı aracılığıyla kralı ve başbakanı toplantıya davet eder.
28 Temmuz 1921 günü Kütahya’da Kral Konstantin başkanlığında bir savaş meclisi toplanır. Yunan ordusunun kurmay başkanı Rallis, daha ileriye gidilmesini riskli bulur. Ancak Başbakan Dimitrios Gunaris’in ısrarıyla Yunan Küçük Asya ordusunun Ankara’ya taarruz etmesine karar verilir.
Gunaris ve diğer hükümet üyelerinin görüşü “Eğer Türk ordusu imha edilmezse savaş hali sürer, Yunan ekonomisi asla düze çıkamaz”. Yıllar sonra Kral Konstantin, “Bu kararın alınmasında bir etkisi olmadığını” itiraf edecektir.
İkmal hatlarından uzaklaşacak Yunan Ordusu’nun nakliye kolları için binlerce hayvan ve 840 kamyon temin edilir. Eskişehir ve Seyitgazi’de yeni hastaneler kurulur.
9 Eylül 1922 İzmir’in kurtarılmasından sonra Yunanistan’da darbe olur. Darbeden sonra Kral sürgüne gider. Yunan başbakanları; Gunaris, Protopapadakis, Strates, Dışişleri Bakanı Baltatis, Son komutan Hacı Anestis ve Prens Andreas idama mahkûm edilir. Altı kişi idam edilir. Prens Andreas kaçar.
Bu süre zarfında Türk ordusu Sakarya’nın doğusuna çekilişini tamamlamış ve hızla eksilen saflarını doldurmaya, mühimmat takviyesine başlamıştır. Ülkenin her yerinden, cepheleri zayıflatmadan asker ve cephane Sakarya’ya yollanır.
5 Ağustos 1921’de Meclis Mustafa Kemal Paşa’ya üç aylık süreyle Başkumandanlık yetkisi verilir. Bu süre daha sonra Meclis tarafından uzatılacaktır.
Sakarya’nın doğusuna çekilen orduyu savaşa hazırlamak için Başkomutanlık tarafından 7 Ağustos 1921’de Tekâlif-i Milliye kanunu ilan edilir.
Tekâlif-i Milliye (Millî Yükümlülükler), Türk Kurtuluş Savaşı’nın dönüm noktalarından olan Sakarya Meydan Muharebesi öncesi ordunun ihtiyacını karşılamak ve Sakarya Savaşı’na hazırlanmak için Başkomutan Mustafa Kemal Paşa’nın kanunla kendisine verilen yasama yetkisini kullanarak yayınladığı “Ulusal Yükümlülük” emirleridir. 7 Ağustos 1921’de yayınlanmış olup toplamı on maddedir.
Her ilçede bir tane Tekâlif-i Milliye Komisyonu kurulacak.
Halk, elindeki silah ve cephaneyi 3 gün içinde orduya teslim edecek.
Her aile bir askeri giydirecek.
Yiyecek ve giyecek maddelerinin %40’ına el konacak ve bunların karşılığı daha sonra geri ödenecek.
Ticaret adamlarının elindeki her türlü giyim eşyasının %40’ına el konacak ve bunların karşılığı daha sonra geri ödenecek.
Her türlü makineli aracın %40’ına el konacak.
Halkın elindeki binek hayvanlarının ve taşıt araçlarının %20’sine el konacak.
Sahipsiz bütün mallara el konacak.
Tüm demirci, dökümcü, nalbant, terzi ve marangoz gibi iş sahipleri ordunun emrinde çalışacak.
Halkın elindeki araçlar bir defa olmak üzere 100 km’lik mesafeye ücretsiz askeri ulaşım sağlayacak.
Mangal Dağı, neredeyse tamamen yuvarlak hatlı kayalarla kaplı, topağı yok denecek kadar az, üzerinde ot ve dikenden başka bir şey olmayan bir tepedir. Askerler ve çevredeki köylerde yaşayanlar günlerce uğraşarak diz boyun gelen siperler kazabilirler. Başkomutanlık, Mangal Dağı’nın “Bağımsız muharebe verilecek gibi tahkimini” emreder.
Mangal Dağı’nın yakınında Türbetepe bulunmaktadır. Orası da tahkim edilir. 15 kilometrelik bir cephe meydana getirilir. Mangal Dağı’na Gaziantep’ten getirilen ve daha önce Yunanlılarla savaşmamış 5. Tümen mevzilenir. 9.Tümen ise Türbetepe’yi tutar. (s.124)
Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, Ankara-Polatlı arasındaki Alagöz’de karargâh kurar. Köyün ileri gelenlerinden Aliağa’nın evi karargâh binası olur. Kapıdaki muhafızlar, her zamanki gibi kara zıpkalı Giresun uşaklarıdır.
ve Meclis Muhafız taburu takviye olarak verilir.
Ordunun ihtiyatını 3.Grup oluşturan üçüncü gruba tecrübeli bir asker komutan olarak atanır. Millet Meclisinde Bolu milletvekili olan Yusuf İzzet (Met) Paşa, meclisten izin alarak orduya döner. Üniformasını giyer ve Sakarya Savaşı’nda görev alır.
Koçgiri İsyanını (6 Mart 1921-1921 Haziran sonu) bastıran birlikler arasında bulunan Binbaşı Hüseyin Avni Alparslan Bey 42. Ve Binbaşı Topal Osman Bey’in komuta ettiği 47. Giresun gönüllü alayları 3. Grup emrine verilir. 750 kişilik Meclis Muhafız Taburu da cepheye sevk edilir.
Milli Mücadele’nin en kritik günlerinde meydana gelen bu isyanı kısaca anlatalım.
Koçgiri aşiretinin; Suşehri, Hafik (Koçhisar), Kemah, Kuruçay Ovacık, Zara, İmranlı, Divriği, Refahiye, Kangal ve çevresinde 135 köy ile en az 40.000 nüfustan oluştuğu tahmin ediliyor. İsyancıların toplam mevcudu ise en az 3000 kadardı.
Kürt Teali Cemiyeti Alişan Bey’i Dersim’e gönderir. Alişan Bey, Baytar Nuri, bölgedeki ilçe ve nahiyelerde cemiyetinin şubesini kurmuştur. Mustafa Kemal Paşa, Erzurum Kongresi kararlarının Kürtleri de kapsadığını anlatarak Alişan Bey’i ikna etmeye çalışmış ve Sivas milletvekili olmasını önermiştir. Alişan Bey Sivas milletvekili olmayı başta kabul ettiyse de Kürt Devleti kurma amacında olan Baytar Nuri ile konuştuktan sonra bu öneriyi reddetmiştir. Bununla birlikte Baytar Nuri de milletvekilliği önerisini kabul etmemiştir.
1920 başlarında Baytar Nuri, bazı aşiretlerin reisleriyle birlikte toplantı düzenleyerek Sevr Antlaşması’nın uygulanmasını istemişler ve Diyarbakır, Van, Bitlis, Elazığ, Dersim ve Koçgiri’den oluşan bağımsız Kürt devleti kurmasını kararlaştırmışlardır.
Türkiye Büyük Meclis Hükûmeti Koçgiri aşireti reisi Alişan Bey’i Refahiye kaymakam vekilliğine, kardeşi Haydar Bey’i de İmranlı bucak müdürlüğüne atayarak çatışmayı önlemeye çalışmıştır. İsyanı bastırmak için İmranlı’ya gelen 6. Süvari Alayının komutanı Binbaşı Halis, yakalanarak isyancılar tarafından idam edilmiştir.
Uyarılara kulak asılmamış Ayaklanma, 6 Mart 1921’de başlamıştır. Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükûmeti Sakallı Nurettin Paşa’nın Merkez ordusunun emrinde Topal Osman Ağa’nın bizzat komuta ettiği 47. ve Hüseyin Avni Alparslan’ın komuta ettiği 42. Giresun alaylarını isyanı bastırmakla görevlendirmiştir. Nisanda harekatın birinci evresi sona erdiğinde asiler küçük gruplar halinde dağılarak Kuzey ve Kuzeydoğu yönünde kaçmışlardır. Bundan sonraki ikinci etapta geniş çaplı takip harekâtı ile asilerin etkinliği iyice kırılmış, 17 Haziran’da asilerin elebaşılarından Haydar Bey’in kardeşi Alişan ve 32 asi ileri geleni ile 500’den fazla asi teslim olmuş, bunlar muhakeme edilmek üzere Sivas’a gönderilmişlerdir. İsyan haziran sonunda tamamen bastırılmıştır.
*
16 Ağustos’ta Ankara’ya gelen bu alaylar 23 Ağustos günü cepheye sevk edilir.
Yurdun dört bir yanından birlikler ve toplar, top mermileri cepheye gönderilir. Çapı uymayan top mermilerinin çapları tapaları takılıyken İmalat-ı Harbiye tezgâhlarında küçültülür. Bazen imalat sırasında patlayan mermiler can alır. Kara zıpkalılar, horona koşar gibi ölüme koşarlar.
Yunan Ordusu 3 kolorduya bağlı 9 tümen ve bir süvari tugayıyla taarruza geçerler. Ordularında 286 top, 2728makineli tüfek ve 12 uçak bulunmaktadır.
Onları 16 piyade, 4 süvari tümeni, bir süvari tugayından oluşan Türk ordusu karşılar.
Başkomutanlık Yunan planını anlamış ve ona göre mevzilenmiştir. Güya sürpriz bir taarruz planlayan Yunan ordusu komutanı Papoulas çılgına döner. Harekât planı çökmüştür.
Düşman taarruzu 23 Ağustos günü başlar. Yunan Ordusu’nun bir tümeniyle Mangal Dağı’na saldırır. Çarpışmalar tüm hızıyla sürerken bir de fırtına kopar. Rüzgâr askerlerimize doğru eser, göz gözü görmez. Askerler yoğun ateş altında ağır kayıp verirler. Tepe boşaltılır. Buraya gönderilecek tek kuvvet Topal Osman’ın Giresun gönüllülerinden oluşan 47. Alayıdır. Süngü takılamayan Rus Berdan tüfekleri ve üzerlerinde üniforma gibi aba zıpkalarıyla Giresun uşaklarına bu mevzileri ele geçirme görevi verilir.
Giresun uşakları önce sessizce, sonra koşarak tepeye ulaşırlar. Yunanlılar gelen uşakları fark etmezler. Kara zıpkalılar ateş ederek, nara atarak siperlere dalarlar. Mermileri bitince Giresun bıçaklarıyla, onlar düşünce tekme tokatla savaşarak Yunan askerlerini kovalarlar (Sakarya, s.146).
Yunan askerleri takviye alarak Mangal Dağı’na tekrar saldırırlar. Şiddetli çarpışmalardan sonra 24 Ağustos sabahı tepeyi tekrar ele geçirirler. 47 Alay büyük zayiat verir. Yunan taarruzu 42. Alay’ın yetişmesiyle durdurulur. Türbetepe’de Yunanlıların eline geçer.
25 Ağustos günü karşı taarruza geçen Yarbay Halit (Akmansü) Bey komutasındaki 3. Kafkas tümeni Türbetepe’yi kurtarır. Mangal Dağı, cephe içinde bir adacık halinde Yunan Ordusu’nun elinde kalır.
25-27 Ağustos tarihlerinde şiddetli çarpışmalar olur. Mustafa Kemal Paşa,27 Ağustos 1921 günü tarihe geçen şu emri yayınlar: “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır! Vatanın her karış toprağı, vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça terk olunamaz. Onun için, küçük büyük her birlik bulunduğu mevziden atılabilir; fakat, küçük büyük her birlik, ilk durabildiği noktada, tekrar düşmana karşı cephe teşkil edip muharebeye devam eder. Yanındaki birliğin çekilmeye mecbur olduğunu gören birlikler, ona tabi olamaz. Bulunduğu mevzide sonuna kadar azim ve mukavemete mecburdur.”
Türk Ordusu’nu sol kanadını kuşatmak için yaptığı taarruz 4. ve 23. Tümenler tarafından durdurulur. Tümenlerin zayiatı artınca Topal Osman Bey’in komuta ettiği 47. Alay takviye olarak devreye girer.
27 Ağustos günü Türk süvarileri sahneye çıkar. Yunan karargâhı basılır. Yunan komutanı Papoulas zor kurtulur. Arabası, şoförü ve madalyaları Türk süvarilerinin eline geçer. Süvarilerimiz Yunan ikmal hatlarını vururlar. Yunan birlikleri zaman zaman aç kalırlar ve cephane sıkıntısı yaşarlar.
Önce 42. Alay Komutanı Hüseyin Avni Alparslan Bey’i kısaca tanıyalım (Erzurum Milletvekili ve Mustafa Kemal Paşa’nın cumhurbaşkanı olarak seçilmesini önlemek için adayların bir yerde sürekli olarak en az beş yıl oturması veya Misak-ı Milli sınırları içinde doğması önerisini veren Hüseyin Avni Bey’le karıştırmayalım. Ayrıca Çanakkale Savaşı’nın ünlü 57. Alay’ının şehit komutanı Yarbay Hüseyin Avni Bey ile de isim benzerliği bulunmaktadır.) Hüseyin Avni Alparslan Bey, 1876’da Giresun’un ilçesi olan Tirebolu’da doğdu. Hüseyin Avni, askeri okuldan teğmen rütbesiyle Selanik’e tayin oldu. Balkanlarda eşkıya takibinde görevler yaptı. Daha sonra jandarma sınıfına geçti. 31 Mart ayaklanmasında arkadaşlarıyla gönüllü olarak hareket ordusuna katıldı.
Birinci Dünya Savaşı’nda Rus sınırında Bahattin Şakir’in yürüttüğü Teşkilat-ı Mahsusa operasyonlarında görev aldı. Çoruh Müfrezesinde (Deli) Halit Paşa’yla birlikte savaşmıştır. Çok sayıda muhabereye katılmıştır.
Hüseyin Avni, Doğu cephesinde savaşırken aynı zamanda “Türk Yurdu Dergisi”ne “Alparslan” adı ile yazılar yazmaktadır.
Dönemin birçok aydını gibi Türkçüydü.
Harşit Çay’ını batısında Rus ordularına karşı oluşturulan cephede görev aldı. Yarbay Hamdi Bey komutasında, 9 taburlu 3 Alaylı bir kuvvet oluşturulur. 110. Alay komutanı Topal Osman Bey, vekili de Hüseyin Avni Bey’dir.
Rusya’da 1917 Ekim Devriminden sonra Rus ordusunda ve ayaklanmalar çıkar. Osmanlı Devleti’yle Erzincan anlaşmasını imzalayan Ruslar bir müddet sonra çekilmeye başladılar. 37.Tümen de takip harekâtı başlatır. Trabzon ve Rize kurtarılır. Rus Ordusunda yer alan ve ayrıca çeteler kurmuş olan Ermeniler ilerlemeye karşı koyarlarsa da dağıtılırlar. Batum ve Kars kurtarılır.
Rusya’da çıkan iç savaştan faydalanan birlikleriniz Bakü’yü kurtarırlar. İran Azerbaycan’ı da Rus ve İngilizlerden kurtarılır. Hüseyin Avni Bey’de bu Azerbaycan harekâtına katılmıştır. Mondros Mütarekesi’nden sonra İstanbul’da görevlendirilen Hüseyin Avni Bey, Mim Mim Teşkilatına üye olur ve teşkilat tarafından Karadeniz’de görevlendirilir.
Hüseyin Avni Bey, Eylül 1919’da Rize Askerlik Şube Başkanlığı’na atandı. Bu sırada Samsun’dan Trabzon’a kadar Pontus Devleti kurmayı amaçlayan Pontus çeteleri deyim yerindeyse bölgeyi kasıp kavuruyorlardı. Giresun yöresinde ise Osman Ağa ve milisleri sayesinde Rum çeteleri etkisiz kalmıştır. Ancak, “Kara zıpkalılar” yeterince düzenli ve disiplinli değildi. Hüseyin Avni Bey, 1 Ocak 1920’de Giresun Askerlik Şube Başkanlığı’na atanır. Bir süre Giresun Kaymakamlığı görevini de vekaleten yürütür. Giresun’da Osman Ağa, Müdafaa-i Hukukçular ve halk ile el ele vererek düzenli birlikler oluşturdular.
Hüseyin Avni Alparslan Bey, Osman Ağa’yı destekliyor, o muvazzaf Subay olarak, Osman Ağa’da Milis Subay olarak ve halk üzerindeki otoritesiyle birbirlerini tamamlıyorlardı.
Osman Ağa’nın da katkısıyla yeni gönüllüler toplanmış ve 42. ve 47. gönüllü Alaylar oluşturulmuştur. Bu alaylara Alpaslan Grubu adı verilmiştir.
42 ve 47. Gönüllü Alaylar, Pontus ve Milli Kuvvetlere karşı ayaklanmaların bastırılmasında pek çok görev yapmışlar ve akabinde Sakarya Savaşı’na katılmışlardır. Savaşın hassas bir safhasında 42. Alay Mangal Tepe’nin geri alınması muhaberelerine katılmış, Haymana üzerinden Ankara’ya sarkmayı planlayan Yunan Ordusu ile göğüs göğüse savaşmıştır.
28 Ağustos günü Yunan topçusu birliklerimizi ağır bir topçu ateşine tutar. Bir şarapnel parçası 42. Alay komutanı Hüseyin Avni Alpaslan Bey’i ağır yaralar. 42. Alayla cepheden cepheye koşan Hüseyin Avni Alpaslan Bey şehit olur. 42. Alay ağır zayiata uğrar. Alay komutanlığını bir müddet bir asteğmen yürütür. (1)
Yunan taarruzunu önlemek için Deli Halit Paşa’nın 2. Grubuna Topal Osman Bey’in komuta ettiği 47. Alay ve Meclis Muhafız taburu takviye olarak verilir.
Türk Ordusuna güneyden hücum eden Prens Andreas, kolordusunun üçte birini yitirmiştir. Prens şu acı gerçeği öğrenmiştir; “Kemalin askerleri önce onları şiddetli bir taarruza zorlamakta, Yunan tümenleri bütün hışmıyla taarruza geçtiğinde topçusuyla, piyadesiyle mümkün olan en büyük zayiatı verdirmektedir. Daha sonra bir kademe geriye çekilerek yeniden bu oyunu sürdürmektedir. Mehmetçik çekilerek dövüşürken Yunan Ordusu’nu tüketmektedir. (Sakarya, s.193)
Yunan askerleri isyan halindedir. Çarpışmak istemezler. Bursa’daki yaralı Yunan askerleri isyan eder ve Yunanistan’a gönderilirler.
Bir ara Ankara’da başta meclis ve diğer resmi dairelerin boşaltılması gündeme gelirse de başkomutanlık Yunan Ordusu’nun taarruz gücünün kırıldığını gördüğü için bundan vazgeçilir.
Ordumuzun elinde bulunan toplama parçalarla oluşturulan üç uçaktan birisinin pilotu Vecihi Hürkuş’tur. Vecihi Bey, keşif uçuşlarına çıkmaktadır. 1 Eylül günü yaptığı keşif uçuşunda Yunan birliklerinin üzerine el bombaları atar. Üzerine gelen bir Yunan uçağını düşürür. 4. günü yaptığı uçuşta Yunan Ordusundaki çözülmeleri görür ve rapor eder (Sakarya, s.231).
Papoulas için savaş bitmiştir. Bozguna uğramadan birliklerini Sakarya Nehrini geçirmek derdindedir. 5 Eylül’de bazı birliklerini Porsuk Çayının batısına, Beylikköprü istikametine çeker. Yunan birlikleri can derdindedir.
10 Eylül’de Türk Ordusu taarruza geçer. Süvari Grubunun 3. Tümeni mangal Dağı’nı geri alır. 13 Eylül günü Yunan birliklerinin tamamı Sakarya’nın batısına çekilir.
Yunanlıların kurdukları özel birlikler köyleri yakarak, katliam yaparak geri çekilirler. Büyük taarruzdan sonra daha büyük katliamlar yaparlar, büyük kentler de ateşe verirler
15 Eylül günü Türk Ordusu Sakarya’nın batısına geçer ve savaşı sonlandırır. Tüm birliklerin elinde sadece 6 bin top mermisi kalmıştır.
Sakarya’da Türkiye var olma mücadelesi verirken İstanbul’daysa bir düğün yapılmaktadır.
Padişah Vahdettin beşince eşiyle dünya evine girmektedir. Sultan Vahdettin beşinci karısı Nimet Nevzat Hanım ile dünya evine girer.
42 ve 47. Alaylar Büyük Taarruzda da görev alırlar. Osman Bey’in komuta ettiği alay, Büyük Taarruzda İngilizlerin işgal ettiği Çanakkale’ye dayanır, İngilizlerin karşısında mevzilenir. Osman Bey, daha sonra Ankara’ya çağrılır ve kaderini yaşar.
*
Osman Bey, 1883 yılında Giresun’da dünyaya geldi. Babasının askerlik bedelini ödemesine rağmen Balkan Harbi’nde Osmanlı ordusuna gönüllü olarak katıldı. Çatalca cephesinde savaştı. Bu savaş sırasında sağ diz kapağından yaralandı, topal kaldı ve “Topal” lakabını böylece edinmiştir.
Birinci Dünya Savaşı’nda Artvin yöresinde topladığı gönüllülerle Teşkilat-ı Mahsusa’cılarla beraber Ruslarla çarpıştı.
Savaştan sonra memleketine dönüp Giresun ve Samsun havalisinde Pontus çeteleri ile uğraştı ve bu konuda pek çok başarılar elde etti. Mondros Mütarekesi’nin imzalanmasından sonra kendisini kimseye danışmadan Giresun Belediye Başkanı ilan etti
Topal Osman’ın yıldızını parlatan olay 8 Mayıs 1919’da Giresun iskelesine demirleyen Yunan Kızılhaç gemisi Ioannina’yu Giresunlu Rumların sevinçle karşılamış ve Yunan uyruklu bir marangoz Giresun’daki Rum okuluna Yunan bayrağı çekmiştir. İnzibat subayı Sırrı Bey, bayrağı indirtmeyi başaramayınca Topal Osman bayrağı o indirmiş ve marangozu da öldürmüştür.
İstanbul’da kurulan Divan-ı Harp, savaşta işlediği suçlar nedeniyle hemen yakalanması ve İstanbul’a getirilmesine karar verdi. Bunun üzerine Şebinkarahisar’da saklandı; civardaki Rum köylerine baskınlar yaptı. Müdafa-i Hukuk Cemiyeti’nin Giresun Şubesini kurdu ve ilk başkanı oldu.
Topal Osman, Mustafa Kemal Paşa ile 29 Mayıs 1919’da Havza’da gizlice görüştü. Mustafa Kemal Paşa, onu hareketlerinde serbest bıraktı ve bu gizli buluşmadan sonra Topal Osman Ağa, ondan aldığı emirler doğrultusunda hareket etti.
Hakkındaki tutuklama kararı 8 Temmuz 1919’da padişah Vahdettin tarafından kaldırıldı. Giresun’a dönen Topal Osman Ağa, tekrar Giresun belediye reisliği makamına oturdu. Giresun Askerlik Şubesi Başkanı Hüseyin Avni Alpaslan ve Jandarma Komutanı Hamdi Bey ile Giresun gençlerinden oluşan gönüllü bir birlik kurdu.
Eylül 1920’de Ermeni Harekatı’nı bastırmak üzere Kazım Karabekir’in 15. Kolordusu emrine gönüllü taburu gönderdi. Tabur, dört ay boyunca Karabekir’in komutasında kaldı.
Topal Osman, millî mücadelenin önderi olan Mustafa Kemal Paşa’nın daveti üzerine 12 Kasım 1920’de yakın adamlarıyla Ankara’ya geldi. Başta Mustafa Kemal Paşa olmak üzere Çankaya’yı ve Büyük Millet Meclisi adıyla kurulan Türk parlamentosunu korumakla görevlendirildi. Tamamı Giresunlulardan oluşan birliğin sayısı zamanla 250’ye kadar yükseldi. Bu birliğe Giresun Gönüllü Maiyet Müfrezesi adı verilmiştir.
Topal Osman Bey, Ankara’dan aldığı emir üzerine 1921’de muhafız birliğinin komutasını Mustafa Kaptan’a bırakarak Giresun’a gitti; gönüllülerden oluşan 42. ve 47. Alayı meydana getirdi. Gönüllüler Mart 1921’de Koçgiri İsyanının bastırılmasında da görev aldı.
Sakarya Savaşı sırasında 47. Alayı komuta etti. Savaşta, 2.000 kişiden oluşan ve Hüseyin Avni Bey tarafından komuta edilen 42. Alay’ın neredeyse tamamına yakını hayatını kaybetti; 47. Alay’dan ise 285 kişi sağ kaldı.
Topal Osman Ağa, Sakarya Savaşı’ndan sonra mevcudu takviye edilen 47. Alay’ın komutanı olarak Büyük Taarruza katıldı. Zaferden sonra yarbay rütbesi ve İstiklal Madalyası ile onurlandırıldı. 21 Aralık 1922’de döndüğü memleketi Giresun’da büyük bir coşku ile karşılandı.
Büyük Zafer’den sonra Ankara’da Ayrancı civarında kendisine tahsis edilen “Papaz’ın Bağı” denilen yerde yaşamını sürdürdü. Özel Muhafız Alayı’nın komutanı olarak görevine devam etti.
Topal Osman, 27 Mart 1923 tarihinde Ankara’da aniden ortadan kaybolan Milletvekili Ali Şükrü Bey’in öldürülmesinden sorumlu tutuldu. Yardımcısı Mustafa Kaptan, Ali Şükrü Bey’in yemek bahanesiyle Topal Osman’ın Samanpazarı’ndaki evine götürüldüğünü; burada Topal Osman ve sekiz adamı tarafından kementle boğulduğunu itiraf etti. Ceset, 1 Nisan’da Çankaya sırtlarında Mühye Köyü civarında bulunduktan sonra hakkında yakalama emri çıkarıldı.
Yeni kurulan muhafız birliği tarafından 1 Nisan 1923 gecesi Papazın Bağı’ndaki evinde kıstırılan Topal Osman Ağa ve adamları, bütün gece çatıştı. Topal Osman, yaralı olarak ele geçirildi.
Papazın Bağı’ndaki baskında yaralı ele geçirilen Topal Osman Ağa hastaneye kaldırılırken, İsmail Hakkı Tekçe’nin emri ile kafası kurşun yağmuruna tutularak öldürüldü ve bilahare Çankaya yakınlarına gömüldü.
Meclis’te Ali Şükrü Bey’in katilinin yakalanarak Ulus Meydanı’nda idam edilmesi kararı oy birliği ile alınınca, başından asılması mümkün olamayınca ceset mezardan çıkarılmış, Meclis’in kapısında, ayağından asılmıştır. Cenazesi, daha sonra kardeşlerinin Atatürk’ten ricası üzerine Giresun’a nakledildi ve Kurban Dede mezarının yanında Giresun Kalesi’ne defnedildi. Naaşı daha sonra Atatürk’ün Giresun’u ziyaretinde verdiği emir üzerine 1925 yılında kalenin en yüksek tepesinde yaptırılan anıt mezara nakledilmiştir.
*
Ö. Erden Menteşoğlu, “Giresunlu Fedailerle Konuştum Onlarda Çılgındı” çalışmasında konuştuğu gaziler bu olayın altında Ali Şükrü Bey’in Koçgiri İsyanından sonra Mecliste takındığı tutumun etkili olduğunu belirtmişlerdir.
Osman Bey’in gönüllüleriyle konuşan Menteşoğlu, kitabında Osman Bey’in silah arkadaşlarının “Ali Şükrü Bey, mecliste Koçgiri Ayaklanmasının bastırılması sırasında yapılan bazı uygulamalardan dolayı Sakallı Nurettin Paşa’yı suçlar. Nurettin Paşa, Topal Osman Bey’den yardım ister. Osman Bey, Giresun uşaklarıyla meclisi sarar. Osman Bey, meclise gelir ve Nurettin Paşa’yı savunan bir konuşma yapar. Nurettin Paşa hakkındaki suçlamalar düşer” dediklerini ifade eder.
Sakarya Savaşını tüm ayrıntılarıyla yazan Selim Erdoğan’a teşekkür ederim. Yazdığı, Kronik Kitap’tan çıkan “SAKARYA Türk Bitti Demeden Bitmez, İstanbul-2020,” kitabı okumanızı ve savaş alanını ziyaret etmenizi dilerim.
-30 Ekim 1918 Mondros Mütarekesi
-2 Kasım 1918 Enver Paşa, Talat Paşa, Cemal Paşa ülkeyi terk ettiler.
-13 Kasım 1918 Müttefik Donanması İstanbul’a geldi, asker çıkardı. İstanbul’un örtülü işgal başladı
-18 Ocak 1919 Kars Şuralar Hükümeti’nin kurulması
-5 Şubat 1919 Karakol Cemiyeti’nin Albay Kara Vasıf tarafından kuruldu
-12 Nisan 1919 İngilizlerin Kars Şura Hükümetini dağıtıp, tutuklaması
-15 Mayıs 1919 İzmir’in Yunanistan tarafından işgal edildi
-19 Mayıs 1919 Mustafa Kemal’in Samsun’a çıktı,
-27 Mayıs 1919 Balıkesir Kongresi başladı
-Haziran 1919 Ethem Bey’in Salihli Cephesi’ni kurması
-22 Haziran 1919 Amasya Tamimi
-23 Mayıs 1919 ilk Sultanahmet Meydanı’nda yapılan mitingle Yunanlıların İzmir’i işgali protesto edildi, Daha sonra 30 Mayıs, 10 Ekim 1919 ve 13 Ocak 1920’da tekrar mitingler yapıldı
-23 Temmuz-7 Ağustos 1919 Erzurum Kongresi
-16 Ağustos Alaşehir Kongresi Başladı
– 4-11 Eylül 1919 Sivas Kongresi
-Ekim 1919-25 Kasım 1919 I. Anzavur İsyanı
-27 Aralık 1919 Mustafa Kemal Ankara’ya geldi
-16 Şubat- 19 Nisan 1920 II. Anzavur İsyanı
-17 Şubat 1920 Misak-ı Milli’nin kabulü
-16 Mart 1920 İstanbul’un İngilizler tarafından resmen işgali, Meclis-i Mebusan’ın dağıtılması
-23 Nisan 1920 Ankara’da TBMM açıldı
-22 Mayıs 1920 Batı Trakya’nın Yunanlılar tarafından işgal edildi
-5 Temmuz 1920 Edirne’nin Yunanlılar tarafından işgal edildi
-10 Ağustos 1920 Sevr Barış Antlaşması imzalandı
-8 Temmuz 1920 Bursa Yunanlılar tarafından işgal edildi
-Ocak 1921 Ethem Bey’in tasfiyesi
-I. Elcezire Hârekatı
-6-11 Ocak 1920 I. İnönü Savaşı
-15 Mart 1921 Talat Paşa’nın Ermeni komitacılar tarafından katledilmesi
-16 Mart 1921 Ankara Hükümeti ile Sovyetler arasında Moskova antlaşması imzalandı
-23 Mart-1 Nisan 1921 II. İnönü Savaşı
-23 Ağustos-13 Eylül 1921 Sakarya Savaşı
-13 Ekim 1921 Ankara Hükümeti ile Kafkas cumhuriyetleri arasında Kars Antlaşması’nın imzalanması
-20 Ekim 1921 Ankara Hükümeti ile Fransa arasında Ankara Antlaşması’nın imzalanması
-26 Ağustos 1922 Büyük Taarruz
-31 Ağustos 1922 II. Elcezire Hârekatı, Özdemir Bey’in İngilizleri Derbent Bölgesinde bozguna uğratması
-9 Eylül 1922 İzmir’in kurtuluşu
-11 Eylül 1922 Bursa’nın kurtuluşu
-11ekim 1922 Mudanya Mütarekesi
-Kasım 1922 II. Elcezire Hârekatına katılan birliklerin geri çekilmesi
-24 Temmuz 1923 Lozan Barış Antlaşması
-29 Ekim 1923 Cumhuriyet ilan edildi. Mustafa Kemal Reisicumhur seçildi
-Akif, Cemil, I. Dünya Savaşı’nda Teşkilat-ı Mahsusa, İstanbul-1977
-Allen, W.E.D.1828-1921 Türk-Kafkas Sınırındaki Harplerin Tarihi, Ankara-1966,
-Akşin, Sina, İstanbul Hükümetleri ve Milli Mücadele, İstanbul-2004
-Apak, Rahmi, Yetmişlik Bir Subayın Hatıraları, Ankara-1988
-Apak, Rahmi, İstiklal Savaşı’nda Garp Cephesi Nasıl Kuruldu
-Aralov, S.İ, Bir Sovyet Diplomatın Anıları, İstanbul-
-Avcıoğlu, Doğan, Milli Kurtuluş Tarihi, İstanbul-1974
-Aydemir, Şevket Süreyya, Enver Paşa, İstanbul-1975
-Aydemir, Şevket Süreyya, Tek Adam, İstanbul-1991
-Bal, Mehmet Akif, Milli Mücadele Döneminde Bekirağa ve Malta Anılarıİstanbul-2007
-Bıyıklıoğlu, Tevfik Trakya’da Milli Mücadele Ankara, 1992
-Bozkurt, Abdurrahman, İtilaf Devletlerinin İstanbul’da İşgal Yönetimi, Ankara-2014
-Cebesoy, Ali Fuat, Milli Mücadele Hatıraları-İstanbul
-Cemil, Arif, Birinci Dünya Savaşı’nda Teşkilat-ı Mahsusa, İstanbul-1997
-Dedeoğlu, Ömer. Mustafa Kemal Paşa’nın Gizli Oturum Konuşmaları, İstanbul-2008
-Erdoğan Selim, SAKARYA Türk Bitti Demeden Bitmez, İstanbul-2020, Kronik
-Esengin, Kenan, Milli Mücadelede ayaklanmalar, İstanbul-2006
-Fortuna, Benjamin C., Kuşçubaşı Eşref, İstanbul-2018
-Gürer, Turgut, Komitacı Fuat Balkan’ın Anılar, İstanbul-2008
-Hafifbilek, Celal, Ankara 1920, İstanbul-1998
-Işık, Süleyman, Kuvva, İstanbul-2017
-İlgurel, Mücteba, Milli Mücadele’de Balıkesir Kongreleri, İstanbul-1999
-Kandemir, Feridun, Rauf Orbay, İstanbul-1965
-kant, Albert, Bir Yahudinin Anıları, İstanbul-2009-Karabekir, Kazım, Paşaların Hesaplaşması, İstiklal Savaşı’na Nasıl Girdik, Nasıl İdare Ettik, İstanbul-1992
-Karabekir, Kazım, Erzincan ve Erzurum’un Kurtuluşu, Ankara-2001
-Koloğlu, Orhan, Jurnalcilikten Teşkilat-ı Mahsusa’ya, İstanbul-201
-Köse, Mustafa, Şehit Binbaşı Hüseyin Avni Alpaslan, Samsun-2007
-Kutay, Cemal, Çerkes Ethem Dosyası, İstanbul-1989
-Kutay, Cemal, Rauf Orbay, Hayat ve Hatıratım, İstanbul-1997
-Nur, Rıza, Hayatım ve Hatıratım, İstanbul-1967
-Menteşoğlu, Ö. Erden, Giresunlu Fedailerle Konuştum Onlarda Çılgındı, Ankara-2008
-Peker, Ekrem Hayri, Yeni Bir Cihan İmparatorluğu Kurma Mücadelesi Teşkilat-ı Mahsusa, İstanbul-2020
-Selçuk, İlhan, Yüzbaşı Selehattin’in Romanı, İstanbul-2010
-Sorgun, Taylan, Halil Paşa, İttihat ve Terakki’den Cumhuriyete Bitmeyen Savaş, İstanbul-2003
-Sorgun, Taylan, Mütareke Dönemi, İstanbul-2007
-Soysal, İlhami,150’likler, İstanbul-2005
-Soysal, İlhami, Kurtuluş Savaşında İşbirlikçiler, İstanbul-2008
-Stoddard, P, Teşkilat-ı Mahsusa, İstanbul-1993
-Şener, Cemal, Çerkes Ethem Olayı, İstanbul-2000
-Şimşir. B.N, Malta sürgünleri, Ankara-1985
-Taçalan, Nurdoğan, Ege’de Kurtuluş Savaşı Başlarken, İstanbul-1970
-Tansu, Semih Nafiz, İki Devrin Perde Arkası, İstanbul-2011
-Temo, İbrahim, İttihat ve Terakki Anıları, İstanbul-2000
-Tetik, Ahmet, Teşkilat-ı Mahsusa, İstanbul-2014
-Ulubelen, Erol, İngiliz Gizli Belgelerinde Türkiye, İstanbul-1967
-Yerasimos, Stefanos, Kurtuluş Savaşı’nda Türk-Sovyet İlişkileri
-Yel, Selma, Yakup Şevki Paşa ve Askeri Faaliyetleri, Ankara-2002
(1) Sakarya Meydan Muharebesi’nin son kalesi olan Haymana’da şehit düşen Giresunlu 42’nci Alay Komutanı Binbaşı Hüseyin Avni Alparslan’ın anıt mezarı 100’üncü ölüm yıl dönümüne hazırlanıyor. Giresun Tirebolulu olan ve Sakarya Meydan Muharebesine kurmuş olduğu gönüllü alayla birlikte katılan ve yaklaşık 50 askeriyle birlikte şehit olan Binbaşı Hüseyin Avni Alparslan’ın mezarı şehit olmasından 95 yıl sonra Ankara’nın Haymana ilçesine bağlı Katrancı köyünde bulunmuştu. Mezarın bulunmasının ardından harekete geçen Tirebolu Dernekler Federasyonu (TİRDEF) bir heyet oluşturarak şehit Binbaşıya ölümünün 100’üncü yıl dönümünde 2021’e yetiştirmek üzere anıt mezar çalışmaları başlattı.