Sonsuzluğa uğurladığım babamın aziz hatırasına…
Yazımızın birinci bölümünde Kafkasya’nın tarihi, coğrafyası ve kültürü hakkında genel bilgiler vermiştik. Bu bölümünde ise Kafkasya’nın yakın geçmişi hakkında bilgiler vereceğiz.
Rusya İmparatorluğu, milletler hapishanesi olarak adlandırılır; çünkü içinde birden çok milleti ve etnisiteyi barındırıp onlara zalimce politikalar uygulamıştır. Bu durum Rus İmparatorluğu’nun diğer bölgelerinde olduğu kadar Kafkasya için de geçerlidir. Devrimden sonra Sovyetler Birliği kurulduğunda komünizm anlayışı gereğince millet kavramı ortadan kalkmış ve Sovyetler Birliği insanlar hapishanesi olarak adlandırılmıştır. Yani, devletin siyasi ve ekonomik rejimi değişse bile insana olan bakışı değişmediğinden hapishane benzetmesi değişmemiştir. Kafkasya’da yaşayan halklar için de zulüm hep devam etmiştir.
Sovyetler Birliği’nin dağılma süreci epey sancılı olmuştu. Büyük devletler dağılırken tespih taneleri gibi kolayca dağılmazlar. Dağılma süreçleri, yankısı günümüzde bile devam eden acılı süreçlerdir. Sovyetler Birliği dağılırken yönetimin başında Mihail Sergeyoviç Gorbaçov (Михаи́л Серге́евич Горбачёв) vardı. Gorbaçov, devletin dağılma sürecine girdiğini görenlerden birisiydi. Buna yönelik geliştirdiği çözüm iki aşamalıydı. Birinci aşama açıklık (гла́сность) ikinci aşama yeniden yapılanma (перестройка) olarak adlandırılmıştır. Özetlemek gerekirse Sovyetler, barındırdığı halklara eskiye kıyasla biraz daha özgürlük tanıyacak ve dış dünyaya karşı kapalı kutu olan Sovyetler yönetimi daha şeffaf bir devlet haline gelecek eskiyen mekanizmalar yeniden yapılandırılacaktı. Ancak vakit çok geçti. Bu politikalar başarısız oldu. Takvimler 1991 yılını gösterdiğinde bugün Türkmenistan, Özbekistan gibi Orta Asya Devletleri bağımsız olmuştu ancak onlara kıyasla Kafkasya kan gölüne dönmüştü. Sovyetler Birliğinin dağılma sürecindeki Kafkasya ‘yı önceki bölümde olduğu gibi kuzey ve güney olarak ayrı ayrı incelersek analizimiz doğru olacaktır.
Güney Kafkasya’da yer alan ülkelerin bağımsızlık süreçlerini tek tek inceleyelim.
Şevardnadze’nin tahmin edebileceğiniz gibi politikaları Rusya Federasyonu ile paralel politikalar olup Gürcistan’ı Rusya güdümünde bir ülke haline getirmiştir. Gürcistan 2003 yılında seçime gittiğinde seçimlere hile karıştırdığı iddiası ile Gürcü kamuoyunun baskısı neticesinde iktidardan çekilmek zorunda kalmıştır. Bu süreç Gül Devrimi olarak adlandırılmıştır. Devrim sonunda Miheil Saakaşvili iktidara gelmiştir. Saakaşvili bir hukukçu olup Amerika’da eğitim alması, Batı hayranı oluşu sebebiyle politikalarını hep Amerika merkezli tutmuştur. Oysaki Eduard Şevardnadze’nin politikaları Gürcistan’ı Rusya’nın arka bahçesi haline getirmişti. İşte sorun burada başlamaktadır. Kâğıt üzerinde her ne kadar bağımsız olsa da Rusya hiçbir eski Sovyet ülkesinin tam bağımsız olmasına izin vermeyeceği gibi düşman olarak gördüğü ABD’nin Gürcistan’da ve diğer eski Sovyet ülkelerinde yer almasını istemez. En temelde siyaset, dost ve düşman ayrımıdır. (Carl Schmitt). Aşağıdaki resimde Gül Devrimi sonunda Tiflis Meydanı’nda Miheil Saakaşvili’yi ve ABD Bşk. George Bush’u el ele görmektesiniz. Rusya’nın bu resimden nasıl rahatsızlık duyduğunu tahmin edebilirsiniz.
Saakaşvili, tam anlamıyla batıya entegre olmuş ve toprak bütünlüğünü sağlamış bir Gürcistan vaat etmişti. Bu vaadin ancak ve ancak hayal olabileceğini fark etmişsinizdir. Batıyla flörtünü sürdürürken Saakaşvili, toprak bütünlüğünü sağlamak adına Abhazya ile Güney Osetya’ya saldırı hazırlığı yaparken adı geçen ülkeler referandum yaparak bağımsızlıklarını ilan etmişlerdir. Bu bağımsızlık süreci Putin tarafından tasarlanmış olup ülkelerin bağımsızlıkları sadece Rusya tarafından tanınmıştır. Putin, Rusya’nın menfaatleri doğrultusunda çekinmeden Kafkasya ülkelerinin içişlerine karışmıştır. Gürcistan, Batının verdiği gazla geçmişteki Fırtına Harekatı’nı taklit ederek Abhazya ve G. Osetya’ya savaş açtı Ardından Rusya da Gürcistan’a savaş açmıştır. Rusya’nın Gürcistan’a savaş açmasının asıl sebebi Gürcistan’ın Batı ile flört edip Rusya’nın güdümünden çıkmak istemesiydi. Abhazya ve G. Osetya ikincil sebeplerdir. Savaş, 8 Ağustos 2008 de başlamış ve 16 Ağustos 2008’de bitmişti. Savaş başlar başlamaz Rusya, Gürcistan’ın elektriğini kesmiştir. Bunun üzerine Gürcistan’a elektrik Türkiye tarafından sağlanmıştır. Bir düşünsenize. Rusya ile savaşı göze alıyorsunuz ancak Rusya elektrinizi kesiyor. Siz çoktan yenilmişsiniz aslında. Savaş, Rusya’nın galibiyetiyle sonuçlanırken Rus tanklarının Gürcistan Meclisi’ne 23 km kala durduğu hep konuşula gelmiştir. Aşağıdaki haritada Gürcistan, Abhazya, G. Osetya ve Rusya’yı görmektesiniz.
Miheil Saakaşvili, Rus güdümünden kurtulmak isterken Batının güdümüne girmeye çalışmıştır. Siyaseti en temelde yanlış kurgulamıştır. Siyaset, dost ve düşman ayrımıdır.
Önceki bölümde belirtmiştik. Şeyh Şamil’in sağlığında Kuzey Kafkasya’da destansı bir mücadele verilmiş olmasına rağmen iç ve dış sebeplerin etkisiyle bağımsızlık sağlanamamıştı. Şeyh Şamil’in vefatından yüz yıldan kısa bir sonra SSCB dağılma sinyalleri verirken Kuzey Kafkasya da bağımsızlık mücadelesine girişmişti. Kuzey Kafkas halkları hem bağımsız olmak istiyor hem de birbirleriyle çatışıyordu. Bu esnada bir lider çıkıyor, halkları birleştiriyordu. Ruslar, bir yandan zulmü şiddetlendiriyor, halkların arasına fitne tohumları ekiyor, bölgenin soylularına değişik türde rüşvetler vererek onları kendi safına katıyordu. İşte SSCB’nin dağılmasında da yaşananlar sanki bir filmi ikinci kez izlemek gibiydi. Kuzey Kafkasya’nın bağımsızlık mücadelesinin temelinde Çeçenler vardır. Bu sebeple yaşanan savaşlar Rus-Çeçen Savaşı olarak adlandırılır. İki tane büyük savaş yapılmıştır. Birinci ve ikinci Rus Çeçen Savaşları olarak tarihe geçmiş savaşlardan ilkini Çeçenler, ikincisini Ruslar kazanmıştır.
Rahmetli babam İbrahim Bey, bağımsızlık mücadelesini yakından takip etmiştir. Ben henüz çocuktum. Anlattıklarının anlayacak durumda değildim ancak şimdi anlayabiliyorum. Kafkasya öyle bir yerdir ki kahramanı çok olduğu kadar haini de çoktur, derdi. Şimdi bu aktörleri kahramanlar ve hainler olarak inceleyelim. Duygusal bir tanımlama olmayacak. Zira Kuzey Kafkasya’nın bağımsızlık mücadelesini meşru şekillerde yürütenler kahraman, Rusya’nın rüşvetleriyle saf değiştirenlere hain tanımlaması yapacağız.
Kahraman kadrosunda Cahar Dudayev, Zelimhan Yandarbiyev, Arslan Mashadov olacak. Hainler kadrosunda ise Kadirov Ailesi olacak. Üçüncü bir kadro ise Mücahidler dediğimiz kadro. Bu kadronun başını çeken Şamil Basayev olmuştur. Mücahidler, Suudi Arabistan tarafından fonlanan, bağımsızlık mücadelesini gayrimeşru yollarla yapıp Rusya başta olmak üzere tüm dünyada mücadelenin meşruiyetinin kaybetmesine sebep olan bir gruptur. Kafkasya bağımsızlık mücadelesinde en çok bu grup zarar vermiştir. Bu konuya uzunca değineceğiz.
Kahraman kadrosu tamamıyla Rusya’nın elit askeri okullarında okumuş, birçok savaşta yer almış, başarılı, tecrübeli ve uzman kişilerdir. Bu özellikleri ile Rusya’yı çok iyi tanıyorlardı ve taktik stratejilerini buna göre geliştirdiler. Nihayetinde zaferi kazandılar. Bu savaşa 1. Rus-Çeçen Savaşı diyoruz. Büyük Strateji Ustası Sun Ztu Savaş Sanatı kitabında diyor ki;
“Eğer hüneriysen, beceriksizi oyna. Eğer güçlüysen, zayıfmış gibi görün. Eğer yakındaysan, uzaktaymış gibi yap. Asla düşmanın güçlü olduğu taraftan saldırma. Kazanmama ihtimalin olduğu çatışmadan daima kaçın. Eğer koşullar aleyhineyse, geri çekil. Eğer düşmanın toplu halde ise, onu böl. Düşmanının seni beklemediği anda ilerle ve seni en az beklediği yerden saldır. Düşmanı tanımak için önce kendini tanı”
Şimdi bu savaşın nasıl yapıldığına bir göz atalım; Çeçenler zayıflardı ama hünerli ve azimliydiler. Önce geri çekildiler. Ruslar, tanklar başta olmak üzere ağır silahlar ve çok büyük bir orduyla Grozni’ye girdiler. Büyük ordular ve ağır silahlar dar alanlarda kabiliyetsiz kalırlar. (Bakınız Sparta ve Pers Savaşı Thermofilia.) Çeçenler sıkışan ve kabiliyetsiz kalan orduya beklenmedik saldırılar düzenleyerek birlikleri tek tek imha etti. Mesela, dar bir sokağa giren tank birliğinin en baş ve en sonundaki tanklarını imha ederek birliğin hareket etmesine engel oldular ve tek tek her bir tankı imha ettiler. Bu şekilde vur-kaçlar ile Rus ordusu yenildi. Baktığınızda Sun Tzu’nun ilkelerine tamamen bağlı kaldıklarını çok net görebilirsiniz. Kahraman kadronun başında cumhurbaşkanı olarak Cahar Dudayev vardı.
Dudayev, Gagarin Havacılık Akademisi’nden mezun olmuş,12 adet madalya sahibi, tümgeneral rütbesinde mühendis bir pilottur. Gagarin Akademisi SSCB’nin havacılık alanında en elit okuludur. Arslan Mashadov ise Tiflis Topçu Akademisinden mezun albay rütbesinde bir subaydır. Bu okul da topçuluk üzerine en elit okuldur.
Mücahitler kimdir? Kafkasya mücadelesine neden hainlerden daha çok zarar vermişlerdir?
Şimdi mücahit kadrosuna gelelim. Bu kadronun başını çeken kişi Şamil Basayev’dir. Mücahitler Çeçen mücadelesini dünyaya duyurabilmek adına gayri meşru hareket eden bir gruptur. Bu grup Suudi Arabistan tarafından fonlanmakta olup Selefi Vahhabi İslam’a yakın bir görüştedirler. Dünyanın pek çok ülkesinden gelen paralı askerler ile de birlikte çalışmışlardır. Mücahitler grubu yüzünden Kuzey Kafkasya için mücadele eden herkes radikal İslamcı terörist olarak anılmışlardır. Örneğin Çeçen mücadelesini dünyaya duyurmak adına gemi kaçırma, okul basma gibi illegal hareketlerde bulunmuşlardır.
*16 Şubat 1996 tarihinde Rus askerleri tarafından kuşatılmış olan 250 Çeçen askerini kurtarmak ve Çeçen direnişini dünyaya tanıtmak amacıyla Avrasya Feribotunu İstanbul’da rehin almışlardı. Gazeteci Uğur Dündar bu gemiye binerek onlarla röportaj yapmış ve nihayetinde mücahitler yakalanmıştır.
* 1 Eylül 2004 tarihinde Şamil Basayev’in emriyle Çeçenler Osetya’nın Beslan kasabasında bir ortaokulu basıp rehin almışlardır. Üç gün süren rehine krizi ve çatışmalar sebebiyle 334 kişi hayatını kaybetmiştir. Ölenlerin yarısı masum çocuklardır. Bu sayıya mücahitler dahil değildir. Bu krizden sonra dünya kamuoyu tarafından Çeçenler terörist olarak lanse edilmiştir. Türkiye ise içinde barındığı Kafkas halklarını incitmemek ve Rusya ile de arasını bozmamak için orta yolu bulmuş ve militan tabirini kullanmıştır. Şamil Basayev, bir röportajında Rus zulmünden bahsederek kendi yaptıklarını meşru göstermeye çalışmış ve devamında benim ne yaptığımı Allah biliyor diyerek savunmuştur.[1] Oysaki kanı kan ile temizlemek İslam dininde yoktur. Müslüman, zalim olamaz.
Şimdi mücadeleye kronik olarak devam edelim. Cahar Dudayev 27 Ekm 1991 tarihli kongrede cumhurbaşkanı seçildi. Bu kongre Zelimhan Yandarbiyev tarafından organize edilmişti. Başbakan olarak Zelimhan Yandarbiyev seçildi. Genelkurmay Başkanı olarak Arslan Mashadov atandı. 1. Rus Çeçen Savaşının taktik planlarını hazırlayan Arslan Mashadov’du. Bu savaşta ise Cihat Fetvasını veren kişi müftü Ahmet Kadirov’dur. Oğlu Ramzan Kadirov ile de savaşa katılmıştır. Savaş, zafer ile neticelenince barış görüşmeleri yapılmış bu görüşmeye Çeçen tarafını temsilen Zelimhan Yandarbiyev katılmıştır. Görüşmelerde eşitlik, karşılıklık (mütekabiliyet) esasına uyulmaması Rusya’nın büyük hatasıdır. [2]
Barış anlaşması imzalandıktan sonra Cahar Dudayev, uydu telefonuyla konuşurken Rusların bir füzesi ile şehit edilmiştir. Rusya, Şeyh Şamil zamanında yaptığı gibi anlaşmaya uymamıştır. Ardından Zelimhan Yandarbiyev cumhurbaşkanı seçilmiş ve mücadeleye devam edilmiştir.
Bu sıralarda Mashadov ile Yandarbiyev anlaşmazlığa düştüler. Bu anlaşmazlığın sebebi ideolojiktir. Yandarbiyev daha muhafazakâr ve İslamcı bir görüşte idi. Mashadov ise daha seküler bir yönetim kurmak gayretindeydi. Yandarbiyev sürgüne gönderildi ve Katar’da bir suikast ile 13 Şubat 2004’te Ruslar tarafından öldürüldü. Yandarbiyev sürgün edildikten sonra Arslan Mashadov cumhurbaşkanı seçildi. Mashadov’un görev süresi bittiğinde devam eden savaş sebebiyle seçimler yapılmamış Rusya da bunu bahane ederek Mashadov’u cumhurbaşkanı olarak tanımamıştır. İşte ne olduysa bu sıralarda oldu. Müftü Ahmet Kadirov Rusya’dan aldığı rüşvetlerle saf değiştirip Rusya tarafına geçmiş ve 5 Ekim 2003’te cumhurbaşkanı olarak seçilmiştir. Ardından Çeçenistan Rusya’ya bağlı özerk bir devlet olarak konumlandırılmıştır. Bu esnada dağlara çekilip gerilla taktiği ile savaşa devam Arslan Mashadov 8 Mart 2005’te Ruslar tarafından bir suikast ile şehit edildi.
Dudayev ile başlayan süreçte devletin ismi Çeçen-İçkerya Devleti idi. İçkerya dediğimiz bölge İnguş halkına ait özerk bir bölge olup Çeçenistan ile komşu bir devlettir. Dudayev zamanında bu iki devlet birleşti ve mücadele başlamış oldu. Çeçenistan’ın ve İçkerya’nın haritadaki yerini aşağıda görebilirsiniz.
Ruslar, Ahmet Kadirov’u cumhurbaşkanı olarak seçtirdikten sonra Çeçenistan ve İçkerya ayrıldı ve ayrı ayrı Rusya’ya bağlı özerk devletler halinde konumlandırıldı. (Böl ve yönet politikası)
1.Rus-Çeçen Savaşı, Çeçenleri zaferiyle sonlandı ancak Rusya bu topraklar üzerindeki emellerinden vazgeçmediler. İmzaladıkları anlaşmaya uymadılar.
Bunun üzerine 29 Eylül 1999’da 2. Rus Çeçen Savaşı başladı. Çeçenistan’ı bu savaşa sürükleyen asıl sebep Dudayev’in şehadeti sonrası birliğin bozulmasıdır. Yukarıda ifade ettiğimiz gibi ilk ayrılık Mashadov ile Yandarbiyev arasında çıktı. Yandarbiyev’in sürgünü sonrası Dağıstan’ı da Rus esaretinden kurtarmak amacıyla Mashadov, Dağıstan’daki Rus birliklerine saldırılması emrini verdi. Bu harekatın başında Şamil Basayev vardı. İkinci ayrılık ise bu esnada müftü Kadirov ile Mashadov arasında çıktı. Kadirov, bir fetva yayınlayarak Rus birliklerine saldırılmamasını istedi. Kadirov, hain ilan edilirek müftülük görevinden azledildi. Takdir edersiniz ki Kadirov’a bu fetvayı verdiren Rusya olmuştu. Bir süre sonra Kadirov cumhurbaşkanı seçilmesine rağmen sular durulmadı. Savaş gerilla savaşı olarak devam etti. Kadirov’un da kendisi bağımsızlık kutlamaları esnasında bombalı suikast ile öldürüldü. Ardından hepinizin tanıdığı bildiği oğul Ramzan Kadirov Putin tarafından yeni cumhurbaşkanı olarak atandı. 2. Rus Çeçen Savaşı 2009 yılında bitti. O günlerden bugüne Çeçenistan (ve diğer Kuzey Kafkasya ülkeleri) Rusya’ya bağlı devletler halinde sömürülmektedir. Aşağıda Ahmet Kadirov ve Ramzan Kadirov’u görmektesiniz.
Süreç nasıl bu noktaya geldi? Kısaca açıklar mısınız?
Ezbere söylenen sözler vardır ve bir kısmı da doğrudur. Tarih, tekerrürden ibarettir derler. Rusya’nın zayıfladığı anlarda bir lider çıkmakta, halk birlik olmakta, doğru bir metod ile mücadeleye girişmektedirler. Ardından Rusya, fitne tohumları ekmekte, rüşvet vermekte ve orantısız bir şiddet uygulamaktadır. Mücadeleyi bastırdıktan sonra ise halkın içindeki din alimlerini, sanatçıları, aydınları katlederek halkların benliklerini kaybetmesini sağlamıştır. Bu şekilde halk Rusya’nın uydusu haline gelmiştir. Şu anda Kuzey Kafkas halkları sindirilmiş, Rus kültürü içinde eritilmiştir. Alimlerden ve aydınlardan yoksun bırakılan halk Selefi inançlarla beyni yıkanmıştır. Bu sebeple Dudayev ve Mashadov’un yönetim anlayışında haklı olduğunu görmekteyiz.
Bir sonraki yazımızda Türkiye’nin Kafkasya’daki özgürlük mücadelesinde oynadığı rolü, Karabağ Savaşını, Ermenistan’ın bugünkü durumunu analiz edeceğiz.
E-mail: [email protected]
[1] https://www.youtube.com/watch?v=j4eavJisInA
[2] https://www.youtube.com/watch?v=SXoTtrd57ow