Uludağ Üniversitesi Psikiyatri Ana Bilim Dalı başkanı Prof. Dr. Selçuk Kırlı, akademik kariyerinin yanı sıra sivil toplum kuruluşlarındaki faaliyetleri ve çeşitli alanlarda yaptığı araştırmalar, yenilikçi düşünce arayışlarıyla dikkat çekiyor.
Paranın insan yaşamındaki önemi tartışılmaz. Madeni para ilk olarak MÖ 7. Yüzyılda Anadolu’da basıldı. Öncesinde deniz kabuğundan kıymetli metallere dek çeşitli mallar değişim aracıydı. Para, 2700 yıldan bu yana toplumları yansıtan simgeleri taşıdı üstünde.
Özgün araştırmalarıyla dikkat çeken Prof. Dr. Selçuk Kırlı ile, çok sıra dışı bir alanda, antik sikkeler üzerinden tarihin sisli perdesini aralayarak geçmişten günümüze sembollerden liderliğe uzanan bir hat üzerinde oldukça farklı bir söyleşi gerçekleştirdik.
Kendi tabiriyle “Antik sikkeler ve bunların geniş grup aidiyeti açısından anlamları”nı sorguladık. Antik sikkeler düzleminde gelişen bu söyleşiyi biz çok beğendik, umarız siz de beğenirsiniz.
-Sayın Selçuk Kırlı, antik sikkeler üzerindeki semboller bu günkü metal paralardakilerle benzer anlamda mıdır?
Antik döneme ait sikkerde bulunan semboller aslında bu günün madeni paralarında bulunanlara benzerler. Bu gün olduğu gibi o dönemdeki sikkerin de ön ve arka yüzlerinde kendilerini darp eden toplulukları simgeleyen semboller bulunur. Sikkeler o dönem için ticari ilişki alanlarında yayıldıkları ve bir anlamda kullanıldıkları alanlarda sikkeyi darp edenlerin egemenliklerini de temsil ettikleri için o dönemin sosyal gelişmeleri açısından önemli bilgiler edinebilecek materyallerdir. Metal olmaları nedeniyle bu günlere kadar ulaşmış olmaları da büyük avantajdır.
Antik sikkeler üzerindeki sembollerin toplumları inançları veya oluşma felsefeleriyle ilgisi var mıdır?
Daha erken döneme ait olmaları ve sembolizasyonlar anlamında zenginlikleri nedeniyle arkaik (MÖ. 7.-6. Yüzyıl), klasik (MÖ. 5.-4. Yüzyıl) ve Helenistik (MÖ. 4.-1. Yüzyıl) sikkelerinden örnekler vererek açıklamaya çalışayım;
Elektron, Arkaik Dönem, MÖ VII.-VI. Yüzyıl, 13 mm /Aslan başı, sağ, üstte yıldız (Sart)
Elektron, Klasik Dönem, MÖ: V. Yüzyıl, 10 mm / Korinth Miğferli Athena Phokaia (Foça)
Elektron, Klasik Dönem, MÖ: V. Yüzyıl, 10,5 mm / Demeter başı, başak çelenkli, sola Phokaia (Foça)
Elektron, Klasik döneme ait, MÖ. 50-330), 12 mm / Kuleli Kybele başı, sağa (ön yüz) Mytillene-Lesbos
4 a Sikke Resim altı: Elektron, Klasik döneme ait, MÖ. 50-330), 12 mm / İncus içinde kare çizgili çerçevede Petasoslu Hermes başı, sağa (arka yüz) Mytillene-Lesbos
Sikke yapımında kullanılan metallerden biri “elektrondur”. Elektron, sikkelerin basılıp kullanıldığı ilk yer olan Manisa yakınlarındaki SART antik kentinin yanından geçen Sart çayından elde edilen doğal altın-gümüş karışımıdır. (1) numaralı sikke arkaik dönemde darp edilmiş bir SART sikkesidir.
SART KENTİ: İLK SİKKE
İlk paranın basıldığı bu dönemin bir özelliği var mı?
Bu dönem şehir devletlerinin kurulma dönemidir. Sikkenin ön yüzüne işlenmiş olan burnunun üzerinde yıldız bulunan aslan Sart şehrinin simgesidir ve bu şehre aidiyeti ifade etmektedir. Birçok sikkede o şehir devletini oluşturan grubu sembolize eden başka hayvan figürlerine de rastlanabilir. Anadolu’da darp edilen sikkeler açısından boğa, at, kartal, domuz, ton balığı gibi simgelerden bahsedilebilir. Bu tür semboller genel olarak coğrafi olarak aynı yerde yaşayan insanları anlatır ve grubun oluşmasında coğrafi şartlar ve bu coğrafya üzerinde, örneğin korumalı bir kent ortamında güvenlik kaygısı ile birleşmeye işaret ediyor olabilir.
O tarihlerde sikkeler üzerinde en sık hangi semboller kullanılmıştı?
O dönemdeki toplulukları sembolize etmekte en sık kullanılan semboller ise dini nitelik taşırlar ve genel olarak sikkelerin üzerinde o topluluğun inandığı Tanrı sembolize edilir.(2) numaralı sikkede Anadolu’da çok taraftarı bulunan bir Tanrıça olan ATHENA görülmektedir. Athena Zeus’un kendi başına dünyaya getirdiği kızıdır. Asıl olarak ATİNA şehrinin en üst Tanrıçası olup savaş, zekâ, sanat, ilham, strateji ve barış Tanrıçası olarak bilinir. Muhtemelen Yunan ana kıtasından Anadolu’ya geçişlerle taşınmıştır.
Bu Olympos Tanrısının birden çok şeyi tanımlaması şaşırtıcı değildir. Örneğin barışa ulaşmak için savaşmak gerekebilir. Savaşıp kazanabilmek için strateji bilmek ve uygulamak gerekir. Ayrıca savaş bu gün bile bir sanat olarak tanımlanmaktadır ve sanat ilham gerektirir.
DÜNDEN BUGÜNE İLGİNÇ BENZERLİK!
O sikkelerle bugünkü paralardaki semboller arasında bir benzerlikten söz edilebilir mi?
Görüldüğü gibi her sembolde olduğu gibi eski Yunan’da Tanrılarla tanımlanan semboller de içlerinde birçok anlamı bir arada bulundurmaktadırlar ve o günkü sembolik kullanımlar bu günkülere çok benzemektedirler. Örneğin Athena’nın Zeus’un tek başına dünyaya getirdiği kızı olma özelliğini ele alalım, oluşma süreci Hz. İsa’nın babasının olmamasına, Tanrı tarafından babasız olarak oluşmasının sağlanmasına ve insan olmasına rağmen Hristiyan inancı tarafından Tanrı’nın oğlu olarak tanımlanmasına benzemiyor mu?
(3) Numaralı sikkenin ön yüzünde bereket, tarım, mevsimler ve anne sevgisinin Tanrıçası DEMETER bulunmaktadır. Foça kentinde basılmış olan bu klasik dönem sikkesinin ön yüzünde hem besinlerin hem de insanların bereket ve üremesini temsil eden Tanrıçanın bulunması, bölgede yaşayanların itibarlı Tanrıçasının Demeter olduğunu gösterir. Bir önceki sikkede olduğu gibi bu sikkedeki sembolizasyonlar da, darp edildikleri yerlerde yaşayan ve oraları imar eden toplulukların oluşmasında din faktörünün ne kadar önemli olduğunun delilidir.
ANTİK SİKKELER VE DİN
Antik sikkelerde din faktörü de etkili olmuş, öyle mi?
İnsanlar birliktelikleri ve topluluklarını dinsel temele dayalı olarak kurup bir arada tutmuş ve bu yüzden kendilerini tanımlamakta dinsel sembolü kullanmışlardır. Bugün olduğu gibi geçmişte de insan topluluklarının ve bunların büyük grupların oluşmasında “olumlu duygularla birlikte olan paylaşılmış somut imgeler” çok önemlidir. Bu imgeler paylaşılmış iyi özdeşimler olarak kabullenildiğinde, topluluğu bir arada tutan, topluluğu oluşturanların en azından asgari müştereklerde anlaşmış, giderek birbirine benzeyen insanlar olmasına katkıda bulunan ve bu yolla topluluğun devamlılığını sağlayan en önemli harçlardan oldukları açıktır. Dinsel bağlantıların bu gün bile toplumlar için önemli yapıştırıcılar oldukları gerçektir. Bu gün dünyada yaşayan, içinde farklı etnik kimlikler taşımasına rağmen ümmet esasına bağlı olarak kurulmuş ve sürmekte olan devletleri veya bu esasa dayalı olarak aynı inanca sahip olanları tüm dünyada tek bir millet ve tek bir devlet olarak birleştirmeyi amaçlayan ülküleri düşünün.
Aslında mesele biraz daha karmaşıktır. (4) numaralı sikkenin ön yüzünde doğu kökenli bir Tanrıça olan KYBELE bulunmaktadır. Kybele toprağın bereketini veren ve Anadolu’da en fazla tapınılan Tanrıçadır. Kybele ana Tanrıçadır analık, üreme, dişilik, hayatın sürmesi ve bereketi sembolize eder. Frigya kökenlidir ama Yunan ana kıtasından göçenler tarafından da ARTEMİS olarak isimlendirilmiş ve kabullenilmiştir.
KYBELE / ARTEMİS
Kybele neden Artemis’e dönüşüyor?
Çünkü insanların dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar aslında ihtiyaçları benzerdir ve bu yüzden bu ihtiyaçlara yönelik olarak üretilmiş Tanrı sembolleri tüm bölgelerde birbirine benzerler. Çağlar içinde de özelliklerini sonraki sembollere aktarırlar. Grup aidiyeti açısından o dönemde temel kabul edilen inanç birliğinin belirleyicileri her topluluk için geçerli olduğundan, bir grubun Tanrısının başka gruplar tarafından da ismi ve şekli adapte edilerek kullanılması, bu günkü inanç sistemlerinde olduğu gibi aslında çok yaygın bir uygulamadır. Bu uygulamayı Olympos Tanrılarının 12 olan sayısının Roma Tanrılarına sayı ve nitelik olarak aktarılmış olmasına kadar genişletebilir ve bu sayının bugün geçerli olan inanç sistemlerindeki yansımalarını da düşünebilirsiniz. Hz İsa’nın 12 havarisi ve 12 İmam gibi.
Hocam, bu çok ilginç bir benzerlik!..
Demeter ve Kybele (Artemis) arasındaki benzerlik bu Tanrıçalara itibar eden insan topluluklarının birbirleriyle kaynaşmasını ve süreç içinde belki de aynı büyük grup içinde birleşmesini kolaylaştırabilecek bir faktördür.
(4) numaralı sikkenin arka yüzünde HERMES yer almaktadır. Yolları koruyucusu, Tanrıların ve özellikle Zeus’un habercisi, üç kere kutsanmış olan, gelmişin, geçmişin ve geçişin efendisi. Bu günkü ifadelerle söylersek insanların çağlar boyunca hiç vaz geçmedikleri ölümsüz, ebedi olma arzusunun sembolü; bu günün inançlarının iki haberci meleğinin antik kökeni ve üç kere kutsanmış olmasıyla teslis inancının ilham kaynağı olduğu tartışılabilir.
Bir diğer yaygın simgeler grubu (1) numaralı sikkede de söz ettiğimiz gibi bölgesel özelliklere işaret eder ve doğal olarak grupların birbirinden farklılıklarını tanımlar. Bu tanımlamalar geniş grubu oluşturan ve sürdüren ilmekler açısından “kendi özerkliğini geliştiren simgelerin benimsenmesi” olarak düşünülmelidir.
SEMBOLLERİN ORTAKLAŞMASI
Aynı ya da benzeri semboller birden fazla toplulukça kullanılıyor mu?
Burada dikkat edilmesi gereken önemli bir konu sembollerin birden fazla grup tarafından seçilip kullanılmasının sık karşılaşılan bir durum olmasıdır. İnsanlığın ortak değerlerinin her dönem için benzer özellikler gösteriyor olması bunu normal kılar. Bu yüzden gruplar kendilerini tanımlarken çoğu zaman aynı sembolleri kullanmışlardır ama farklılıkları vurgulamak ihtiyacı nedeniyle sembollerin görüntüsünde veya eklenen başka sembollerle birleşimlerinde değişiklikler yapmışlardır. Çift başlı kartalın hem Selçuklu hem de Bizans İmparatorluklarının sembolü olduğunu ve Çarlık Rusya’sının bayrağında da yer aldığını hatırlayın.
Gümüş, Arkaik Dönem, MÖ VII.-VI. Yüzyıl, 10 mm / Aslan başı, sola (ön yüz) Miletos-Ionia
Gümüş, Arkaik Dönem, MÖ VII.-VI. Yüzyıl, 10 mm / Yıldız, sola (arka yüz) Miletos-Ionia
Gümüş, Arkaik Dönem, MÖ VII.-VI. Yüzyıl, 10 mm / Yıldız, sola (arka yüz) Miletos-Ionia
Gümüş, Klasik Dönem, MÖ: 480-450, 10 mm / Kare incus içinde aslan başı sola. Sol üst boşlukta yıldız (arka yüz) Kyzikos-Mysia
5 numaralı sikkenin ön yüzünde yer alan aslan figürü Ionia’nın Miletos kentine aittir ve bu kent devletine aidiyeti tanımlar. Ön yüzde Sart aslanının burnunun üzerinde bulunan yıldız yoktur ama arka yüzde yıldız betimlenmiştir. 6 numaralı sikkenin ön yüzünde Mysia’nın Kyzikos şehrinin simgesi olan domuz protomu ve hemen arkasında ton balığı görülmektedir. Arka yüzde ise yine aslan vardır üstelik burnunun üzerindeki yıldız ile birlikte.
Gümüş, Helenistik Dönem, MÖ 450, 8 mm / KY, Kartal başı, sola
Kyme-Aiolis
Gümüş, MÖ VI.-V. Yüzyıl, 11 mm / Grifon başı, sola Teos-Ionia
Elektron, Helenistik Dönem, MÖ: 412-378, 11 mm / Kanatlı aslan protomu, sola (ön yüz) Mytillene-Lesbos
Elektron, Helenistik Dönem, MÖ: 412-378, 11 mm / Kare incus içinde sphenks sağa oturmakta (arka yüz) Mytillene-Lesbos
Bu noktada bu tür sembollerle kendilerini niteleyen grupların kendi niteliklerini yüceltme ihtiyaçlarından da bahsetmek gerekir. Bu yüzden simge olarak kullanılan figürlerin giderek daha güçlü olması beklenebilir. Nitekim daha güçlü, daha nitelikli olmayı simgeleyen mitolojik figürler kullanılmıştır. Başkaları tarafından da kullanılan kartalın (7 numaralı Kyme sikkesi) (8) numaralı TEOS sikkesinde grifon şeklinde çizilmesi veya (9) numaralı MYTİLLENE sikkesinde olduğu gibi ön yüzdeki aslanın kanatlanması, arka yüzde ise insan başlı sphenks’in betimlenmesi gibi.
Bu çaba büyük grupların oluşma ve devamlılık süreçleri açısından “diğerlerinin kötü niteliklerinin özümsenmesi” sürecine uyar. Bir grup oluştuğu ve kendi farklılıklarını tanımladığı dönemde, oluşma süreçleri açısından “iyi” olarak nitelendirdiği değerler çerçevesinde ve emniyette olabileceği bir coğrafya içinde gelişir. Ancak yakın ve uzak çevrede başka gruplar da oluşma süreçlerini sürdürmektedirler. Bu durumda onlara karşı kendini korumak, farklılıklarını tanımlamak ve onlardan daha iyi, daha üstün olma ihtiyacı ortaya çıkar. Yani bir grup “iyi” şeyler çerçevesinde oluştuysa, diğerlerinin onun kadar iyi olmaması hatta kötü olması gerekir. Benzer değerlere sahip olunsa bile bu değerleri en iyi temsil edenin kendisi olması gerekir yoksa gruplar arasında geçişkenlikler ortaya çıkarak grubun varlığı tehlikeye girebilir.
GRUPLARIN BİRBİRİNİ ÖTEKİLEŞTİRMESİ
Bugün bile HER GRUBUN DİĞERİNİ ÖTEKİLEŞTİRMESİ bu gelişmelerin güncel yansımalarıdır. Bir diğer yansıma da bir şeyi yaparken her zaman EN İYİSİNİ, EN BÜYÜĞÜNÜ, EN MUHTEŞEMİNİ yapmak veya yaptığını iddia etmek tarzında ortaya çıkar. Tüm ilahi dinler alçak gönüllülüğü öngörmelerine rağmen özellikle Katolik Kiliselerinin ihtişamını düşünün veya yapılan her eserin en büyük, en iyi olduğunu ileri süren düşünce akımlarını, liderlerinin veya kendi milletlerinin en üstün olduğuna inanan ideolojileri.
Ancak bu inanç temel kabul olarak yerleştirildiğinde büyük grup kendisini diğerlerine karşı emniyette hisseder ve insanlarının diğer gruplara katılmaları veya kendi grubunun bir başka grup içinde erimesi tehlikesinin olmadığına kanaat getirir. Bu yüzden milletlerin tarihleri genellikle başarı hikâyeleri ile doludur. Kendileri dışındakiler kötüdür, şeytandır, sapkındır. Kendi liderleri her şeyin en iyisini bilir ve uygular, diğerlerininkiler ise yalancı, beceriksiz, aptal ve art niyetlidir. Bu süreç ne yazık ki sürekli genellemeler ve ötekileştirmeler oluşturduğundan tarih boyunca hiç tükenmeyen çekişme ve çatışmaların da kaynaklarından birisi olmuştur.
Gümüş, Helenistik Dönem, MÖ: 101-87, 17,5 mm / Ariorattes IX’un diademli başı, sağa / Kapadokya Krallığı
Gümüş, Helenistik Dönem, MÖ: 95-63, 16,5 mm / Arizobarzanes I’in diademli başı, sağa / Kapadokya Krallığı
Liderlerin-kralların topluluklar açısından önemi var mıdır?
Bir topluluğun varlığı ve devamlılığı açısından en önemli gerekliliklerden bir Lider’dir. Bu yüzden sikkelerde betimlenen önemli simgelerden birisi de liderin portresi veya büstüdür. Liderler genellikle sikkelerin ön yüzlerinde yer alırlar. Lider toplumun sahip olduğu ve etrafında birleştiği asgari müşterekleri en iyi temsil eden kişi olması nedeniyle özümsenmesi gereken hemen tüm değerleri temsil eder. Bu yüzden toplumlar örnek kişi olarak tanımladıkları liderlerin, kahramanların, dünyada başarı kazanmış her nitelikte insanlarının heykellerini, resimlerini, hayat hikâyelerini yaşatmak ve gelecek nesillere örnekler oluşturmak için gayret gösterirler. Doğal olarak bu gayretler “iyilerin” vurgulanması tarzında olur. (10) ve (11) numaralı sikkelerde iki Kapadokya Kralının sikkelerin ön yüzlerinde bulunan pofilden görüntüleri görülmektedir. Bu görüntülerin bulunması o siyasi liderin taşıdığı özelliklerin grubun devamlılığını sağlayan temel kabullerden en azından bir kısmı olduğu anlamına gelir. Ancak İSKENDER İMPARATORLUĞU gibi bir lider etrafında toplanarak oluşan gruplar dışında gelişme süreçleri yaşamış topluluklarda, sadece liderin niteliklerinin vurgulanması yeterli olmayabilir. Nitekim bu Kapadokya sikkelerinin arka yüzlerinde savaşçı bir Tanrıça olan Athena betimlenmiştir (12)
Gümüş, Helenistik Dönem, MÖ: 101-87, 10 mm / Athena ayakta, sola dönük, sağ elinde küçük Nike tutuyor, sol elinde mızrak ve kalkan var / Kapadokya Krallığı
Ön ve arka yüzlerdeki simgeler arasındaki bu ilişki söz edilen topluluğun hem liderin nitelikleri hem de dini ortak değerler çerçevesinde bir araya geldiği anlamına gelir. Liderlerin yaşayabilecekleri süre doğal olarak kısıtlıdır ve liderlerin değişmesi farklı davranış tarzları, fiziksel özellikler ve nitelikler gibi bazı değişiklikleri de beraberinde getirebilir. Ancak toplumun sahip olduğu ortalama nitelikleri sürdürmesi çok önemlidir bu yüzden arka yüzdeki dini sembolizm adeta iktidar değişse de değişmemesi gereken devlet politikaları ya da toplumsal nitelikleri tanımlamaktadır. Bu gün için de genel yaklaşımları açısından liderlere bağlı olarak değişmeyen devlet politikaları veya iktidarlar ve buna bağlı olarak ve bazı yasalar değişse bile delinmemesi gereken anayasalar gibi değil mi?
SİKKELER VE LİDERLER
Liderlerin özellikleri sikkelerdeki sembolleri etkiler mi?
Antik dönemde toplumlar genellikle küçük bir çekirdek gruba yeni insanların katılmalarıyla oluşmuşlardır. Yeni katılanların zorla katılmış da olsalar gönüllü olarak o grubu benimsemeleri ile de sürmüşlerdir. Bu yüzden büyüyen grubun temel değer ve bağlayıcıları sikkeler üzerine işlenmiştir. Bazı büyük grupların oluşması tek bir kişiye bile bağlı olabilir. Bu oluşumun en önemli örneklerinden birisi İSKENDER İMPARATORLUĞUDUR. Tarihte Büyük İskender olarak isimlendirilen İmparator Makedonyalı bir baba ile Yunanlı bir annenin çocuğudur. Büyük başarılar elde etmiş olan bu İmparatorun sikkelerinde doğal olarak kendi portresinin bulunması beklenir oysa İskender İmparatorluğuna ait olup antik dönemde en fazla basılmış ve en geniş coğrafyada kullanılmış sikkeler arasında bulunan “İskender Sikkelerinin” ön yüzünde HERAKLES, arka yüzünde ise ZEUS bulunmaktadır (sikke 12).
Gümüş, Helenistik Dönem, 18 mm / Aslan postuna sarılı Ammon boynuzlu genç Herakles başı, sağa
Gümüş, Helenistik Dönem, 18 mm / Asa ve Kartal tutan Zeus tahtta oturmakta, sola
EBEDİYET VE GÜÇLÜLÜK ARZUSU
Neden böyledir?
Aslında grubun ne ile özdeşleşmesi ve bu özdeşleşmede hangi kavramların ön planda olması gerektiği bazen liderin tercihleriyle belirlenir. İskender’in kendi portresini kullanmaması ve yerine Herakles’i koyması muhtemelen kendisini fizik ve moral güç ile görev bilincini temsil eden ve görevlerini başardığı için ölümünden sonra Tanrılık mertebesine yükseltilip Olympos’a alınan Herakles ile özdeşleştirdiği ve onun mitsel özellikleri ve ölümden sonra elde ettiği avantajları arzuladığını gösterir. Toplumu için de önerdiği şey kişisel olduğu kadar dinidir ve sikkelerin arka yüzünde bunu pekiştiren Zeus sembolü yer alır. Bu özdeşleşme süreci Krala ait bölgesel simge ile dini simgenin bir araya gelip kaynaşmasına başka bir örnektir.
İnsanlar uzun süreli hüküm sürdüklerinde ve başarılı işler yaptıklarında çevrelerindekilerin de katkısıyla kendilerini bir bilen, her şeyi yapabilecek olan, karşı konulmaması gereken kişiler olarak algılamaya başlayabilirler. Bu aslında doğal bir psikolojik süreçtir ve birçok inanç ve felsefe insanları bu tehlikeden kaçınmaya çağırır ama genellikle başarılı olamaz. Bu aslında insanın yaratıldığından bu yana vaz geçemediği ebediyet ve en güçlülük arzusunun bir yansımasıdır. Bu bazen Tanrılaşma süreçleri bazen de ebedi hayat vaatleriyle karşılanır. Bu günkü yansımalarını düşünmeyi size bırakıyorum.
Sikkelerde liderlerin yarı tanrılaştırılması
Sayın Selçuk Kırlı sadece temel nitelikler, lider, inançlar gibi konular ve bunların sembollerinin kullanılması grubun devamlılığı için yeterli midir?
Hayır, bir şeye daha ihtiyaç var. Büyük grup belli temeller üzerinde oluşsa da içinde bunlara itiraz eden veya liderin nitelikleri ya da uygulamalarını beğenmeyen, başka grupların değerlerini daha yakın bulan kısaca büyük gruba çeşitli seviyelerde başkaldırmaya yeltenenler olacaktır. Oysa grubun değerleri en iyisidir, bu grup o değerleri en layığı ile uygulayandır, lider adeta yarı Tanrıdır ve her şeyi bilir, ne yaparsa iyi yapar. Buna rağmen itiraz edenler varsa onlar olsa olsa gafil veya haindirler. Zaten başka gruplar bu grubun parçalanması, yok olması veya kendisine katılması için ellerinden gelen her şeyi yapmaktadırlar. O halde başkaldıranların onlardan da destek alıyor olmaları gerekir. Bu durumda grubun siyasi otoritesinin rızaya yönelik ödül dağıtmanın ötesinde cezaya yönelik sembollerinin de olması gerekir. Bunun güzel örneklerinden birisi (13.) sikkede görülmektedir.
Gümüş, MÖ: IV. Yüzyıl, 10 mm / Korinth miğferli Athena başı, sağa (ön yüz) Selge-Psydia
Gümüş, MÖ: IV. Yüzyıl, 10 mm / Cepheden Gorgon başı (arka yüz) Selge-Psydia
SELGE sikkesinin ön yüzündeki Athena grubun hikmet ve ebediyet vaat eden yüzü olarak yer almaktadır. Arka yüzde ise Gorgon bulunmaktadır. Gorgon Türkçede korkunç, berbat anlamına gelir. Yüzlerine bakanın taş kesilmesi ile ünlü kız kardeşler antik korkutucu figürler olarak bilinirler. Bizde en bilineni medusa’dır. Bu tür figürlerin sikkelere koyulmasının tek amacı ancak, ön yüzde Tanrı veya Kral figürü ile otorite ve birleştirici unsur tanımlanırken, arka yüzde karşı çıkmanın yol açacağı kefaletleri vurgulamak olabilir. Büyüklerine el kaldıranın taş kesileceği deyişinde söylenmek istenene benziyor mu?
Kaynak: Bursa Time dergisi (Temmuz, 2014)