Doğduğum köye çok farklı bir yolculuk yaptım geçen hafta. Hiç bakmadığım gibi baktım, çocukluğumda koşup oynadığım sokaklarına… Kendimizce icat ettiğimiz oyunlarımızın mekanları olan, eski ve kullanılmayan hamamlarına…
1200 öncesine kadar giden bir tarihe sahip olan Ayaz Köyü, Osmanlıdan önce Bizansların yaşadığı bir yerleşim yeriymiş. Konaklar dediğimiz tepede kiremit parçaları toparladık çocukken. Sırlı olan kiremitleri bulanlar sevinirlerdi. Bizden üç kuşak öncekiler ise Konaklar’daki sütunlu yapının içinde oynarlarmış, anneleri kızarmış; oraya gitmeyin taşlar kafanıza düşecek diye… Bu sütunlu yapıdan şu an eser yok.
Resmi kayıtlarda 1325/1907 ve 1927 Salnamelerinde Ayas olarak geçen köyün ismi, daha sonra Ayaz olarak değişmiştir. Ağızdan ağza değişmiş olma ihtimali yüksektir.
Fatih Sultan Mehmet tarafından, eşi Sitti Hatun’a mihr olarak verilen köy, Fatih’in ölmesi ile Hamza bey tarafından satın alınmıştır. Hamza Bey’den sonra oğlu Murat Bey’e onun ölümünden sonra da Beyazıt Çelebi’ye geçen köy daha sonra Beyazıt Çelebi tarafından vakfedilmiştir. Kanuni Sultan Süleyman zamanında 40 haneli olan köy, tahrir defterlerinde Timurtaş tımarı olarak geçmektedir. Daha sonra İsa Bey oğlu Ayas’a devredilmiştir. Köyün ismi çok büyük olasılıkla buradan gelmektedir.
Ayaz Köyü, zengin geçmişinden dolayı çeşitli zamanlarda tez çalışmalarına konu olmuştur. Daha sonra tüm bu çalışmaların derlendiği bir çalışma yapılması ümidi ile köydeki hamam yapılarına mercek tutmak istiyorum.
Bir tanesi ayakta olmamakla birlikte, köyde üç tane hamam bulunmaktadır. Yıkılmış olan hamamın Bizans dönemine ait olduğu söylenmektedir. Konaklar dediğimiz tepede bulunan hamamın, 1970’li yıllara kadar zemin kaplamasının tuğlaları görülebiliyormuş, ancak şu an mevcut değil. Pis su giderinin taşları ise halen görülebilmektedir.
İkincisi, Beyler Hamamı olarak bilinen hamamdır. Yapım tarihi bilinmemekle birlikte Hamzabey zamanından kalma olduğu rivayetler arasındadır. Köyün yaşlıları eskiden bu hamama güller içinde bir yol olduğunu ve konaklardan beylerin güllerin açtığı vakitte bu hamama geldiklerini anlatırlarmış. Kaynaklarda hamamla ilgili net bilgi bulunmamaktadır. Suyu nerden geldiğine, nasıl işletildiğine dair hiçbir bilgiye ulaşamadım.
Dikdörtgen planlı olan hamam, tuğla ve kaba yontu taştan oluşan almaşık duvar örgüsü ile yapılmıştır. Dört kubbesi olması gereken hamamın kubbeleri şu an mevcut değildir. Plandan kubbeye geçiş elemanları hala ayakta olduğundan dolayı kubbelerle ilgili net konuşabiliyoruz. Soğukluk kısmından içeri girildiğinde sağ ve sol tarafında tuğla kemerli oldukça dar kapıları olan iki küçük odası bulunmaktadır. Tuğla kemerli bir kapıdan ılıklık kısmına geçilmektedir. Sağ ve sol tarafının üzeri aynalı tonoz olan mekânın ortasında kubbeye geçiş elemanı olarak tromp kullanılmıştır. Ilıklık kısmındaki iki ayrı kapı ile iki ayrı halvete geçilmektedir. Halvetlerin kubbeye geçiş elemanları da tromptur. Sağ tarafta kalan halvette su seviyesini görmek için bir pencere bulunmaktadır. Halvetlerin arkasında külhanın tuğla kemeri görülebilmektedir ancak alt kısımları toprak altında kalmıştır. Külhanın olduğu kısım tamamen yıkılmış durumdadır. Bu hamam çok uzun senelerden beri kullanılmamaktadır. Yunan işgalinde bu hamam sığınak olarak kullanılmış, hatta işgal sırasında buraya saklanan kadınlardan biri, bebeğini bu hamamda doğurmuş.
Şu an kişi mülkiyetinde kalan hamam, bakımsızlıktan ve ilgisizlikten dolayı yok olmakla karşı karşıyadır. Halvetlerin içinden çıkan incir ağaçları gökyüzüne doğru halen büyümekteler…
Üçüncüsü, Küçük Hamam olarak bilinen hamamdır. Köyün dışında yaşayanlar ise Ayaz Hamamı olarak bilirler. Bu hamamın da yapım tarihi belli değildir. Köyün tarihine meraklı olanlar ise yaklaşık üç yüz yıllık olabileceğini söylüyorlar. Kaynaklarda bu hamamla iliği de net bilgi bulunmamaktadır.
Bu hamamın mimarisi klasik hamam yapılarından biraz farklıdır. Dar bir kemerli kapıdan ilk ılıklığa geçilmektedir. Üstü kubbe ile geçilmiş mekândan kubbeye geçiş trompla sağlanmıştır. Soğukluk kısmına ait hiçbir veriye rastlayamadım. Ilıklık kısmından biri küçük diğeri büyük iki halvete geçilmektedir. Halvetlerin de üzeri kubbelidir. Küçük olan halvetin kubbe geçişi pandantifle sağlanmıştır. Büyük olan halvetin kubbe geçişi ise trompla sağlanmıştır. Büyük olan halvetten su deposuna bir pencere bırakılarak su seviyesine bakılması sağlanmıştır. Su deposunun arkasında külhanın tuğla kemeri bulunmaktadır. Diğer hamamda olduğu gibi bu kemerin alt kısmı toprak altında kalmıştır. Külhan kısmı bugün mevcut değildir.
Hamamın hemen önünde bir kuyu bulunurmuş ve bu kuyudan çektikleri suyu ahşap bir kanal sayesinde su deposuna aktarırlarmış. Şu an bu kanal ve su deposuna bakan bu pencere mevcut değil.
Köylülerin dışında civar köylerden de bu hamama yıkanmaya gelinirmiş. Yıkanmaya gelen herkes odununu kendisi getirir ve ateşi kendisi yakarmış. Çok kısa bir süre Suluköylü Ali Ağa bakımı ile ilgilenmiş, ama son dönemlerde kullanan kişiler bakımını yapmışlar… Gündüzleri kadınlar, geceleri ise erkekler yıkanırlarmış. Hamamı gece kullanan erkekler, mumlarla aydınlatırlarmış.
1959 tarihinde tamiratı, Çerkes Mehmet tarafından 5500 liraya, Berbat Usta isminde bir ustaya yaptırtılmıştır. Kısa bir süre kullanıldıktan sonra 1967 yıllarında da tamamen kapatılmıştır.
Çoktan gündemden düşmüş olan hamamlar, benim merak edip yakınlarıma sorduğum bir iki soru ile bile, hemen gündeme oturdu. Demek halen biraz umut bulunmakta…
wiki Bursa ve Sayın Raif Kaplanoğlu’nun “Bursa Yer Adları Ansiklopedisi”nde yer alan bilgilere göre: Yenişehir ilçesine bağlı bir köydür. İlçenin güneybatısında yer alan köy, Yenişehir’den 11 km uzaklıktadır. (Şimdi mahalle oldu)
Tahrir defterlerinde ayrı ayrı yazılmıştır. 1530 tarihli tahrir defterinde yer alan bu köy, Timurtaş Bey’in tımarı imiş. Daha sonra İsa Bey oğlu Ayas’a verilmiştir. Köydeki Karasuluk ve Çelebi mezraları, asıl adı Ulubey olan Sarıca Paşa’nın vakfıdır. (B.O.A. Evkaf, no. 1042) Köyü II. Murad oğluna sünnetlik olarak vermiş, o da Hamza Bey’e satmış. 1530 tarihli tahrir defterinde geçen Küçük ayas adlı köyün bu olduğunu sanıyorum. Köyde bu tarihte olasılıkla Hıristiyanlar yaşamaktaydı. Bursa Kadı Sicillerinde İnegöl’e bağlı olarak gösterilen Ayaz köyü de bu olmalıdır. Bu tarihte köyde 27 hane yaşamaktaydı. 1521 tarihli Kadı sicillerinde de köy, Yıldırım Camii vakıf köyü olduğu yazılmaktadır.
Köyde iki hamam kalıntısı olup çok eski ve anıtsal niteliktedir. Konaklar denilen mevkideki eski konak son yıllarda yıkılmış. Köy, eski Roma Caddesi’nin geçtiği bir yerleşim yeri idi. Köyün Işıkdere, Beyler Mezarlığı, Kayacıklar, Boğaztepe ve Eğriçam gibi mevkilerinde Bizans ve Roma kalıntıları çıkmaktadır.
Bursa Araştırmaları Sayı: 25 Yaz 2009