Quantcast
Türkiye’ de Yaşayan Nogay Türkleri – Belgesel Tarih

Hakan BENLİ
Hakan  BENLİ
Türkiye’ de Yaşayan Nogay Türkleri
  • 15 Ağustos 2020 Cumartesi
  • +
  • -
  • Hakan BENLİ /

Loading

Nogay Türklerinin göçlerine kısa bir bakış;

Nogay Türkleri Kazakistan’dan Balkanlara kadar, oldukça geniş bir coğrafyada birçok bölgede dağınık olarak yaşamaktadırlar. Bugün en yoğun yaşadıkları ülkelerden birisi Türkiye’dir.[2]

Nogay Türkleri hakkında yazılan birçok araştırma ve makale olmasına karşın Türkiye’ de en az tanınan Türk Halklarından biri olma özelliğini hâlâ taşımaktadır.

Toplumların tanınırlığı genellikle tarihte edindikleri yer ile doğru orantılı olmasının yanı sıra yaşamış oldukları tarihsel olayların önemine de atfedilmektedir.

Nogay Türkleri’ de Türk tarihinde azımsanmayacak bir yer edinmiş olmalarına ve önemli bazı tarihsel olaylarda yer almalarına rağmen hâlâ en az tanınan Türk Halklarından biri olmalarının nedenini Türk Tarih Kurumu eski Başkanı Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu farklı bir tespitle açıklamaktadır.

“Nogay Türkleri yaşadıkları sürgünlerden sonra yurt edindikleri yerlerde gerek Osmanlı gerekse Cumhuriyet döneminde, kendilerini o devletin bir parçası saymış; aynı dili konuşan, aynı dini ve kültürü paylaşan, aynı ırktan bir millet olarak yaşamış ve hükmü altında bulunduğu otoriteye isyanda bulunmamıştır. Dolayısıyla Osmanlı Devleti’nin ve Cumhuriyetin karışıklıklar yaşadıkları dönemlerde dahi sükûnetlerini muhafaza edebilmişlerdir. Bu nedenlerle Anadolu’ da etnisite meydana getirmeyecek, Batı için bir problem teşkil etmeyecek bir halk neden Batı’nın ilgisini çeksin.” Demektedir. [3]

Nogay Türkleri Kafkasya’ da özellikle 1793 yılındaki General Suvorov’un yaptığı katliamlardan[4] sonra yine Haziran 1864 yılında Rusya’nın yaptığı “Kafkasya’nın tüm yerleşimcileri evlerini terk etmek ve bir ay içinde göç etmek zorundadır, aksi taktirde vatan haini olarak görülecekler ve Sibirya’ ya gönderileceklerdir” duyurusundan sonra çeşitli yollardan Osmanlı Devleti’ne sığınmaya başlamışlardır.[5]

Nogay Türklerinin bulundukları coğrafyadan ayrılmalarının nedenleri sadece soykırımlarla sınırlı kalmamıştır. Ruslar asimilasyon politikasına karşı yerli halkın gösterdiği direncin, mensup oldukları dinden kaynaklandığı inancı ile (Kazan, Türkistan ve Kafkasya’ da olduğu gibi) doğrudan dini müesseseleri hedef seçtiler. Sadece tahrif etmekle kalmadılar ve yok etmeye çalıştıkları kitaplar sadece Kuran-ı Kerim’ den ibaret değildi.[6] Nogay topraklarına özellikle Kuban bölgesinde Rus yetkililer tarafından el konuldu. Bu el koyma durumları aynı zamanda Hazar ovasında da gerçekleşti. Toprakları elinden alınan Nogaylar göç etmeye zorlanıyordu.[7]

Nogay Türkleri farklı yıllarda defalarca Osmanlı Devleti himayesine sığınmak zorunda kalmışlar ve yurtlarını bırakmışlardır.1812–1828 yıllarında gerek Rus baskısı gerekse Osmanlı – Rus Harbi sonucunda yeni göçler meydana gelmiştir. Bu dönemde Osmanlı Devleti’nin kendisine sığınan bu muhacirlere yönelik müsbet tutumu ve bazı imtiyazlar sağlaması Nogaylar için göç etmeyi daha makbul kılmıştır.[8]

Nogay Türklerinin en büyük göçleri ise 1854- 1869 yıllarında yaşanmıştır. O tarihlerde Kırım’ dan göç eden 800 bin kişinin 200 bininin Nogay Türkü olduğu tespit edilmiştir.[9] Büyük umutlarla yapılan bu göçlerde Nogaylar hazret-i şehinşahide mezelle-nişin emn ve rahat olmak arzusuyla bu tarafa hicret etmekte idiler.[10] Göçlerin bir kısmı deniz yolu ile Karadeniz’den Anadolu’ya yapılmakta iken büyük bir çoğunluğu karadan, Romanya üzerinden Anadolu’ya geçmek sureti ile gerçekleşmiştir. Göçler neticesinde yollarda binlerce insan hastalıktan, açlıktan veya saldırılardan öldü. Balkanlar’ın, Anadolu’nun ve Kafkasya’nın tüm halkları için 19. ve 20. yüzyıllar, bir dehşet dönemi olmuştur. Bütün topluluklar savaşın, açlığın ve savaş zamanında patlak veren (dizanteri, tifüs gibi) hastalıkların, ayrıca, yenilen yan için kendini gösteren, yurdunu bırakıp gurbete göçme zorunluluğunun dehşetlerinden nasibini aldı.[11]  

Nogay Türklerinin Anadolu’ ya iskânları ve göçler hakkında bazı belgeler;

Nogay Türklerinin özellikle Anadolu’ ya göçleri ile ilgili olarak yayınlanmış eserler maalesef pek mevcut değildir. Ancak Kırım Tatarlarının, Çerkeslerin ve genelde Kafkas göçlerinin anlatıldığı eserlerde Nogay Türklerinin göçleri, göç yolları, iskânları ve bunlarla ilgili anlatımlara değinilmektedir.

Anadolu’ ya göç etmiş olan Nogay Türklerinin kendilerinin de bu yönde yazmış oldukları kaynaklar bulunmamaktadır.

Osmanlı Devlet arşivlerinde bu konu ile ilgili çeşitli belgeler bulunmaktadır. Bu belgelerin bazılarını aşağıda kısaca değerlendirmek sureti ile Nogay Türkleri’nin Anadolu’ da iskân edildikleri bölgeler hakkında bilgilendirmede bulunacağız;

Çerkes ve Nogay muhacirlerin Anadolu’ya yerleşme isteklerinin önceki muhacirlere uygulanan imkânlar çerçevesinde karşılanması;

Osmanlı topraklarına yerleşmek arzusuyla dönem dönem gelmekte olan ve sayıları bin beş yüze ulaşan Çerkes ve Nogay muhacirlerinin yakında birkaç bin kişinin ilavesiyle arkası kesilmeden gelmeye devam edeceğinin haber alındığı/ Kırım’dan Dobruca Ovası’na yerleştirilen muhacirlere Devlet tarafından sağlanan imkânların Kafkas halkını da göç etmeye teşvik ettiğinin anlaşıldığı/Çerkes ve Nogaylar birbirlerinden ayrılmayarak iskân için Anadolu’yu tercih ettiklerinden  kış bastırmadan Adana ve Kütahya’da iskân edilen hemşehrileriyle aynı şartlarda yerleştirilmeleri.. [12]

Nogay ve Çerkes muhacirlerin Osmanlı tabiiyetine girişleri;

İstanbul’a gelmekte olan Nogay ve Çerkes muhacirlerinin Rusya tebalığını terk ederek Osmanlı Tâbiiyetine girdiklerine dair kendilerine senet alınması işleminin, sefâretleri aracılığıyla Rusya Devleti’nden alınacak olan yazılı belgeye dayandırılmasının gerekli görüldüğü.[13]

Kırım ve Kafkasya muhacirlerinin iskânları için alınacak tedbirler;

Kırım ve Kafkasya’dan gelerek kara ve deniz yoluyla vilâyetlere gönderilen muhacirlerin bir çoğu henüz iskân olunamadığından perişan halde bulundukları/bu durum yerel iskân memurlarının ilgisiz davranışlarından meydana geldiğinden dirayetli ve ehliyetli yeni memur ve subaylarla, nefret ettirmeden iskândaki güçlüğün anlatılması gerektiği/ sayıları yüz elli bine ulaşan muhacirlerin barınma, ziraat aletleri ve yiyecek masraflarının otuz bin kese masraf ile karşılanabileceğinin hesaplandığı,masrafların hayırseverlerin katkılarıyla azaltılabileceği..[14]

Çerkes ve Nogay muhacirlerin miktarını gösteren liste;

1858 yılından itibaren İstanbul’a gelerek Dobruca, Rodos, İzmit, Kütahya, Mihaliç, Ankara, Sivas, Konya ve Adana’da iskân yerlerine gönderilen ve İstanbul’da misafir olarak bulunan Çerkes ve Nogay muhacirlerinin hane ve nüfus miktarını gösterir liste.[15]

Kuban Kazakları Bölgesinden gelecek olan muhacirlerin Adana, Ankara ve Konya’ da iskânları ;

Kafkasya’da Kuban Kazakları bölgesinden aileleriyle ortalama yüz yirmi bin kişinin Osmanlı topraklarına göç istekleri hususunda Rus makamlarıyla yazışmanın tamamlanması üzerine gelecek olanların Adana, Ankara ve Konya’ ya yerleştirilmelerinin kararlaştırıldığı.[16]

Yukarıda bahsi geçen evraklarda da görüldüğü gibi özelde Nogay Türklerinin genelde Kafkasya’ dan göç edenlerin karşılaşmış oldukları birçok güçlükler vardır. Göç yollarında karşılaştıkları zorlukların ardından gelmiş oldukları – nihayetinde yabancı oldukları – yeni topraklarda barınma, yeme – içme, yerleşme güçlükleri ile karşılaştılar. Nitekim bu güçlükler tek taraflı olmamıştır. Gerek göç edenler gerek göçe maruz kalan Osmanlı Devleti ve gerekse göç edenlerin iskân edildikleri yerlerdeki ahali bu konuda epey sıkıntılarla karşılaşmıştır.

Göç edenlerin iskân edilmek üzere yerleştikleri yerlerde intibak sağlamaları, ahali ile kaynaşmaları elbette ki epey bir zaman almıştır. Bu karşılaşılan sıkıntılar olayların farklı bir boyutunu teşkil etmektedir. Tarihsel olaylarda bu tür sosyal boyutlara değinmek muhakkak ki tarihçilerin işi olmamakla birlikte genellikle sosyal boyutu göz ardı edilmektedir.

İnsanın sosyal bir varlık oluşu ve nihayetinde alışkanlıklarını kolaylıkla terk edemiyor oluşu o günlerde bu mezalimi yaşayanları anlamamızı sağlamaktan uzaktır. Nihayetinde günümüzde bir ailenin oturmakta oldukları bir evden mecburiyet karşısında taşınıp bir başka şehirde ayrı bir eve yerleşmesi ve o eve alışması, sosyal çevre edinmesi bile aylar sürmektedir.

Bu göç ediş mecburiyetler karşısında boyun eğmek sureti ile – yeri geldiğinde bir gece içerisinde – yapılıyor ise ve geride tüm mal varlıklarını, emeklerini bırakarak ; o kaos ortamında çoğu kez hısımlarını akrabalarını ve belki kardeşlerini, çocuklarını ve eşlerini yitirerek, kaybederek ve hatta cansız bedenlerini geride bırakarak yapılıyor ise ; insanların canlarını kurtarma gayreti ile belki küçük kıyametlerini yaşarmış gibi göç etmeye mecbur edilişlerini tahayyül edebilmek günümüz insanı için mümkün değil. Ve nihayetinde tahmin edilemez meşakkatler içerisinde devam eden ve belki aylar süren göçün ardından sığındıkları yerde yeniden bir hayata başlamak için de tabiri caiz ise küçük mahşeri yaşamak gerekiyordu. Muhacirlerin Anadolu’ ya iskanları onlar adına küçük mahşerdi. Yeniden diriliş.

Bir kere Ahmet Cevdet Paşa’nın müşahede ettiği gibi, sürekli olarak eşkıyalık vakalarının hedefi olan muhacirler, “eşkıyâ-yı aşâirin tecâvüzâtından kendilerini silahlarıyla muhafaza ediyorlardı”.[17]

Kendi iradeleri dışında nasıl göç etmek zorunda kaldılar ise bu kez yine kendi iradeleri dışında kendilerine gösterilen yerlerde iskana razı olmak durumundaydılar. Nihayetinde zaten başka çareleri de bulunmamaktaydı. Kendileri için tahsis edilen ödeneklerle, yine kendilerine tahsis edilmiş olan arazilere yerleşmişler ve buralarda kendileri için yeni bir yaşam alanı oluşturma gayreti içerisine girmişlerdi.

Nogay Türklerinin göçler sonrasında Anadolu’ da iskân edildikleri yerler ve bunlarla ilgili Osmanlı belgelerinden bazıları;

Anadolu’daki iskân yerleri ve Nogay adının geçtiği belgelerden örnekler;

Kafkaslardan Osmanlı Devleti’ ne yaşanan göç dalgaları nihayetinde onun halefi olan Türkiye Cumhuriyeti’nin demografik yapısında da kayda değer fevkalade değişikliklere yol açmıştır. Nitekim sözünü ettiğimiz Kırım Tatarı’nın ve Nogay’ın soyundan gelip günümüzde Türkiye’de, Bulgaristan ve Romanya gibi arazisi geçmişte Osmanlı Devleti’nin sınırları içinde yer alan ülkelerde ve ayrıca -Türkiye’den ve bu ülkelerden giderek yerleşmek suretiyle- Almanya, Hollanda, Fransa, İsviçre, Amerika Birleşik Devletleri, Avusturalya, Yeni Zelanda gibi çok farklı devletlerde yaşayan insanların sayısı milyonlarla ifade edilmektedir.”[18]

 

Kırım Savaşı sonrasında Osmanlı Devleti’ ne gelen muhacirlerin iskân ve iaşe işleri ile ilgilenen Ticaret Nezareti ve İstanbul Şehremaneti bulunmaktaydı. Yoğun göçlerle baş edemeyen bu iki kurumun yerine sonradan 1860 yılında sadece bu konu ile ilgilenmek üzere Muhacirîn Komisyonu kuruldu.[19]

Nogay Türkleri’ nin yukarıda adı geçen kurumlar tarafından çeşitli yerlerde kayıtları yapılırken ve iskân edildikleri yerlerdeki kayıtlarında sadece Nogaylar olarak adlandırılmamışlardır. Kimi zaman Çerkes veya Kırım Tatarları veya Kafkas, Karaçay veya Dağıstan muhacirleri ilen birlikte gelen Nogay Türkleri gelmiş oldukları yer adlarına göre veya grupların adları ile de kaydedilmişlerdir. Dolayısıyla Osmanlı Devleti’ ne göç eden Nogay Türkleri ile ilgili kesin rakamlar ifade edebilmek mümkün olmamaktadır. Hal böyle iken çeşitli kaynaklarda göç eden Nogay Türklerinin nüfusunun 70 bin ile 150 bin arasında olduğu ifade edilmektedir.

Örneğin, 1854-1860 yılları arasında Kuban ve Nogay bölgelerinden gelip Anadolu’ ya yerleşen Tatarların sayısı 170 bindir. Denilmektedir.[20]

Bunun en çarpıcı örneği Kırım’dan göç etmek zorunda kalan Nogaylar için geçerlidir. Kırım’dan göç edenlerin çoğunun Kırım Tatarı olarak kaydedilmesi biraz da Nogay–Kırım ayrımının olmamasından kaynaklanmaktadır. Hakan Kırımlı bu konuda “Kaba bir ayrımla hanlık devrinde Kırım Yarımadası’nda az çok yerleşik hayat düzeni içinde yaşayan Türk ve Müslümanlar “Kırım Tatarı”, hanlığın yarımada dışında, anakaradaki geniş arazilerinde esasen hayvancılığa dayalı göçebe bir hayat sürdüren ve yine Türk ve Müslüman olmalarına rağmen yarımadadakilerden bir ölçüde farklı özgün kültürü ve lehçesi olanlara ise “Nogay” olarak adlandırılabilirler. Ancak temelde yanlış olmamakla birlikte, bu tasnif de kesin ve her zaman geçerli olmaktan çok uzaktır. Nihayetinde, Kıpçak bozkırlarından Kırım Yarımadası’na gelip yerleşik hayata geçen her “Nogay”, teknik olarak “Kırım Tatarı” hâline gelmekteydi. Nitekim Kırım Yarımadası dâhilindeki kuzey bölgesinde yer alan bozkır (Çöl) bölgesinin yerli halkı olan, dillerinde ve fizyonomilerinde bariz Kıpçak özellikleri taşıyan Kırım Tatarları, günümüzde dahi halk arasında “Nogay” olarak adlandırılmaktadır” demektedir.[21]

Nogay muhâcirler Anadolu’ da belli yerlere değil dağınık halde birçok yerlere iskân edilmek üzere dağıtılmışlardır. Bunlardan bazıları şunlardır;

Kuban Bölgesinden gelen muhacirlerin iskân için Mamuretülaziz (bu günkü adı Elazığ) ve Sivas vilayetlerine iskan edilmeleri.[22]

Mecidiye Kazâsı Setme semtinde bulunan Kuban muhacirleri ilişkin belge neticesinde bu günkü Kırşehir’e bağlı Çiçekdağı ilçesinde Nogayların iskân edildiklerini biliyoruz.[23]

1858 yılından itibaren İstanbul’ a gelerek İzmit, Kütahya, Mihaliç, Ankara, Sivas, Konya ve Adana’daki iskân yerlerine gönderilen Nogay ve Çerkes muhacirlere ilişkin belge[24]

Kuban’dan gelecek olan muhacirlerin Samsun, Sivas ve Sinop’a yerleştirilmelerine ilişkin belge[25]

Haydarpaşa’ da bekletilen ve Konya’ ya iskanları uygun görülen Nogay muhacirlerinden ayrılmak istemeyip Kıbrıs Ceziresi ne gönderilmeleri uygun görülen Hayalî Canboyluk Kabilesinin ısrarla diğer Nogaylarla birlikte Konya’ ya gitmek istediklerini belirten bir başka belge[26]

Erzurum, Sivas, Trabzon, Diyarbekir vilayetlerinde Çerkes, Çeçen ve Nogay muhacirlerinden silahla dolaşarak eşkıyalık yapanların cezalandırılması ile ilgili belge [27]

Kırşehir’e gönderilen Nogay muhacirlerinin bir kısmı münasip köylere parça parça yerleştirilirken, bunların bir kısmı da Niğde sancağında bulunan Aksaray, Kırşehir, Arapsun, Ürgüp ve Bor kazalarına gönderilmiş iseler de Kırşehir’de bulunanlar köylere yerleştirilmeyi pek kabul etmemişlerdir. Aksaray taraflarına gitmek isteyenler Paşa Dağı taraflarına gitmişlerdir. Konya eyaleti dâhilinde 15 bine yakın nüfus bulunmaktadır. Ankara mutasarrıfı Nurettin Paşa’ ya yazılan yazıda Niğde ve Kırşehir taraflarına yerleştirilen muhacirlerin büyük çoğunluğunun hali perişan olup Yozgat taraflarına gittikleri belirtilerek eğer orada iskân olunmazlar ise geriye dönüşleri daha masraflı olacağından bunların Ankara eyaletinde münasip yerlere yerleştirilmesi istenmektedir. Nogay muhacirlerinden ve Canbay takımından 141 hane nüfusun Kırşehir kazasında Malya Çölü’nde Bağdatlı nam mahalde inşa olunan hanelerde oturmaktadırlar. Ancak Abdülmelik Hoca ve diğerlerinin tahrikleri sonucunda Çiçekdağı taraflarına gitmek gibi arzuları oluştuğunda, bunların başka bir yere nakil edilemeyecekleri kendilerine açıklanmıştır. Kırşehir’e yerleştirilmiş olan Nogaylar günümüzde Boztepe ilçesine bağlı Malya Ovası sınırları içerisinde Üçkuyu köyünde Kaman ilçesine bağlı Değirmenözü, Tatık, Nogay Kızıközü, Kırşehir/Akpınar ilçesine bağlı Birecik köyünün bir mahallesi ile Kırıkkale ili Keskin ilçesine bağlı Polatyurdu köylerinde meskûndurlar. Ayrıca bazı köylerde ise perakende yani tek bir aile şeklinde yerleştirilmişlerdir. Örneğin; merkeze bağlı Aşağı Homurlu köyünde olduğu gibi. 60 yaş ve üzerindekiler Türkiye Türkçesinin yanı sıra Tatarcayı bilmektedirler. Yeni yetişen gençler ise Türkiye Türkçesinden başka bir dil bilmemektedirler. Kırşehir’e yerleştirilen Nogay muhacirleri günümüzde içerisinde yaşadıkları toplumla bütünleşmiş bir şekilde uyum içerisinde yaşamaktadırlar.[28]

İskân yeri olarak seçilen vilayetlerden birisi de Adana’dır. Bu bağlamda 1859–1861 yılları arasında Adana Eyaleti’ne 20.511 Nogay yerleştirilmiştir. Bunlardan bir kısmı Ceyhan Nehri boylarına toplu olarak yerleştirildi.[29]

Anadolu dışındaki yerleşimleri

Konumuzla ilgili olmasa bile Nogayların Anadolu’ nun haricinde çeşitli yerlere de iskân edildiğini gösterir belgelere değinmekte fayda var.

Silistre Kazasının (Bugünkü Bulgaristan’ da Dobruca bölgesinde) köylerinde iskân edilen Çerkez ve Kuban muhacirleri için ev inşa edilerek kaza kaymakamı ve yerli halk tarafından gıda yardımı yapıldığına dair belge.[30]

Bugün Bulgaristan sınırları içerisinde kalan Ziştovi, Niğbolu, Plevne ve Lofça kazalarında iskân edilen Nogay muhacirlerden sağlanan öşür geliri ile Abaza muhacirlerin masraflarının karşılanması huşunda ki belge.[31]

Sadaret emri üzerine Üsküp (Bu günkü Makedonya’dadır) Eyaleti civarında Kırım, Nogay ve Çerkes muhacirlerin yerleşik ahali ile durumunu anlatır belge [32]

Suriye’ Vilayeti’nde iskân edilen Çerkes, Nogay ve Mağribi Muhacirler ile ilgili bir belge[33]

1858 yılından itibaren İstanbul’ a gelerek Dobruca (bu günkü Romanya, Rodos, İzmit, Kütahya, Mihaliç, Ankara, Sivas, Konya ve Adana’ daki iskân yerlerine gönderilen Nogay ve Çerkes muhacirlere ilişkin belge[34]

Rumeli’ye gönderilen Kafkas muhacîrleri Kırım, Nogay ve Çerkeslerden oluşmaktaydı. İstanbul’a gelip buradan da Dobruca’ya daimi iskân edilmeleri için muhacîrlerin sevk edilmesi ikinci yola bir başka örnektir.[35]

Nogay Türkü, 26 Ocak 1860’ta Çerkes muhacîrlerinden Natuhaç kabilesinden yirmi dokuz hane, yüz on üç nüfusun 15 Şubat 1860’ta Rumeli’ye iskân olunmalarını belgelerden izlemekteyiz. [36]

Benzer belgelerde Nogay Türklerinin Kıbrıs adasına ve daha başka bölgelere iskânına ilişkin çeşitli belgeler de bulunmaktadır.

Osmanlı Devleti’nin dağılma sürecinde yaşanılan savaşlar ve kurtuluş mücadelesi ile kurulan yeni Türkiye Devleti’nin yeniden şekillenen sınırları yeni bir göç dalgasına neden oldu. Yeni Türk Devletinin, Osmanlı Devleti’nin parçalanması ile yüzyıllardır Türk toprağı olarak kalan yerleri bırakmak zorunda kalışı ve bu bırakılan yerlere daha önce çeşitli nedenlerle göç etmek zorunda kalan birçok muhacir halkın yeniden yeni Türk Devleti’nin sınırları içerisinde bir yer edinebilmek için göç etmek zorunda bıraktı.

Bu yeni göç dalgası ile ilgili birçok yayın olmasına karşın yine maalesef bu konu içerisinde Nogay Türklerinin yerleşik durumda oldukları Bulgaristan, Romanya, Makedonya gibi ülkelerdeki durumlarına değinen; ne kadarının Anadolu’ ya göç edip ne kadarının Osmanlı Devleti döneminde iskân edildikleri yerlerde kaldıkları ya da aynı bölgeler içerisinde yer değiştirdikleri hakkında pek fazla bilgi mevcut değildir.

1923 yılında Lozan anlaşmasına ek protokol uyarınca Yunan Devleti ile Türk Devleti arasında varılan anlaşma ile bir mübadele süreci başladı. Bu mübadelenin en önemli noktası, zorunlu göçe tabii tutulacak olanların dili veya milliyeti değil dini esas alınacaktı. Nihayetinde hiç Rumca veya Yunanca bilmeyen binlerce Hristiyan Türkler Yunanistan’a gönderilirken hiç Türkçe bilmeyen ve Bulgarca, Yunanca, Arnavutça, Romence konuşan Müslüman halklarda Türkiye’ ye göçe zorlanmışlardı. Osmanlı döneminde çeşitli göçler neticesinde Kafkasya’dan, Kırım’dan Osmanlı’ya sığınan Nogay Türklerinden az da olsa bir kısmı Selanik bölgesine geçmişlerdi. Yine bu mübadele sürecinde bunların akıbetleri hakkında yeterli bilgi bulunmamaktadır.

Nogay Türklerinin günümüzdeki yerleşim yerleri;

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan sonra yaşanılan birçok iç karışıklıklar ve isyanlar nedeniyle azınlıklar meselesi her zaman ürpererek bakılan bir konu olmuştur. Ülkedeki etnik ve dini azınlıklar meselesi nedeniyle yaşanılan sıkıntılar ve bunlardan kaynaklanan hassasiyetler maalesef Türk soylu halklar içinde geçerli olmuştur.

Ülkemizdeki üniversitelerde, akademik ve entelektüel çevrelerde ve henüz olgunlaşmamış olsa da çeşitli araştırma kurum ve kuruluşlarında, o dönemin soğuk savaş ortamında uyuyan devi uyandırmamak ve komşuluk ilişkilerini zedelememek adına, bir Sovyet çekincesiyle Türk halklarına yönelik çok az araştırmalar yapılmıştır.

Türk milletini meydana getiren etnisite unsurları devletin bir imparatorluk varisi olması hasebiyle oldukça çeşitlilik göstermektedir. Hal böyle iken bu konu her zaman bir taassup halini korumuştur. Milleti meydana getiren unsurların çok büyük bir kısmı Türk soylu gruplardan meydana gelmesine karşın bunu aşmak bugün bile hâlâ güç.

Bu ortam içerisinde akademik çevre içerisinde Nogay Türklerini inceleyen, bu konu ile ilgili çalışmalar yapan çok az kişi olmuş. Nogay Türkleri’ nin Anadolu’ ya ilk göçlerinin ardından neredeyse iki asır geçmiş olmasına karşın yeteri kadar araştırma yapılmamış.

Dolayısıyla Nogay Türklerinin Anadolu’ da yerleşik olarak yaşadıkları yerler ile ilgili kaynaklar da oldukça sınırlı. Bu konu ile ilgili olarak henüz 2012 yılına kadar basılmış olan bir kitap mevcut değildi. Nogay Türklerinin Türkiye’ de yaşadıkları yerlerden ziyade, akademik eğitimlerini tamamlamak için tez hazırlayan öğrencilerin, bulundukları çevrelerde yaşayan Nogay Türklerinin tarihleri, kültürleri ve yerleştikleri yerleri ile ilgili birkaç çalışmadan öteye geçmemiştir.

Bunun üç nedeni vardır. İlki yukarıda bahsettiğimiz gerekçelerden ötürü gerek devletin gerekse o dönemde devlet kurumu statüsünde olan üniversitelerin sadece Nogay Türkleri ile değil aynı zamanda diğer Türk soylu halklara yönelik dar bakış açısından kaynaklanan ilgisizlikleriydi.

Bir diğer etken ise Türk Tarih Kurumu Eski Başkanı Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu’ nun da belirttiği gibi Nogay Türklerinin kendilerini Türkten başka bir şey görmedikleri ve gerek Osmanlı gerekse Türkiye Cumhuriyeti dönemi içerisinde hiçbir isyana karışmamaları, karışıklıklar zamanında devletten yana tavır koymaları ve neticesinde gerek ülke içinde gerekse batı da, devlet içerisinde bir etnisite oluşturacak, bir tehdit unsuru olarak kullanılabilecek kapasiteye ve altyapıya sahip olamamalarından ötürü, hem devlet kurumları tarafından hem de batıdaki akademik ve çeşitli araştırma kurumları tarafından göz ardı edilmişlerdir. Bu nedenle batılı kaynaklarda da Nogay Türkleri ile ilgili olarak – Türkiye’dekinden daha fazla olmasına karşın – az sayıda araştırma yapılmıştır.

Şayet tersi bir durum olmuş olsa idi ve Nogay Türkleri Türkiye’ de etnisite oluşturabilecek bir grup olarak görülebilseydi ve Nogay Türkleri’ de bu yolda çeşitli çalışmalar içerisinde bulunarak kendilerini Türk aidiyetinden farklı bir aidiyet içerisinde hissetmiş olsalardı, ansiklopedik bir cilt değil külliyat oluşturabilecek ciltler dolusu araştırmalara konu olurlardı.

Üçüncü ve sonuncu etken ise bizzatîhi Nogay Türkleri’ nin kendilerinden kaynaklanmaktadır. Kısaca özetlemek gerekirse Nogay Türkleri göçler sonunda yerleştikleri yerlerde genellikle komin bir hayatı tercih edecek şekilde şehirlerden uzak, eğitimin kısıtlı olduğu yerlerde yaşamayı tercih etmişlerdir. Neticesinde eğitim seviyesi düşük bir toplum olarak ortaya çıkmaktadırlar. Bu durumun yaşanılıyor olması aynı zamanda kendi içlerinde, kendi toplumlarının yaşayışlarını, gelenek ve göreneklerini, göç hikayelerini yazacak aydın kimselerin olmayışına da sebebiyet vermektedir. Sonuç itibari ile Türkiye’ de yaşayan Nogay Türkleri’ ne ait bir edebiyat literatürü bulunmamaktadır.

Bu anlatımın ardından konumuza dönersek, Nogay Türklerinin Türkiye’ deki yerleşimleri ile ilgili olarak henüz 2012’ ye kadar bir kitabın olmadığını belirtmiştik.

Özelde sadece Nogay Türkleri ile ilgili olmamakla beraber “Türkiye’deki Kırım Tatar ve Nogay Köy Yerleşimleri”[37] isimli kitabı ile bu boşluğu dolduran Hakan Kırımlı, uzun yıllar süren ve saha araştırmaları ile gerçekleşen eserinde Türkiye’ deki birçok Kırım Tatar ve Nogay köylerinin ve yerleşimlerinin varlığını tespit etmiştir.

Kırım’ lı kitabında Nogay Türkleri tarafından kurulduğu tespit edilen köy yerleşimlerinin yanı sıra, Nogaylar’ın sonradan yerleştikleri köy yerleşimlerinin de tespitlerini yapmıştır. Ayrıca tespit edilen birçok köyde genellikle Nogay Türkleri ve Kırım Tatarları bir arada yaşamışlar ya da yaşamaya devam etmektedirler.

Nogay Türklerinin yaşamış olduğu ya da hâlâ yaşamakta oldukları yerleşimler[38]

Hakan Kırımlı’nın yapmış olduğu araştırmaları esas alarak, kitabında Nogay Türklerinin Türkiye’nin pek çok yerinde daha önce yaşayıp ayrıldıkları veya hala yaşadıkları belirtilen köyleri ve bu köylerin bulundukları illeri kısa özetlerle sıralarsak;

ADANA:

Adana ili Ceyhan ilçesine bağlı Mercimek ve Büyük Mangıt Beldesi, Altıkara, Çakaldere, Çiftlikler, Kelemeti, Kılıçkaya, Küçük Mangıt, Sirkeli, Toktamış ve Yılankale Köyleri’nde Nogay Türkleri yaşamış veya hâlâ yaşamaktadır.

Bu köylerden Altıkara, Büyük Mangıt, Çiftlikler, Kelemetli, Mercimek, Sirkeli ve Toktamış Köyleri iskânlar sırasında 1860 yıllarında Nogay Türkleri tarafından kurulmuştur.

AFYON:

Afyon ili Çay ilçesine bağlı Orhaniye köyü ile, Kızılören ilçesi Yenibelkavak (Muhacir Belkavak) köyünde Nogay Türkleri yaşamaktadır.

Yenibelkavak köyü Nogaylar geldiğinde viran halde iken Nogayların iskânından sonra yeniden canlandığı belirtiliyor. Her iki köyde de 1860’lı yıllarda yaşanılmaya başlanmış

ANKARA:

Nogay Türklerinin en yoğun yaşadıkları illerden biri de Ankara’dır.

Gölbaşı ilçesine bağlı Ahiboz köyü 1870 yılında Nogay Türklerine ev sahipliği yapmaya başlamıştır.

Günalan (Holoz) köyü Kırım Tatarları tarafından kurulmuş ancak köyde 10 kadar Nogay Türkü’ nün varlığı o dönemde bilinmekte.

Bâlâ ilçesine bağlı Ahmetçayırı köyüne 1862 yılında, Tatarhöyük (Şedidhöyük) Köyüne 1860 yılında gelmişlerdir.

Şereflikoçhisar ilçesine bağlı Akın köyü ve Doğankaya (Abdülgediği/Karakura) Köyü ve Şeker Köyü 1860 yıllarında Nogaylar tarafından kurulmuş.

Haymana ilçesine bağlı Çayraz köyüne 1899 yılında yerleşmişler. Çingirli köyü 1860’lı yıllarda,

Polatlı ilçesine bağlı Sakarya (Tırnaksız) köyüne 1906-1907 yıllarında gelinmiş. Tatlıkuyu köyüne ise 1904-1906 yılları arasında gelinmiş.

BALIKESİR:

Balıkesir merkez ilçeye bağlı Halkapınar köyü 1861 yılında Nogay Türkleri tarafından kurulmuş.

Susurluk ilçesine bağlı Babaköy 1850’lı yılların sonunda Nogay Türkleri tarafından kurulmuş.

Sultançayır Köyü 1860 yıllarında Nogay Türkleri tarafından kurulmuş.

Havran ilçesine bağlı Büyükdere Beldesi’ ne 1930 yılında Romanya’dan gelen Nogay Türkleri yerleştirilmiş. Köye ilk gelen muhacirleri ise 1860’lı yıllarda gelen Kırım Tatarlarıdır.

Bandırma ilçesine bağlı Orhaniye köyünde de Nogay Türkleri iskân edilmişler.

BURSA:

Karacabey ilçesine bağlı Bakırköy (Makri) Kırım Tatar – Nogay muhacir köyüdür.

Hamidiye (Bulgarlar) Köyü’ne 1880’li yıllarda Dobruca’dan göç eden Nogay Türkleri de yerleştirilmiş.

Ovaesemen köyüne ise 1850 yılları sonu veya 1860 yılları başında Nogay Türkleri iskân edilmişlerdir.

Mustafakemalpaşa ilçesine bağlı Dorumtay Köyü 1859 yılında Nogay Türkleri tarafından kurulmuştur. Köye 93 harbi sonrasında gelen Nogay Türkleri ve Kırım Tatarları da vardır.

ÇANKIRI:[39]

Nogay Türkleri 1862 yılında iskân edilmek üzere yaklaşık 200 hanenin Kengiri (Çankırı) sancağına gönderildiği belirtilmektedir. Mangıt kabilesine mensup olan Nogaylar bir müddet iskân edildikleri yerde kaldıktan sonra Urfa Sancağına yerleşmek istediklerini belirterek bulundukları mahalden ayrılmışlardır.

ÇORUM:

Alaca ilçesine bağlı Kızıllı Köyü’ ne 1880 li yıllarda Dobruca’ dan göç etmiş az sayıda Nogay ve Kırım Tatar muhaciri vardır.

ESKİŞEHİR:

Eskişehir merkez ilçeye bağlı Kalkanlı Köyü’ ne 1860’ lı yılarda Nogay Türkleri’ nin iskân edildiği bilinmektedir.

Karaçay Köyü 1880’lerin ilk yarısında Kırım Tatarları tarafından kurulmuş olup 1893’ den sonra bazı Nogayların buraya yerleştikleri bilinmektedir.

Alpu ilçesine bağlı Aktepe (Rıfkîkeye) köyünü kuran Nogay Türklerinin 1850’li yılların sonunda Bugünkü Romanya sınırları içerisinde kalan Dobruca’nın Alakapı, Nazarça, Hacıdölek ve Kalaycı köylerinden geldikleri tespit edilmiş.

Işıkören (Aziziye/Arapkuyusu) köyüne Nogaylar ilk olarak 1880’lerin sonunda gelmişlerdir.

Esence (Şefkatiye/Yellice) köyü yine Dobruca göçmeni Nogay Türkleri tarafından XIX. Yüzyıl sonlarında kurulmuş.

Seyitgazi ilçesine bağlı Değişören Köyü 1860’lı yıllarda Nogay Türkleri tarafından yeniden kurulan bir köydür.

Mahmudiye ilçesine bağlı Hamidiye Köyü 93 harbi sonrasında Dobruca’dan gelen Nogay muhacirler tarafından kurulmuş.

GAZİANTEP:

Nurdağı ilçesine bağlı Çakmak (Muhâcirîn- i Cedid) Köyü Nogay Türklerinin iskân sonrası az sayıda da olsa yerleştikleri bir köydür.

Nogaylar (Muhâcirîn- i Atîk) Köyü, çakmak Köyüne komşu bir köydür. Anlatılanlara göre 1850’li yıların sonunda Rus Devletinde Binbaşı rütbesi taşıyan Hasan Bey adında bir Nogay komutanın önderliğinde Nogay Türkleri buraya gelmişlerdir.

KIRIKKALE:

Kırıkkale’nin Keskin ilçesine bağlı Polatyurdu Köyü’ ne 1861 yılında Nogay Türkleri iskân edilmiş ancak kalıcı olmamışlardır.

Üçkuyu Köyü 1880 yıllarının sonunda Dobruca’dan göç eden Nogay Türkleri tarafından kurulmuştur.

Yoncalı Köyü yine Keskin ilçesine bağlı olan ve Nogay Türkleri tarafından 1861’ li yıllarda kurulmuştur.

Karakeçili ilçesine bağlı Sulubük Köyü yakınlarında Kale Yamacı denilen bir mevkiye 1862’li yılların başında Nogay Türklerini yerleştikleri bilinmektedir. Aynı yerde Nogay mezarlığı olarak adlandırılan bir yer de mevcutmuş.

KIRŞEHİR:

Kırşehir’e gönderilen Nogay muhacirlerinin bir kısmı münasip köylere parça parça yerleştirilirken, bunların bir kısmı da Niğde sancağında taksim ve tevzi olunmak üzere gönderilmiş ise de liva-ı mezkûr dâhilinde bulunan Aksaray, Kırşehir, Arapsun, Ürgüp ve Bor kazalarına gönderilmiş iseler de Kırşehir’de bulunanlar köylere yerleştirilmeyi pek kabul etmemişlerdir. Aksaray taraflarına gitmek isteyenler Paşa Dağı taraflarına gitmişlerdir.[40]

Kaman İlçesine bağlı Darıözü Köyü 1861 yılında Nogay Türkleri tarafından kurulmuş.

Değirmenözü Köyü yine Kaman’ a bağlı olup 1856 – 1861 yılları arasında Kırım Tatarları köye iskân için geldiklerinde köyde az sayıda Nogay Türkü’ nün oturduğunu görmüşler. Bir zaman sonra Nogay Türkleri köyden ayrılmışlar.

Boztepe ilçesine bağlı Üçkuyu Köyü 1859 yılında Nogay Türkleri tarafından kurulmuş.

KOCAELİ:

Merkez ilçeye bağlı olan Sarımeşe Beldesi’ ne 1935 yılında Romanya’ dan göç etmiş olan Kırım Tatar ve Nogay Türkleri için iskân yeri olarak kullanılmış. Beldedeki Nogay Türkleri Dobruca’nın Hocalı, kanara, Palaz ve Körçeşme köylerinden gelmişler.

KONYA:

Nogay Türkleri’ nin en yoğun yaşadıkları bölgelerden biri olan Konya aynı zamanda burada bulunan Nogay köylerinin, özellikle Tuz Gölü havzasındaki Kulu ilçesi ile Ankara’ya bağlı Şereflikoçhisar’daki Nogay Türkü köylerinin, Nogaylık bilincinin yeşermesi için yapmış oldukları çalışmalar ile Türkiye’ deki hemen hemen tüm Nogay köylerinden daha aktif durumdadırlar.

Bahsi geçen bölgede bulunan 7 Nogay Türkü köyü, Türkiye’ deki ilk Nogay Türkleri dernek çalışmalarına, Sabantoy şölenlerine ve çeşitli uluslararası etkinliklere ev sahipliği yapmaktadırlar.

Türkiye ve Avrupa’daki Nogay Türkleri derneklerinin çoğu bu bölgede yaşayan Nogay Türkleri tarafından hayata geçirilmişlerdir.

Merkez ilçeye bağlı Dokuz Köyü Dobruca’ dan gelmiş olan Kırım Tatar ve Nogay Türkleri tarafından 1860’ lı yıllarda kuruldu.

Kulu ilçesine bağlı Ağılbaşı (Mandıra) Köyü 1860’ lı yıllarda Paşadağı’ndan gelmiş olan Nogay Türkleri tarafından kurulmuş bir köydür.

Boğazören (Köstengil) Köyü Paşadağı’ndan gelen Nogay Türkleri tarafından 1860 yılında kurulmuştur.

Kırkkuyu Köyü iki kez Nogay Türklerinin iskânına sahne olmuş ilkinde köye yerleşen Nogay Türkleri 1880’lerin sonunda köyden ayrılmışlardır. Ardından 1890’ların başında bir başka Nogay kafilesi aynı köye yerleştirilmiştir.

Seyitahmetli (Seydahmetli/Sidametli ) Köyü 1886 ile 1887 yılları arasında Nogay Türkleri tarafından kurulmuştur.

Tuzlukaya ilçesine bağlı olan Erdoğdu Köyü 1859 yılında Nogay Türkleri’ nin iskânı için kullanıldı.

Çumra ilçesine bağlı Fethiye Köyü’ ne 1859 yılında Nogay Türkleri iskân edilmişlerdir.

Akören ilçesine bağlı Sülaymaniye (Susuz) Köyü 1888 yılında Kırım Tatar veya Nogay Türkleri tarafından kurulmuştur.

Ilgın ilçesi merkezinde 1862 yılında bir kısım Nogay Türkü’ nün iskân edildiği bilinmektedir.

MUŞ:

Bulanık ilçesi Sarıpınar (Hamzaşeyh) beldesindeki Nogay Türkleri önce Sivas’a ardından Haymana’ ya göç etmişlerdir. Bulundukları yerlerde rahat edemediklerinden son olarak Sarıpınar köyüne yerleşmişlerdir.

SAKARYA:

Söğütlü ilçesine bağlı Fındıklı (Ayazmalı ) Köyü 1935 yıllarında Dobruca’ dan gelmiş olan Nogay Türkleri’ ni iskân etmek için kullanılmış. Buradaki Nogay Türkleri Dobruca’ nın Balaban, Kişkene ve Bülbül köylerinden göç etmişler.

Merkez ilçeye bağlı Kalaycı Köyü’nde birkaç hane Nogay Türkü’ nün yaşadığı bilinmektedir.

SİVAS:

Şarkışla ilçesine bağlı Ahmetli Köyü’ndeki Nogay Türkleri buraya yerleşmeden önce Antakya’ ya veya Islahiye taraflarına yerleştikten sonra bulundukları yere uyum sağlayamayarak Ahmetli köyü’ ne yerleşmişlerdir.

Kangal ilçesine bağlı Akpınar Köyü’ndeki Nogay Türkleri de buraya yerleşmeden önce Erzurum Hasankale’de iskân edilmiş iken yerlerini değiştirmek istemişler ve Akpınar Köyü’ ne yerleşmişlerdir.

TEKİRDAĞ:

Muratlı ilçesi Ballıhoca Köyü, Romanya’dan1935 yılında göç eden Kırım Tatar ve Nogay Türkleri’ nin iskânı için kullanılan yerlerden biridir.

Malkara ilçesi Batkınköy’ ne Nogay Türkleri 1860 yılında iskân edildi.

Sarıyer (Sarıyar) Köyü 1853–1856 yılları arasında Kırım Harbi sonrasında 5- 6 hane   Kırım Tatar ve Nogay Türkü’nün buraya yerleşmesi ile kuruldu.

TOKAT:

Turhal ilçesi Ataköy’ de yaşayan Nogay Türkleri, Dağıstan’ dan Anadolu’ ya göç edip gelen ve sadece bu Nogayların bir bütün olarak yaşadığı tek köy olma özelliğini taşımaktadır. Bu Nogay Türkleri 1860 yıllarının sonu ile 1870 yıllarının başında Dağıstan’ın Hasavyurt bölgesinden göç ettikleri tespit edilmiş.

YOZGAT:

Sorgun ilçesi Tuzlacık Köyü, 1860 yıllarında Dobruca’ ya yerleşmiş olan Kırım Tatar ve Nogay Türklerinin bir kısmının 93 harbi sonrası Anadolu’ ya göç ederek buraya yerleşmeleri ile kurulan köylerden birisidir.

Hakan Kırımlı, kitabında ayrıca Adigeler ile birlikte Anadolu’ ya göç edip onlarla beraber yerleşerek Nogay Kültürünü unutarak tamamen Adigeleşmiş olan bazı Nogaylardan da bahsetmektedir. Kendisinin tespit etmiş olduğu bu Nogayların yerleşimlerini kitabının sonunda ayrı bir başlıkta vermeyi uygun görmüş. Bizde buna sadık kalarak Adigeleşmiş olan Nogay Türklerinin yaşadıkları yerleri aşağıda belirtmiş olalım.

Adigeleşmiş Nogay Türklerinin Yaşadığı Köyler;

ÇORUM:

Merkeze bağlı Cemilbey (Çorak) Köyü’nde ve Yeşilyayla (Kuduzlar) Köyü’nde 1860’lı yıllarda Kafkaslardan göç eden Adigelerin içerisinde gelerekköye yerleşen ve tamamen asimile olarak Adigeleşmiş olan birer Nogay Türk’ ü sülalesi vardır.

KAYSERİ:

Pınarbaşı ilçesi Karakuyu Köyü, Malakköy ve Sacayağı Köylerinde yine Kafkaslardan gelmiş olan Adigelerin arasına karışmak suretiyle veya sonradan onların yerleştikleri köylere yerleşmek sureti ile Adigeleşmiş olan Nogay Türk aileler yaşamaktadır. Bu ailelerde Nogaylıklarını unutmuş ve Adigeleşmişlerdir.

Türkiye’ deki Nogay Türklerinin sosyal durumları;

Onlarca yıldır Türkiye’ de yaşayan Nogay Türkleri göçler sonrasında iskân edildikleri yerlerde, özellikle gelmiş oldukları yerlere hem coğrafi yönden hem de iklimsel olarak benzeşen coğrafyaları tercih etmişlerdir. Yukarı da işaret ettiğimiz gibi Türkiye’ de birçok yerde yaşayan Nogay Türkleri göç nedeniyle kalabalık kitleler halinde veya münferit göçlerle geldikleri yeni topraklarında ister istemez birbirlerinden ayrılmak zorunda kalmışlar ya da birbirlerinden hiç haberdar olmamışlardır.

Nihayetinde birlikte geldikleri diğer Nogaylardan ayrılmadan, mümkün olduğu kadar birbirlerine yakın köylere yerleşmişlerdir. Dikkat edildiğinde neredeyse hiçbir yerde tek olarak kurulmuş bir Nogay Türk köy yerleşimi bulunmamaktadır. Yerleşimlerin en azı iki yakın köyden müteşekkildir.

Nogay Türkleri göçler sonrasında yaşamış oldukları ağır travmalar neticesinde kuvvetle muhtemel çevre köylerin baskıları neticesiyle de sosyal ilişkilere pek sıcak bakmamışlardır. Bunun etkisi ile olsa gerek, uzun yıllar sadece kendi yerleşimlerine yakın diğer Nogay yerleşimleri ile sosyal ilişkiler ve bağlar kurmayı tercih ederek tabiri caiz ise komin bir yaşamı tercih etmişlerdir.

Nogay Türkleri göçler öncesinde de bir arada yaşamaya alışmış bir toplum olduğundan aynı durumu Anadolu’ da da muhafaza etmeye gayret göstermiş ve yerleşimlerinden dışarıya pek açılmamıştır. Bu durumun çeşitli sosyal etkileri olmuştur.

Komin bir yaşamı uzun yıllar koruyan bir toplum olarak Nogaylar yakın bir tarihe kadar kültürlerini ve dillerini muhafaza etmeyi başarabilmişlerdir. Gerek ticari gerekse sosyal ilişkilerini ağırlıklı olarak diğer yakın yerlerdeki Nogay Türk köyleri ile yapıyor oluşları onların kültürel kimliklerini muhafaza etmelerinde en önemli etkendir.

Yerleştikleri yerlerde kerpiçten yapılma evler inşa eden Nogaylar ataerkil yapıları ve (büyük aile tipi / dikey geniş aile )  dediğimiz baba oğul torunun bir arada yaşadığı bir aile modeli sergilenmektedir. Kırsal aile tipine uygun bir yaşam tarzı olan Nogay Türkleri ağırlıklı olarak tarım ve ziraat ile iştigal etmekte ve çoğunlukla evin ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde büyük ve küçükbaş hayvancılığı ile de uğraşmaktadır.

Zamanın sağladığı şartlara uygun olarak her hane kendi evini çevreleyen duvarlar örmek sureti ile kendine ait bir yaşam alanı belirlemiştir. Köylerde hemen her evin kendi bahçesi vardır ve genellikle “Kora” denilen duvarları yüksek örülmektedir. Bu bahçe içerisinde bahçenin büyüklüğüne göre çoğunlukla “Üy” denilen tek ev olmakla birlikte sonradan evlenen çocuk için diğer eve bitişik veya genelde aynı bahçede ikinci bir ev inşa edilmekteydi. Evler ayrı olsa bile yemekler, özellikle akşam yemekleri tüm ailenin toplandığı, Ata’ nın evinde yenmekteydi.

Nogayların Evi “ Nogaydın Üyü”;

Nogay Türkleri ataerkil yapılarına uygun olarak genelde kalabalık aile yapısını tercih eden bir kültüre sahiplerdir. Dolayısıyla ev düzenleri de buna uygun olarak yapılmaktadır. Nogaylar evlerine “Üy” derler. Evin en önemli yeri ve misafirlerin oturtulduğu yere “Tör” denilir. Evin içerisinde olmazsa olmazlardan biri İbrik ve leğen “Kumgan ve Eleken” dir. Çeşitli odalardan oluşan bu yapıda genellikle evin girişi “Esik” olan oda hem yemek yenilen hem de yemek ve ekmek hazırlanan “aşene” olarak adlandırılan yerdir. Aşene de “Ündürük” adı verilen raflarda günlük kulanım için dizilmiş olan “tepşek” tabak, “Şöyün Kazan” tencere gibi malzemeler bulunur.

Nogayların Bahçesi “Nogaydın Bakşası;

Yine aynı bahçe içerisinde, evlerden ayrı ve genellikle bahçelerin uzak köşelerine inşa edilen “ayakcolu” denilen ve günümüzde tuvalet denilen yapılar inşa edilirdi. İnek, öküz, at gibi hayvanların barınması için yapılmış olan ve “ Aran” olarak adlandırılan barınak, koyun “Koy” , keçi gibi hayvanların barınması için “ Agıl” adı verilen barınak, Horoz “ Koraz” , Tavuk, kaz, hindi “Kökis”  gibi hayvanlar için “ kumes” ya da “ keteş” adı verilen barınak ile köpeğin yemeğinin verildiği “Calak” adı verilen bir yer bulunur. Köpeklerin barınağına ise “iytayak” denirdi. Nogaylarda köpeğin ayrı bir yeri vardır. Köpeğin olmadığı bir ev yoktur.

Nogayların yemek kültürü ağırlıklı olarak hamur üzerine olduğu için bazen evin içinde bazen evin dışında “Tandır” dedikleri ocakları olur. Bu ocaklardan çıkan külleri dökmek için çoğunlukla bahçenin dışında duvarların kenarında “kultöbe” adını verdikleri kül dökme yerleri vardır.

Nogay Türkleri ziraat ile uğraştıkları için çoğunlukla yine aynı bahçe içerisinde olmak üzere, bazen bahçeye bitişik ayrı yer de olacak şekilde mahsüllerini muhafaza edebilmek için “Anbar” adı verilen yapılar inşa ederler. Bu yapılar kendi içlerinde “Beren” adı verilen bölmelere ayrılmaktaydı. Bu bölmelere arpa, buğday gibi mahsuller ayrı ayrı istiflenirdi. Kışın hayvanları besleyebilmek için genellikle yazdan saman veya çayır toplanır, bunlar “Samanlık” veya “Toban” adı verilen yapılarda, ahırlara “Aran” bitişik olarak inşa edilirdi.

Nogaylarda Düğün “Nogaylarda Toy”;

Nogay Türkleri’nde düğün adetlerine değinmek aynı zamanda onların sosyal ilişkileri hakkında da bilgiler verecektir. Gelin olacak kız kayınlarından kaçar “Sakınma Geleneği” onlara görünmemeye çalışır, onların yanında konuşmazdı. Kayın Atasının adını telaffuz etmezdi. Aşağıda belirtilen adetler düğün başlangıcından sonuna belli başlı seremonileri anlatmakta olup her birinin arasında başka irili ufaklı adetler de bulunmaktadır.

“Kün Kesme” gün belirleme anlamına gelmekte ve düğünden önce kız tarafına giden oğlan tarafının düğün gününü tespit merasimini ifade etmektedir.

“Kave Toy” kahve düğünü olarak isimlendirilen bu etkinlik düğün sahibi tarafından komşularını ve bazı yakın akrabalarını akşam yemeğinden sonra kahve içmek üzere evine çağırmasıdır. Burada amaç belirlenmiş olan düğün tarihini onlara iletmek ve olur almaktır.

“Casav Buzma” Düğün gününün kesinlik kazanmasından sonra kız ve oğlan tarafı buluşarak yeni evlenecek çiftler için gerekli olan ihtiyaçlar listelenir ve bu konu ile ilgili görüş alışverişinde bulunmaktadırlar.

Bu aşamadan sonra bu ihtiyaçlar temin edilmek üzere alışveriş yapılırdı.

“ Cayma Toy” Yayma düğünü olarak da adlandırabilecek olan bu çalışma düğünde yemeğin yanında verilmek üzere hazırlanan ekmeklerdir. Bu ekmekler sacda pişirilen ince açılmış hamurdan yapılmaktadır. Oğlan tarafının kadınları ve komşuları tarafından hazırlanan bu ekmekleri yapanlara ev sahibi tarafından çeşitli hediyeler verilmektedir.

“Okuntu” matbuatın bu kadar yaygın olmadığı dönemlerde hem kız hem de erkek tarafı davet edecekleri kişiler için her köye birisini yollayarak isim isim çağırırlardı. Sonradan bu yazılı davetiye haline gelmiştir.

“Soğum Soyar” Düğünden önce oğlan tarafının eniştesi düğün için bir dana keserdi.

“Okuntu Bas” Düğün günü geldiğinde farklı köylerden gelecek olan gençler her köyde bir gencin liderliğinde düğüne iştirak ederlerdi. O gençlerden bu “okuntu bas” denilen genç sorumlu olurdu. Aynı zamanda gençlerin damada verilmek üzere aralarında topladıkları parayı da bu genç iletirdi.

Düğünler Nogay köylerinde genellikle perşembe öğleden sonra başlayıp pazar sabahı gelin inene kadar devam ederdi. Perşembe akşamları başka köylerden gençler düğüne gelmezlerdi. İlk gün genellikle o köyün gençlerinin eğlendikleri gün olurdu.

“Bayrak Toy” düğünün ilk günü düğün sahibi köy ahalisinin de iştiraki ile dualar eşliğinde Türk bayrağını uzunca bir sopaya bağlayarak, sopanın ucuna genellikle kırmızı bir elma sabitleyerek düğün evinin damına dikerdi. Ardından köyün imamı ya da bir büyüğü Kuran – ı Kerim okuyarak düğün evini kutsardı.

Bayrak Kaçırma” genellikle bayrağın ilk dikildiği gün köyün gençleri bayrağı dikildiği yerden indirmek için çeşitli teşebbüslerde bulunurlardı. Bunda amaç düğün sahibinden yüklü miktarda bahşiş alabilmek amacını taşımaktadır. Ancak asıl bayrak kaçırma oğlan tarafının kız tarafına gittiği zamanlar için geçerlidir. Kız tarafına gidildiğinde bir kişi mutlaka bayrak kaçırılmasın diye beklerdi.

“Kiyev Kapama” Kiyev yani damat düğünün başlamadan kendi evinden bir dizi seremoni ile çıkar ve yanında kiyevbas ve diğer akranları eşliğinde düğün süresince kalacağı eve giderdi. Bu ev yengesinin, amcasının evi olurdu. Evdeki eşyalar genellikle toplanırdı. Zira damat evde kaldığı sürece akranları da onunla birlikte kalır eğlenirlerdi. Damat o evde iken traş edilirdi.

“Kiyevbas” bugün sağdıç olarak adlandırılan kiyevcas damadın ihtiyaçlarını gidermekle görevli kişiydi. Damat yani “kiyev” düğünde ortalıkta gözükmez, yengesinin ya da amcasının evinde kendi arkadaşları ile eğlenirdi. Okuntu bas’ların getirdikleri hediye niyetindeki paraları kiyevbas (kiyevcas da denmektedir) toplar ve damada iletirdi.

“Kazan Aşma” tencere açma olarak da tercüme edilebilecek bu adette kız tarafında hazırlanmış olan yemeklerin tadına baktırmak üzere oğlan tarafından durumu iyi olan kişiler davet edilir ve kapağı açmak için bahşişler istenirdi. Bu genellikle cuma günü yapılırdı.

Düğün boyunca gelin ve damat bir araya gelmezlerdi. Cumartesi günü nikah kıyılması töreni yapılırdı. Nikahlar kız ve damattan alınan vekaletler üzerine yapılırdı. Bu vekaletler ve nikahın kıyılması şahitler huzurunda dualar eşliğinde yapılırdı. Bu sırada nişan devam ederken oğlan tarafından kız tarafına çeşitli hediyeler gönderilirdi. Oğlan tarafı düğün esnasında ne zaman kız tarafına gitse her seferinde bayrak eşliğinde giderdi.

“Kına Gecesi” Kız evinde yapılan kına gecesinde damat ve gelin ilk kez buluşturulur ve kızın damada kına yakmasına izin verilirdi. Genelde kız kına yakmadan önce damadın avucunun içine küçük bir hediye – altın – koyması adettendi. Kız ise damada işlemeli bir mendil bağlardı.

Düğünün son günü kız tarafı çeyizini sergilerken damat tarafı da gelini almak üzere süslenmiş bir araba ile kız tarafına gelirdi. Kıza ait çeyizler erkek tarafının yaşlı kadınları “kurtgalar” gözetiminde arabalara yüklenirken kızın sandığının üzerine oturan birileri sandık için bahşiş isterdi.

Gelin erkek evine çıkarılacağı zaman gelinin erkek kardeşi evden çıkmadan beline kırmızı bir kuşak bağlardı. Dualar eşliğinde arabaya bindirilen gelin erkek evine vardığında evin önünde duran arabada bekleyerek damatla beraber arabadan inmezdi. Damadın babası damada ve geline arsa, tarla ve çeşitli hayvanları hediye eder ve damat ile gelin ancak öyle araçtan inerlerdi. İndiklerinde ayaklarının altına kuzu postu serilmesi de eski adetlerdendir.

Gelin ve damat arabadan inerken bir tepsi içerisinde bozuk para, arpa, buğday, şeker gibi sembolik ürünler başlarından serpilirdi.

Gelinin eşyaları araçlardan indirilirken eşyalarla birlikte gelen “ kurtgalar “ bahşiş almadan eşyaları indirtmezlerdi.

Henüz 1950 – 60 lı yıllara kadar düğünlerde genç erkek ve kızlar arasında şınlamalar da yapılır, kanekiy oynanır, kobuz çalınırdı.

Bu adetlerin birçoğu bugün ortadan kalkmıştır. Düğünler çoğunlukla düğün salonlarında yapılmaktadır.

Çocuğun doğumu öncesinde, doğumunda ve sonrasında yapılan birçok ritüeller vardır. Bunlardan bazıları “At Salma”, “Kırklama” ve “Tırnak Toy”‘dur. Bunların da birçoğu artık uygulanmamaktadır.

Sosyal İlişkiler;

Nogay Türklerinde ev içerisinde mutlak otorite erkeğe aittir. Ancak kadının “Bike” kararlara etkisi her zaman için vardır. Ev içerisinde görev dağılımı eşlerin yükümlülükleri doğrultusundadır. Evde son sözü “Ata” söyler. Ata “Tör “ de oturur ve o başlamadan “Sıpra” sofrada yemeğe başlanmaz.  Evdeki “kenşek” gelin evin erkeklerinin yanında konuşmaz, ya da kısık sesle konuşurdu.

Komşuluk ilişkileri özellikle kışın işlerin fazla olmadığı zamanlarda akşam yemeklerinden sonra köy odasında veya her gün belirlenen bir başka evde toplanmak sureti ile sohbetler yapılırdı. Kadın ve erkeklerin bir arada oturduğu, çocukların ayrı odalarda oynadığı uzun kış geceleri olurdu.

Bu ziyaretler sadece köy içerisinde yapılmakla kalmaz özellikle kışın, bazen bir hafta, on gün süren, yakın Nogay Türk köylerine ziyaretlerde yapılırdı.

Nogay Türkleri evliliklerini belki bir 30 yıl öncesine kadar kendi içlerinde yaparlardı. Çevredeki Nogay Türk köyleri ile karşılıklı hemen hepsinin karışık akrabalık ve hısımlık bağları mevcuttur.

1970’li yıllarda ekonomik koşullar nedeniyle başlayan dışa açılmalar neticesinde köylerden büyükşehirlere ve yurt dışına çalışmaya gidenler yoğunlaşmaya başladı. Bu durum aileler arasındaki bağın da zayıflamasına yol açmaya başlamıştı. Bunun önüne geçmek için ailelerle birlikte köyden ayrılmalar başladı.

Zamanla ülkedeki hemen her köyde olduğu gibi, Nogay Türklerinin yaşadıkları köyler de ya tamamen boşalmaya başladı ya da çoğu kez yaşlı nüfusun kaldığı yerleşimlere dönüştü.

Büyük şehirlerde yaşayan nüfus artmasına karşın, köylerdeki nüfusun azalması, ailevi bağların yanı sıra akrabalık bağlarını da zayıflatmaya başladı. Yeni yetişmeye başlayan nesil, kültürel ortamdan uzak kalarak şehir sosyal hayatında yaşadığı için, aile içerisinde de kültürel değişimler söz konusu olmaya başladı. Nihayetinde sosyal bağların zayıfladığı, iletişimin azaldığı bir toplum profili meydana gelmeye başladı.

Türkiye’ deki Nogay Türklerinin kültürel durumlar;

Nogay Türklerinin Kültürü;

Nogay Türkleri ağırlıklı olarak konar göçer bir yaşam sürmesinden ötürü, tarih boyunca sözlü edebiyata ağırlık vermiştir. Bu gelenek yerleşik düzene geçtikten sonra da bozulmamış ve sözlü edebiyatlarını yazılı kaynaklara aktarmakta hiç de aceleci davranmamışlardır. Özellikle ülkemizde Nogay Türklerinin kendi kültürlerini, edebiyatlarını, gelenek ve göreneklerini anlatan ve kendilerinin yazmış oldukları bir eser mevcut değildir.

Nogay Türkleri Anadolu’ da yaşadıkları süre içerisinde maalesef eğitime gerekli önemi vermemişlerdir. Bunun doğal sonucu olarak, okur yazar oranı oldukça düşük seviyede kalmıştır. Halbuki, gelenek ve göreneklerine sıkı sıkıya bağlı olan Nogay Türkleri, kendi geleneklerini bir sonraki nesile aktarırken, bilinçli bir aktarım yerine çocuğun doğal süreç içerisinde sosyal ilişkileri, gelenek ve görenekleri öğrenmesini tercih etmiş ve bunu bilinçli bir şekilde de yapmamıştır.

Halbuki, köy içerisinde okumuş genç sayısı çoğalsa ve daha bilinçli bir nesil yetişmiş olsaydı, kültür aktarımı doğal seyrinde değil, bilinçli bir şekilde öğretilirdi. Bunun neticesinde de sözlü edebiyat ve gelenekler, görenekler mutlaka birileri tarafından yazılı olarak kayıt altına alınırdı.

Bugün her köyde, neredeyse her evde bir veya birkaç üniversite mezunu ya da üniversite de okuyan gençler vardır. Bu gençler Nogay kültürüne olan ilgilerini araştırmalar yaparak, çeşitli faaliyetlere katılarak göstermektedirler.

Ne var ki, bu eğitim seviyesini bundan 30 – 40 yıl öncesinde, her köyde birkaç üniversite okuyan genç seviyesinde yakalayabilmiş olsalardı, muhtemelen o dönemde hala hayatta olup da sözlü edebiyatı bilen kişilerin, bu bilgilerinden istifade ederek bugüne zengin bir kaynak bırakma şansı olabilirdi. Halbuki, bugün birçok sözlü edebiyat eseri yaşlı insanlarımızın hafızalarıyla beraber bir daha geri dönmemek üzere toprağa karışmış durumdadır. Bu bir toplum için gerçekten yıkıcı bir tesirdir.

Maddi Kültürleri;

Nogay Türklerinin maddi kültürel varlıklarının en önemlisi, onların kendi aralarındaki farklılıklarını da ortaya koyan “tamga” lardır. Bugün bu tamgaların varlığı sayesinde Nogay Türklerinin hem geldikleri yerleri hem de göç yolları üzerinde nerelerde bulunduklarına yönelik kesin işaretler bulmaktayız. Aynı zamanda, yakın zamanlarda Rusya içindeki Nogay rayonlarına yapılan ziyaretlerde, Türkiye’ deki tamgaların çoğunun oralarda da olduğu görülmüş ve aralarındaki akrabalık bağları olanlar arasında irtibatlaşmalar sağlanmaya başlanmıştır.

Eskiden Nogay Türkleri’ nin yaşamış olduğu hemen her köyde bu tamgalardan sıkça bulmak mümkünken, bugün hem ilgisizlik hem de tamgaları kullanmaktan vazgeçilmesi nedeniyle, artık birçok köyde tamga bulmak neredeyse imkansız hale gelmiştir.

Nogay Türklerinin tamgalar haricinde somut olarak maddi kültürlerini ortaya koyabilecek zanaatları da pek yoktur. Kimi köylerde dokunan halı ve kilimlerde kullanılan motiflerin incelenmesinde fayda vardır. Bunun haricinde kimi yerlerde gümüş işlemeciliği sanatı vardır.

Nogay kadınların çeyizleri için hazırladıkları birçok parçaya işlemiş oldukları motifler ve desenler gerçekten birer sanat harikasıdır. Ancak bunlarla ilgili olarak yapılan çalışmalar da mevcut değildir.

Kadınların giyimleri ve kıyafetleri de zaman içerisinde değişikliğe uğradığı için elimizde somut eserler pek nadir bulunmaktadır.

Nogay Türklerinin Somut Olmayan Kültürel Varlıkları;

Nogay Türklerinin en önemli somut olmayan varlıklarından biri, aynı zamanda birçok Türk boyunun da müşterek mirası olan Sabantoy’dur.

Sabantoy, Nogay Türklerinin de desteği ile Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın yapmış olduğu çalışmalar neticesinde Unesco’nun Somut Olmayan Kültürel Varlıklar listesine alınması için çalışmalar yapılmıştır.

Son on yıldır Nogay Türkleri Dernekleri’nin çalışmaları ile Sabantoy Şölenleri düzenlenmekte ve Nogay Türklerinin kaynaşması sağlanmaktadır.

Nogay Türklerinin Edebiyatı ve Dili;

Nogay Türkleri’ nin en önemli kültürel varlıkları sözlü Nogay edebiyatıdır. Nogay Türklerinin en çok bilinen destanları,

  • Şora Batır destanıEdige Destanı
  • Mamay Destanı[41] ve
  • Süyüm Bike Destanı
  • Kırk Nogay Bahadır Destanı’dır.

Bunların haricinde Nogay kültüründe ağırlıklı olarak Şınlamalar önemli bir yer tutmaktadır. Şınlamalar ile ilgili geniş çaplı çalışmalar yapılmamıştır. Şınlama kız ve erkeğin karşılıklı atışmalarıdır.

Nogay edebiyatında önemli bir yer tutan diğer edebiyat türü ise Ertengilerdir. Ertengiler masalsı hikayelerdir. Eskiden beri anlatılagelen birçok ertengi bugün bu ertengileri ve şınlamaları bilenlerin çoğunun vefat etmesi nedeniyle kaybolmuş ya da eksik olarak günümüze erişmiştir.

Bir diğer edebiyat türü ise Aytlavlardır. Aytlavlar şiirlerdir.

Bugün Türkiye’ de Nogay Türkçesi ile şiir yazan birkaç kişi vardır. Bunlardan birinin kitabı yayınlanmıştır. [42] Aynı şekilde Nogay Türkçesi ile Ertengi yazan kişi sayısı da birkaç kişi ile sınırlıdır ve henüz bu konu ile ilgili kitap yayınlanmamıştır.[43]

Ertengi ve şınlamalarla ilgili çok az derlemeler yapılmıştır. Maalesef bu konuda da biraz geç kalınmış ve çok az sayıda eser kayıt altına alınırken birçok eser hala kayıt altına alınamamıştır.[44]

Nogay Türkleri içerisinde Türkiye Türkçesi ile eserler veren yazarlar da vardır.[45]

Nogay Türklerinin henüz yakın bir tarihe kadar basılı olarak yayınladıkları dergileri yoktu. İlk olarak bir dernek yayını olan “Nogay” dergisi basıldı. Toplamda iki sayı basılan bu dergi şu an atıl durumdadır.[46]  Ardından yine sadece iki sayı yayınlanmış olan “Sabantoy” Dergisi çıkartıldı. Bu derginin bir özelliği de düzenlenmekte olan Sabantoy Şöleni için özel olarak basılmasıydı.[47]

Son olarak “Nogay Türk Dergisi” yayımlandı. İlk sayısını 2008 yılında çıkartan dergi ilk iki sayısını basılı olarak yayımladı. Halen yayın hayatına devam etmekte olan Nogay Türk Dergisi 3- 4 ve 5. sayılarını internetten yayınlamıştır.  Derneklerden bağımsız olarak Nogay tarih, kültür ve edebiyatı üzerine yarı akademik içeriğe sahip olmaya başlamış bir dergidir. Derginin bir diğer özelliği ise Türkiye’ de Nogay Türkleri ile ilgili olarak yayınlanan, derneklerden bağımsız, tarih, kültür ve edebiyat içerikli tek dergi olmasıdır. Nogay Türk Dergisi, Nogay Cas “Nogay Genç”, Nogay Bike “Nogay Kadın” ve Nogay bülten ekleri ile yayınlanmaktadır.[48]

Nogay Türklerinin dili konusunda son yıllarda akademik çalışmalar yapılmaya başlanmıştır.[49] Bunun en önemli nedeni “Tehlikedeki Diller” statüsünde olması ve yakın gelecekte tamamen kaybolma tehlikesiyle karşı karşıya olmasıdır.

Bu konu ile ilgili olarak 2012 yılında Hacettepe Üniversitesi bünyesinde “Dilleri ve Kültürleri Yok Olma Tehlikesine Maruz Türk Toplulukları “sempozyumunun en önemli maddelerinden biri de Nogay Türkleri idi.

Konu akademi dünyasının o kadar ilgisini çekti ki “Tehlikedeki Diller” isimli hakemli derginin 2. Sayısının ana konusu Nogay Türkleri olmuştur.[50]

Nogay Mutfağı;

Her kültürün en önemli unsurlarından biri olan mutfak ve yemek kültürü, Nogay Türklerinin de önemli unsurlarından biridir. Nogay Türklerinin mutfağı ağırlıklı olarak hamur işi yemeklerden oluşmaktadır.

Nogay Türklerinin mutfağına yönelik henüz ciddi anlamda araştırma yapılmamıştır. Bu konu ile ilgili olarak henüz bir yayın yoktur.

Nogay Mutfağından bazı örnekler vermek gerekir ise; Nogay Çayı, Taba Börek, Şir Börek, Kasık Börek, Kalakay, Bazlama, Taba Öptek, Şorpalar, Talkan sayılabilir.

Nogay Müziği ve Müzik aletleri;

Son yıllarda Nogay müziğine ilgi giderek artmaktadır. Bunun en önemli nedeni dünyaca ün kazanmaya başlamış olan Nogay sanatçı Aslanbek Sultanbekov’un “Dombra” ve “Nogay el” isimli parçalarının internette fenomen olmalarıdır.

Nogayların adının duyulmasına katkı sağlayan bir başka sanatçı ise Hasan Sağındık’ tır.

Nogay müziklerine artan ilgi çeşitli müzik gruplarının da Nogay Müziklerini seslendirmesine vesile oldu. Bunlardan biri de Samsun İlkadım Türk Dünyası Müzikleri Gençlik Korosu’ dur.

Nogay müzik aletlerinin en başında Dombra gelmektedir. Ayrıca evvelden düğünlerde ve şölenlerde sıkça kullanılan ve bugün maalesef pek kullanılmayan bir diğer müzik aletimiz “Kobuz” dur.[51]

Nogay Halk Oyunları ve Çocuk Oyunları;

Nogay Türklerinin en önemli halk oyunlarının başında “Kanakey” gelmektedir. Nogay Türklerinin çocuk oyunlarından bazıları şunlardır; Kulakburgavış, Aksüyek[52], Mık oyunu, Ay Kördüm[53].

Türkiye’ deki Nogay Türklerinin ekonomik durumları;

Nogay Türkleri yerleştikleri yerlerde genellikle tarım ve hayvancılık ile uğraştıkları için uzun yıllar şehirlerden uzak, köylerde yaşamayı tercih etmelerinden ötürü, çoğunluk olarak, orta düzey gelir sahibidirler. Dolayısıyla ekonomik yönden güç sahibi olmaktan uzaktırlar. Son yıllarda gerek yurt dışına gidenler gerekse ticaret ile uğraşmaya başlamaları, onların ekonomik düzeylerini hala köyde tarım ve hayvancılıkla uğraşanlara kıyasla çok daha iyi duruma getirmiş olmalarına karşın, yakın yelerdeki diğer Nogay Türkü olmayan köylerle kıyaslandıkları zaman, durumları daha iyi anlaşılabilmektedir.

Nogay Türklerinin genelinin ekonomik durumlarının zayıflığı kendilerini hemen her alanda etkilemiştir ve hâlâ da etkileye devam etmektedir.

Türkiye’ deki Nogay Türklerinin temsil durumları;

Nogay Türkleri’nin Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kendisini Nogay Türkü olarak ifade eden tek milletvekili 20,21 ve 22 dönem milletvekili olan İsmail Özgün’ dür.[54]

Hemen her dönem bir ya da iki milletvekilinin Nogay Türkü olduğu söylenmektedir. Ancak – benim bildiğim – yaptığım kısa bir araştırmada kendisini Nogay olarak tanıtan başka bir milletvekili adına rastlayamadım. Şüphesiz ki birçok isim vardır.

Türkiye’ deki Nogay Türklerinin dernekleşmeleri;

Nogay Türkleri uzun yıllar kendisini “Tatar” olarak tanıttı. Çevremizde bize hala “Tatar“ denilmektedir. Henüz on beş yıl öncesine kadar “Nogay” diyen veya o şekilde kendisini tanıtan yoktu. Ancak Ankara’ da kurulan ilk derneğin adını Nogay Türkleri olarak kullanması ile birlikte “Nogay” adı duyulmaya başlandı.[55]

O dönemde köylerdeki yaşlılardan bununla ilgili olumsuz tepkiler de alındığını hatırlıyorum. Nogaylık bilincinin ilk olarak o dönemde yeşermeye başladığı bilinen bir gerçektir.

Konya’ nın Kulu ilçesi Ağılbaşı Köyü’nde ilk olarak “Sabantoy” adı ile bir etkinlik düzenlendi. 1998 yılındaki bu etkinliğin ardından “Nogay” adı duyulmaya başlandı[56]. Ardından birçok dernek kurulmaya başlandı. Halen gerek yurt içinde gerekse yurt dışında ona yakın dernek ve vakıf faaliyet göstermektedir. Dernekler Sabantoy Şöleni faaliyetlerinin haricinde, çeşitli uluslararası sempozyumlar düzenlemekte[57], Nogay Türkleri ile ilgili belgeseller[58] ve akademik yayınlar yapılması için çalışmalarda bulunmaktadırlar.

Türkiye’ deki Nogay Türkleri’nin kendilerini yeniden keşfetmeleri;

Nogay Türkleri derneklerin yoğun faaliyetleri ile artık kendilerini Nogay olarak tanıtmaya başlamış ve aynı zamanda “Nogay        olarak da tanınmaya başlanmışlardı. Derneklerin olağan faaliyetleri arasında yer alan “Sabantoy “etkinlikleri geleneksel hale gelmiş durumda. Her yıl düzenlenmeye başlayan bu etkinlik binerce kişinin katılımını sağlamakta ve daha önce varlıkları bilinmeyen veya duyulup da irtibata geçilmeyen Nogay Türklerinin de katılımını sağlamaktadır. Uluslararası statüye erişmeye başlamış olan bu etkinliğin sayesinde gerek Romanya’ da gerek Bulgaristan’ da gerekse Rusya ve Kazakistan’ da ki Nogay Türkleri ile de irtibata geçilmiştir.

Türkiye’ deki Nogayların Yurt Dışı Nogaylar ile irtibatları;

Yaşadıkları topraklardan göç ederek vatanlarını terk etmek zorunda kalan Nogay Türkleri, uzun yıllar geldikleri yerlerdeki rejimin baskısı nedeniyle göç etmiş oldukları topraklara gidememişlerdi. İlk olarak bir heyet ile Dağıstan, Karaçay- Çerkez ve Stavrapol’a bir ziyarette bulunuldu.[59] Ardından 2008 yılında bir başka heyetin daha aynı bölgeye gitmesi ile karşılıklı olarak ziyaretler günümüzde devam etmektedir. Bugün Rusya Federasyonu Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti’nde merkezi Erken–Şahar olan ve yaklaşık 100 bin nüfusa sahip bir Nogay Rayonu vardır. Bu rayon 2007 yılında kurulmuştur. Dağıstan Cumhuriyeti’ nde ise bir Nogay Bölgesi vardır. Nogay Türkçesi bugün Karaçay–Çerkes ve Dağıstan Cumhuriyetlerinde resmi dil statüsündedir.

 Sonuç;

Nogay Türkleri göç ettirildikleri topraklarda ve göç ederek geldikleri bu topraklarda büyük sıkıntılar çekmişler ve tabiri caiz ise kayıp bir toplum olarak yaşamak durumunda kalmışlardı. Bugün bu kayıp toplum, Türk dünyasının bir parçası olan Nogay Türkleri, Türklük bilinciyle yeniden uyanmakta ve Romanya, Bulgaristan, Ukrayna ve Rusya’ da ki Nogay Türkleri ile aralarında kopmuş olan bağları güçlendirerek; kendi benliğine, diline, kültürüne, gelenek ve göreneklerine sahip çıkmaya başlamıştır.

 

[1]  Hakan BENLİ. NogayTürk Dergisi. Editör.

[2] Oğuz ÇETİNOĞLU. Nogaylar (2011. Kalgay Dergisi, Yıl 16, S. 61, s.12  Sami NOGAY. Türk Devlet Toplulukları: 1 Nogay Türkleri. (2007), Nogay Dergisi, Yıl 1. S.1, ss. 14- 15

[3]  Hakan BENLİ. Prof.Dr. Yusuf Halaçoğlu Röportajı (2011) NogayTürk Dergisi S.5, ss. 15-21

[4]  Ali BARUT. Nogayların Kuzey-Batı Kafkasya’ ya Yerleşmeleri. (1998), Emel Dergisi, S.225, s. 18

[5]  M. Aziz SÜTBAŞ.  Kafkasya Savaş Yılları ve Nogayların Türkiye’ ye Göçleri (2008). NogayTürk Dergisi S.2,s.10

[6]  Hacı Murat ARABACI. Kırım’ dan Anadolu’ ya Yapılan Göçler (2008), NogayTürk Dergisi S. 2, ss. 5 – 9

[7]  Mehmet ALPARGU. Nogaylar. (2007), Değişim Yayınları, İstanbul. s.195

[8]  Hacı Murat ARABACI. Kırım’ dan Anadolu’ ya Yapılan Göçler (2011), NogayTürk Dergisi Sayı5, ss. 11-14

[9]  Elvira KAZAS .1853-1863 Yıllarında Kırım’dan Osmanlı Topraklarına Yapılan Göçler (1994), Yüksek Lisans Tezi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul. s. 19

[10]  BOA Sadâret Mektubî Umûmi Kalemi (A.MKT.UM). 459/3. Jülide AKYÜZ. (2008), Göç Yollarında; Kafkasya’dan Anadolu’ya Göç Hareketleri, Bilig, Türk Dünyası Sosyal Bilimler Dergisi, S.46, s. 39,

[11]  Justin McCharty . Ölüm ve Sürgün. (1998), Bilge UMAR (Çev.),3.Baskı.İnkılap Yayınları, İstanbul, s. 14-20

[12]   Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü (2012), Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı, Yayın No: 121. Osmanlı Belgelerinde Kafkas Göçleri, Cilt 1, s. 24-29, Belge No: 8 Eylül 1859- İrade Meclis-i Mahsus – İ.MMS 16/649

[13]  A.g.e., s. 37-40 Belge No: 12 Ocak 1860 –İrade Hariciye İ. HR,173/9438,9453

[14]  A.g.e., ss.58-63   Belge No: 12 Mayıs 1861 – İrade Meclis-i Mahsus – İ.MMS,22/961

[15]   A.g.e., ss.288-291   Belge No: 28 Kasım 1859 – Yıldız Esas Evrakı – Y. EE,34/53

[16]   Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü (2012), Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı.Yayın No: 121. Osmanlı Belgelerinde Kafkas Göçleri, Cilt 2,  s.428-429   Belge No: 6 Şubat 1890  – Yıldız Mütenevvi Maruzat Evrakı  – Y. MTV,128/105

[17]  Ahmet Cevdet Paşa. Ma’rûzât. s.156. Hakan KIRIMLI (2011). Türkiye’deki Kırım Tatar ve Nogay Köy Yerleşimleri.1.Basım.Tarih Vakfı Yurt Yayınları.İstanbul, s.18

[18]   Hakan KIRIMLI. Türkiye’deki Kırım Tatar ve Nogay Köy Yerleşimleri ( 2011 ).1.Basım.Tarih Vakfı Yurt Yayınları.İstanbul, s. XIX

[19]  A.g.e. s. 17

[20]  Stanford SHAW. History of The Ottoman Empire and Modern Turkey,Vol 2- s.1. Numan ELİBOL. Osmanlı İmparatorluğu.’nda  ,Nüfus Meselesi ve Demoğrafik Araştırmaları.Süleyman Demirel Ünv. İ.İ.B.F. Dergisi.2007/2

[21]  KIRIMLI. a.g.e. ,ss.3 – 4

[22]   Osmanlı Belgelerinde Kafkas Göçleri -1. Ss.141-143  Belge No:21 Ekim 1887  – Meclis-i Vükela Mazbataları   – MV,25/29

[23]  A.g.e , ss.181-182   Belge No: 25 Ocak 1899  – Meclis-i Vükela Mazbataları   – MV,96/95

[24]  A.g.e, ss.288-291   Belge No:  28 Kasım 1859 – Yıldız Esas Evrakı – Y. EE,34/53

[25]  A.g.e, ss..470-473  Belge No: 21 Kasım 1891 – Dahiliye Nezareti Mektubi Kalemi  – DH. MKT ,1920/106

[26]  Osmanlı Belgelerinde Kafkas Göçleri – 2, ss.209-216  Belge No: 27 Eylül 1860 – Sadaret Mektubi Kalemi Nezaret ve Deva’ir Evrakı  – A. MKT. NZD, 326/2

[27]  A.g. e, ss.267-271  Belge No:  23 Kasım 1868 – Sadaret Mektubi Kalemi Devai  Evrakı  – A. MKT. MHM, 428/78

[28]  Ahmet GÜNDÜZ.  XIX yy. Kırşehir’e Yerleştirilen Nogay Muhacirleri (1861-1863), (2012) Turkish Studies, ss.1217-1229

[29]  Hilmi BAYRAKTAR. Kırım Savaşı Sonrası Adana Eyaleti’ne Yapılan Nogay Göç ve İskânları (1859–1861), (2008) Bilig, Türk Dünyası Sosyal Bilimler Dergisi. S. 45, ss. 45-72

[30]   Osmanlı Belgelerinde Kafkas Göçleri – 2, ss.50 -63  Belge No: 19 Aralık 1860 – Sadaret Mektubi Kalemi Umum Vilayet Evrakı – A. MKT. UM, 443/28

[31]  A.g.e. , ss. 102 – 106   Belge No: 25 Eylül 1867 İrade Dahiliye, İDH 567/39470

[32]  A.g.e, ss. 250- 251 Belge No: 12 Temmuz 1864 Sadaret Mektubi Mühimme Kalemi Evrakı – A. MKT. MHM, 305/65

[33]  A.g.e. , ss .404 – 409  Belge No :27 Eylül 1887  – Hazine-i Hassa Tahrirat Kalemi  – HH.THR, 465/19

[34]  A.g.e, ss.288 – 291    Belge No: 28 Kasım 1859 – Yıldız Esas Evrakı  – Y. EE, 33/ 53

[35]  BOA, . MMS 16/649 (22 Mayıs 1869). Çerkes göçmenlerinden ve Nogay Türklerinden Dobruca’ya gelmekte olan nüfusun süratle iskânları yapılmaya çalışılmaktadır. Fakat bu nüfus dışında bin beş yüz nüfus daha gelmiş ve birkaç bin nüfusun gelmekte olduğu bu tarafa haber verilmiştir. Ömer KARATAŞ. (Kış 2012). 19. Yüzyılda Balkanlarda Kâfkas Muhâcirlerinin İskânı. Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi. s.362

[36]  KARATAŞ. A.g.e. BOA; Y.EE 34/53; Ayrıca bk. Canik sancağında iskân ettirilen muhacirin icmal pusulasında 51 Çerkes nüfusun Rumeli tarafına gitmek üzere Dersaadete izam kılındığını görmekteyiz. A.MKT. NZD 345/48 (16 Şubat 1861).. s.362

[37]  KIRIMLI, Türkiye’deki Kırım Tatar ve Nogay Köy Yerleşimleri (2011) 1.Basım.Tarih Vakfı Yurt Yayınları.İstanbul,

[38]  KIRIMLI. A.g.e.  ss. 45-650

[39]  B.O.A/ AMKT.MHM.232 ve B.O.A/ AMKT.MHM.228. Yüksel ARSLAN (2009). Çankırı ve Nogay Türkleri. www.cansaati.or

[40]  GÜNDÜZ. XIX yy. Kırşehir’e Yerleştirilen Nogay Muhacirleri (1861-1863), (2012).Turkish Studies, s.1223

[41]  TÜRKSOY,Uluslarası Türk Kültürü Teşkilatı. Mamay Nogay Türkleri’ nin Kahramanlık Destanı, (2010). İhsan KALENDEROĞLU. “ Destanı Anlatan,Kara Nogay Bölgesi’ne Bağlı Terekli Mektep Köyü’nde Yaşayan Koybakov YUMANBET “

[42]   Mehmet TAŞKIRAN. Til’im Nogay (Dil’im Nogay),( 2007 ).Ankara. (Yayın Evi Yok), ISBN: 978-975-01877-0-9

[43] Nogay Türkçesi ile Ertengi yazanlar;  

Necdet ÖZEN.1942, Eskişehir,Alpu ilçesi Aktepe Köyü doğumlu. Emekli, İstanbul’da yaşamakta, Nogay Türkçesi ile yazılmış pek çok “Ertengi” ve “ Aytlav” ‘ ı vardır. Ayrıca çeşitli derlemeleri vardır.

Bknz : http://nogai.blogspot.com

Hakan BENLİ,1974, Konya, Kulu ilçesi Seyitahmetli Köyü doğumlu. Ankara’ da yaşamakta. Amatör olarak yayınlanan NogayTürk Dergisi’ nin editörlüğünü yapmaktadır. Nogay Türkçesi ile yazılmış çeşitli “ Ertengi” ‘ leri ve bir derlemesi vardır. Bknz : http://hakanbenli.tr.gg/ ve http://www.izedebiyat.com/yazar.asp?id=6776

Fatih POLAT, Konya, Kulu ilçesi Seyitahmetli Köyü doğumlu. Almanya’ da yaşamakta. Nogay Türkçesi ile yazılmış bir “ Ertengi”si vardır.

[44]   Derleme yapanlardan bazıları:  Celalettin ERBAY, Ankara Ostim Mesleki Eğitim Merkezi’nde Müdür olarak görev yapmakta ve aynı zamanda bir Nogay Türk Derneğinin Başkanlığını yapmaktadır. Kendisinin çeşitli derlemeleri bulunmaktadır.

Mustafa ESKEN, Konya, Kulu ilçesi Seyitahmetli Köyü doğumlu. Ankara’ da bir bankada görev yapmakta. Kendisinin bazı derlemeleri bulunmaktadır.

[45]  Hasan BENLİ.Kırım’ da Hilal’ in Yeniden Doğuşu (2005),(Y.E.Y.). Konya – Kulu

 Fatih KARAYANDI, Nogay (2005 ),(Y.E.Y.). Adana. ISBN: 975-270-930-3

KARAYANDI. Kayıp Tamga.(2009). (Y.E.Y.) Adana. ISBN: 975-270-930-3

KARAYANDI. Nogay İnce Ali. (2011) (Y.E.Y.). Adana ISBN 978-9944-5234-2-4

[46]  Nogay Dergisi; Ankara merkezli Nogay Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği yayın organı – Sayı 1.  Ocak 2007 – Sayı2. Mayıs 2007

[47]  Sabantoy Dergisi; Kulu merkezli Nogay Türkleri Eğitim ve Dayanışma Derneği yayın organı – Sayı 1. Mayıs 2007- Sayı 2. Mayıs 2008

[48]  NogayTürk Dergisi : http://issuu.com/nogayturkdergisi ,

[49]  Bu konuda özellikle Gazi Üniversitesi’nden Dilek Ergönenç AKBABA’nın yayınları önemli yer tutmaktadır.

[50]  Tehlikedeki Diller Dergisi : http://tehlikedekidiller.com/turkce/

[51]  Romanya, Kırım ve Rusya’ da yaşayan Nogayların çok daha geniş müzik aletleri çeşitleri vardır. Burada Türkiye’ de kullanılmakta olan Nogay müzik aletlerinden bahsedildi.

[52]  Hakan BENLİ.Nogay Kültüründe Çocuk Oyunları-1. (2008 ) NogayTürk Dergisi. S.2, ss.24-25  

[53]  BENLİ. Nogay Kültüründe Çocuk Oyunları – 2 . (2010 ).NogayTürk Dergisi. S.4, ss.37-41

[54]  İsmail ÖZGÜN, 1956 Balıkesir Karakaya Köyü doğumludur.

[55]  Ankara’ da iki ayrı dernek vardır, Konya merkez, Konya – Kulu, Konya – Ilgın, Eskişehir, İstanbul, Balıkesir Nogay Dernekleri ile Hollanda’ da bir Nogay Vakfı vardır.

[56] Nogay Türkleri Sabantoy Şöleni sırası ile; 1. Ağılbaşı Köyü- Kulu (1998), 2.Kırkuyu – Kulu (2004), 3.Şeke (2005),  4.Seyitahmetli – Kulu (2006), 5. Akin – Şereflikoçhisar ( 2007), 6.Boğazören –Kulu (2008)  7.Doğankaya- Şereflikoçhisar ( 2009 )  8.Ağılbaşı – Kulu (2011) 9.Kırkuyu – Kulu (2013) köylerinde düzenlenmiştir.

[57] 1. Uluslararası Nogay Türkleri Bilgi Şöleni.2008 Ankara’ da ATO Konferans Salonunda,

  1. Uluslararası Nogay Türkleri Bilgi Şöleni.2011. Ankara’ da Gazi Üniversitesi Teknoloji Fakültesi Konferans Salonu’nda yapılmıştır.

[58] Funda Özyurt TORUN. Nogay ve Kırım Türkleri Sözlü Tarih Belgeseli. (2008) Belgesel 61. Cannes Film Festivali’nde, Octaedro Film Festivali’nde ve 11.Uluslararası 1001 Belgesel Film Festivali’nde gösterilmiştir.

[59]  1992 yılında, kendisi de Nogay Türkü olan, Hatay ili Kırıkhan ilçe Kaymakamı Mustafa ALTINTAŞ, Dağıstan ve Karaçay–Çerkes Cumhuriyetlerinden gelen bir davet üzerine bölgeye bir inceleme gezisi yapmıştır. Bu gezi aynı zamanda Türkiye’den Rusya’daki Nogay Türkleri’ ne yapılan ilk ziyarettir.

Hakan BENLİ

1974 Konya Kulu doğumlu olan Hakan Benli, Nogay Türkleri üzerine çalışmalar yapmaktadır. Daha önce Nogay Türk adında bir dergi çıkarmasının yanı sıra, Nogay Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği yönetim kurulu üyesidir. Nogay Türkleri Bülteni Dergisi haber sorumluluğu görevini yürütmektedir. Avrasya Yazarlar Birliği üyesi de olan Benli, birçok STK’da görev almaktadır. Nogay Türkleri ile ilgili birçok konferans ve TV programında yer almıştır. Eposta: [email protected]

FACEBOOK - YORUM YAZ

Sosyal Medyada Paylaşın:

BU MAKALELER İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR!

  • YENİ
Merdiven

Merdiven

Haber Merkezi, 21 Kasım 2024
“Heykeli Dikilecek Adam”: Kemal Akkoç

“Heykeli Dikilecek Adam”: Kemal Akkoç

Ekrem Hayri PEKER, 20 Kasım 2024
Türkülerde Felek

Türkülerde Felek

Dr. Halil ATILGAN, 19 Kasım 2024
Yenişehirli Deli Gazi Hüseyin Paşa

Yenişehirli Deli Gazi Hüseyin Paşa

Atilla SAĞIM, 17 Kasım 2024
Romanlarda Sosyal ve Kültürel Yaşam

Romanlarda Sosyal ve Kültürel Yaşam

Emel ÖRGÜN, 2 Kasım 2024
“İki Kasım 1943” Karaçay Sürgünü

“İki Kasım 1943” Karaçay Sürgünü

Prof. Dr. Hilmi ÖZDEN, 2 Kasım 2024