Ülkemiz volkanik bir bölge, Anadolu’da çok sayıda sönmüş volkan var. Termal kaynaklar, kaplıcalar bu gerçeği yansıtıyor.
Batı’dan doğuya gidersek, Manisa- Kula, Uludağ, Hasandağ, Erciyes, Tendürek, Nemrut, Süphan, Büyük Ağrı ve Küçük Ağrı hemen sayabileceğimiz sönmüş yanardağlardır.
Türkiye’de volkanik alanların oluşumu, III. Jeolojik Zaman olan Tersiyer’de yani günümüzden yaklaşık 20 milyon yıl önce başlamıştır. Bu dönemde yerkabuğundaki kırıklardan çıkan lavlar Anadolu’da farklı yer şekilleri oluşturmuştur. Tersiyer başlarından tarihi çağlara kadar belirli aralıklarla devam eden volkanizma sonucu milyonlarca metreküp volkanik malzeme yüzeye yayılmış ve başta Doğu Anadolu’da olmak üzere yer yer 1000 metreden daha kalın volkanik bir kabuk eklenmiştir.
Doğu Anadolu’nun yüksek olmasının bir nedeni de kalın volkanik örtünün varlığıdır. Bu dönemde oluşan volkanik dağlar o kadar yüksektir ki, bunlar Türkiye’nin en yüksek dağlarını oluşturmaktadır. Tarihi zamanlara ulaşan volkanik etkinlikler ise Erciyes ve Nemrut volkanında gerçekleşmiştir.
Bilim adamları, yanardağları ‘tamamen sönmüş’ kabul etmenin son derece yanlış olduğu, Türkiye için az da olsa halen risk bulunduğu fikrindedir.
Bazı yanardağlarda (Erciyes, Hasan dağı, Büyük ve Küçük Ağrı dağları, Tendürek, Nemrut, Süphan dağlarında halen gaz ve buhar çıkışları gözlenmektedir.
İsim | Yükseklik | Son aktivite |
Acıgöl-Nevşehir | 1689 | Holosen |
Ağrı Dağı | 5137 | 1840 |
Akyarlar | 172 | Bilinmiyor |
Erciyes Dağı | 3916 | MÖ 253 |
Girekol | 2323 | Holosen |
Göllü Dağ | 2143 | Holosen |
Hasan Dağı | 3253 | MÖ 620 |
Karaca Dağ | 1957 | – |
Karadağ | 2271 | – |
Karapınar Düzlüğü | – | Bilinmiyor |
Erzurum-Kars Platosu | 3000 | Bilinmiyor |
Kula Tepeleri | 750 | Holosen |
Nemrut Dağı (Bitlis) | 2948 | 1692 |
Süphan Dağı | 4158 | Holosen |
Tendürek Dağı | 3584 | 1855 |
Ege Bölge’sinde Biga dağları, Dumanlıdağ, Yunt Dağı volkaniktir. Ülkemizdeki en genç volkanlar ise Manisa’nın Kula İlçesi yakınlarındaki Kula volkanlarıdır. Bu volkanik arazide, volkanik küller içinde bulunan insanlara ait ayak izleri ise dünyada sadece birkaç bölgede vardır. Bu izler, volkan patlamalar sırasında bölgede insanların yaşadığının en belirgin kanıtıdır.
İç Anadolu Bölgesinde çok sayıda sönmüş volkan bulunmaktadır
Ülkemizde genç volkanik alanların çok yaygın ve çeşitli volkanik şekiller yönünden zengin olan bölgemiz İç Anadolu’nun güney ve güneydoğusudur. 60 milyon yıl önce 3. Jeolojik Zaman’da Toros dağlarının yükselmesi sırasında bu alanda yanardağlar faaliyete geçmiştir. Bu alanda Erciyes (3917 m.), Melendiz (1898 m.), Hasandağı (3268 m) yer alır.
Erciyes, Hasandağı ve ikisinin arasında kalan Göllüdağ’ın, bölgeye püskürttüğü lavlar ve volkanik küller, o dönemde bölgede yer alan göllerde birikerek yumuşak bir taş olan tüf’leri oluşturmuştur. Tüf tabakasının üzeri yer yer sert bazalttan oluşan ince bir lav tabakasıyla örtülmüştür. Zamanla bazalt çatlayıp parçalara ayrılmış ve yağmurlar çatlaklardan sızıp yumuşak tüfü aşındırmaya başlamıştır. Yumuşak bir taş olan tüflerin milyonlarca yıl boyunca yağmur ve rüzgâr tarafından aşındırılmasıyla sert bazalt kayasından şapkaları bulunan koniler oluşmuştur. Bu değişik ve ilginç biçimli kayalara halk arasında “Peri bacası” denilmektedir.
Volkanik gazların oluşturduğu patlama sırasında yerde büyük bir çukurluk oluşur ve havaya fırlayan maddeler patlama kuyusunun çevresinde alçak bir halka oluşturursa bu şekle “Maar” denilir. İç Anadolu’da Karapınar yakınlarındaki Acıgöl ve Meke tuzlası tipik maar oluşumlarıdır. Acıgöl yaklaşık 1,5 km çapa sahiptir ve içinde bir göl barındırır. Meke Tuzlası’da bulunan gölde, maar oluşumundan sonra gelişmiş küçük bir volkan konisi yer alır.
Doğu Anadolu Bölgesinde çok sayıda sönmüş volkan bulunmaktadır.
Doğu Anadolu’da volkanik platoların üzerinde yükselen dağlar, ülkemizin en yüksek dağları arasında girmektedir. Bunlardan Büyük Ağrı ve onun güneydoğusundaki Küçük Ağrı dağları 130 km çapında ortak bir tabana sahip olmakla birlikte iki ayrı dağdır. Bu büyük kütle 3000 metreden itibaren iki ayrı koniye ayrılır. Büyük Ağrı 5165 m., Küçük Ağrı 3925 metre yüksekliğe sahiptir
Ağrı’nın güneydoğusunda yer alan Tendürek faaliyeti en yakın tarihte sona eren volkanlardan biridir. Dağ sıcak su ve gazlar püskürtme evresindedir.
Nemrut Dağı, Doğu Anadolu Bölgesi’nde Van Gölü’nün batısında yer alan bir volkandır. Yükseltisi 2935 m. olan Nemrut volkanın zirvesinde çapı 6 km.yi bulan ve dik yamaçlar ile çevrili daire şekilli bir kaldera bulunur. Kalderanın batısında bir göl yer alır. Jeolojik kayıtlara göre Nemrut Volkanından son lav çıkışları 1441, 1597 ve 1692 yıllarında yaşanmıştır. 1441 yılında, halk arasında “Kantaşı Mevkii” olarak adlandırılan yerde, aktivite sonucu lav akıntıları yaklaşık 10 km2’lik bir alanda etkili olmuştur. Günümüzde Nemrut volkanından sıcak gazlar çıkmaktadır.
Jeologlar Türkiye’nin faaliyete geçebilecek en ‘riskli’ yanardağı olarak, Bitlis sınırlarında yer alan Nemrut Dağı’nı göstermektedirler
Sönmüş bir volkan olan Süphan Dağı, Anadolu’nun Büyük Ağrı ve Cilo dağından sonra üçüncü yüksek dağıdır. Van Gölü’nün kuzeyinde yer alan Süphan Dağı’nı en yüksek zirvesi 4058 m.dir ve zirve bir örtü buzulu ile kaplıdır. Bu dağdan çıkan lavlar Van Gölü’ne kadar akmıştır.
Ülkemizin aktif sayılacak diğer bir volkanı Ağrı sınırları içinde bulunan Tendürek volkanıdır. Dağın doğusunda bulunan ve çapı yaklaşık 500 metre olan kraterden sıcak su buharları ve hidrojen sülfür gazları çıkar. Bu gazlar kraterin kenarlarında, sarı renkli bir mineral olan kükürt oluşumunu sağlar. Volkandan püsküren sıcak su buharlarının sıcaklığı yaklaşık 60 °C civarındadır.
Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi Volkanları
Ülkemizdeki genç volkanların bir bölümü Antakya-Maraş çevresinde (Ceyhan-Hassa) yer alır. Üç tepe volkan konisinden çıkan akıcı lavlar ovanın eğimine doğru akarak süngerimsi, üzerinde yürünmesi çok güç bir örtü oluşturmuştur. Halk arasında bu lav akıntılarına “leçe” denilmektedir.
Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde ise; Diyarbakır’ın kuzeyinde yer alan Karacadağ çok akıcı lavların üst üste yığılması oluşmuş basık görünümlü bir volkandır.
Bilim insanları Çatalhöyük yakınlarındaki Hasan Dağı’ndaki patlama ile Neolitik çağda yapılmış bir resim arasında bağlantı kuruyorlar. Kaliforniya Üniversitesi’nden Axel Schmitt ve ekibinin araştırma sonuçlarına göre Çatalhöyük’de yaşanan volkanik patlama ile “lav püskürten volkan resmi”nin zamanları çakışıyor.
Yeni kanıtlar 8600 yıllık resmin dünyanın en eski manzara resmi olduğunu kanıtlayabilir. 1960 yılındaki kazılarda kerpiç bir evin duvarında keşfedilen, bir yerleşim yeri üzerindeki iki tepeli volkanın lav püskürtmesini gösteren, üç metre genişliğindeki MÖ 6600 tarihli resim Ankara’da Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde bulunuyor.
MÖ 8000 ile MÖ 6000 arasında yerleşim yeri olan 13 hektarlık Çatalhöyük, insanlar avcı-toplayıcılıktan tarım topluluğuna geçiş aşamasındayken kuruluyor. Çatalhöyük yerleşim yerinde 8000 civarında insan yaşadığı tahmin ediliyor. Arkeolojik site İstanbul Üniversitesi ile birlikte çalışan İngiliz arkeolog James Mellaart tarafından keşfediliyor.
2013 yılında Schmitt’in ekibi, Çatalhöyük’ün 130 km kuzeydoğusunda bulunan iki tepeli volkanın olduğu bölgede araştırma yaptılar. Volkanın tepesinden ve eteklerinden topladıkları volkanik taş örneklerini analiz ettiklerinde volkanın MÖ 6960 civarlarında aktif olduğunu keşfettiler.
Schmitt araştırma ile ilgili olarak, “Biz, resmin Çatalhöyük’teki volkanik patlamayı gösterdiği hipotezini test ettik. Sonuç olarak jeolojik kayıtlar bu hipotezi destekliyor” açıklamasını yaparken çalışmanın ayrıca Hasan Dağı volkanının faaliyete geçebileceğini gösterdiğini de sözlerine ekliyordu.
***
Erken Neolitik Çağ höyüklerinden en ünlüsü Konya sınırları içindeki Çatalhöyük’tür. Çatalhöyük 450 x 275 m boyutlarında ve 17 m yüksekliğinde olup birbirini takip eden 14 yapı katından oluşmaktadır. Yapılan kıyaslamalara göre, M.Ö. 7024-6449 yılları arasına tarihlenen Çatalhöyük’ün binden fazla konuta sahip olduğu ve 5-10 bin kişilik bir nüfus barındırdığı hesaplanmıştır.
Konuyla ilgili detaylı bir çalışma yapan Veli Sevin’in verdiği bilgilere göre Çatalhöyük Erken Neolitik Çağ konutları, tek katlı ve düz damlıdır. Taş temelsiz kerpiç duvarlar zaman zaman ahşap dikme ve kirişlerle desteklenmiştir. Evler birbirine bitişiktir ve dışa bakan yüzleri, aralarında hiçbir açıklık olmaksızın kör bırakılarak bir tür ilkel savunma sistemi gerçekleştirilmiştir. Mahalleler oluşturacak biçimde kümelenmiş evlerin aralarında sokak bulunmaz; ancak zaman zaman büyük avlulara ve ağıllara yer verilmiştir. Genellikle kapısız olan bu yapılara damlardaki bir açıklıktan ahşap merdivenlerle girilebiliyor, esas oda ile depolar arasındaki geçiş ise zeminden yüksekte açılmış, deliklerle sağlanıyordu. Odaların içinde ocak ve fırınlardan başka, duvar diplerinde kerpiçten sekiler yer almaktaydı. Oturmak ve yatmak için kullanılan bu şekillerin altında aile bireylerinin mezarları vardı.
Erkek mezarlarında çakmaktaşı kamalar, ok, mızrak uçları, mermer topuz başları, obsidyen bıçaklar, orak dilgileri, kazıyıcılar, kemik toka ve çengeller ile kilden damga mühürler; kadın mezarlarında ise boya paletleri, obsidyen aynalar, kemik iğneler, yeşil taştan minik gerdançeler, pişmiş toprak, bakır ve çeşitli taşlardan boncuklar ele geçirilmiştir.
Çatalhöyük’ün ilk sakinleri, eski mağara döneminin avcılarına benzer şekilde, avcılık ve bereketle ilgili olarak yaşadıkları mekânların iç duvarlarına resimler yapmaktaydılar.
***
Çatalhöyük’te X. yapı katından itibaren bakır ve kurşundan, boncuk, yüzük, iğne ve bız yapımı tespit edilebilmiştir. Bakır ve kurşun madenleri bilinmekte ve kullanılmaktadır.
Ekonomisi tarım, hayvancılık ve ticarete dayanan Çatalhöyük’te ekmeklik buğday, arpa, bakla, bezelyegiller ve mercimek gibi ürünler yetiştirilmekte idi. Sığır, koyun, keçi, domuz ve köpek evcilleştirilmişti. Avcılığın hâlâ önemli bir yeri vardır.
Çatalhöyük duvar resimleri ve ev içi süslemelerinde elde edilen boğa başları, kadın betimlemeleri ve panterlerin yer aldığı kabartmalar hakkında mitolojik yorumlar yapılmaktadır.
(Atlaslı Büyük Uygarlıklar Ansiklopedisi, Eski Anadolu ve Trakya, Başlangıcından Pers Egemenliğine Kadar; Haz. Veli Sevin; İletişim Yayınları], İstanbul 2003, s. 319.)
***
Bitinya bölgesinde valilik yapan Amasyalı Strabon, MS. 14-17 arasında yazdığı “Anadolu Coğrafyası” kitabında Melas Çayı’nın (Manavgat Çayı) aktığı bölgenin volkanik olduğunu,
Ege Denizinde de deniz altında volkanların olduğunu, İstanbul kuşatmasından dönen Emevi donanmasının çok büyük bir bölümü yanardağ patlaması sonucu yok oldu. Kurtulanlar, “Denizin kaynadığını, suya düşenlerin haşlandığını” yazmışlardır.
Ülkemizde sönmüş volkanlar olduğunu, bazılarının zamanla faaliyet geçebileceğini daha ilkokulda öğrenmiştim. İlerleyen yıllarda bazılarından gaz sızıntısı olduğu zaman zaman gazetelerin iç sayfalarında küçük bir haber olarak yer alırdı.
Bursa yerel basını tararken 1959 yılında Kars’ta yanardağ indifa haberini okuyunca şaşırdım. Üstelik indifa birkaç ay sürmüş. Ancak ülkemizdeki bu yanardağ faaliyeti zamanla unutulup gitti.
21 Temmuz 1959 tarihinde Anadolu Ajansı’ndan ulusal gazetelere ve abone olan yerel gazetelere bir haber düşer, haber ajansa telefonla verilmiştir; KARS’TA BİR YANARDAĞ DÜN İNDİFAYA BAŞLADI…
Ulusal gazetelerle aynı gün Bursa Yerel basınında hükümet yanlısı Hakimiyet Milletindir gazetesinde bu haber yer alıyordu. Eski adı Kulp olan ve çevresinde bulunan kaya tuzu yataklarından dolayı adı Tuzluca’ya çevrilen ilçe, günümüzde Iğdır vilayetine bağlıdır.
Gazetenin verdiği haberden, Kars’ın Tuzluca ilçesine bağlı Pernvut nahiyesinin Karasırt köyünün Üzümlük mevkiinde bulunan bir tepede indifa başladığını ve tepenin yüksekliğinin kırk metre azaldığını öğreniyoruz.
Haber o dönemin ulusal gazetelerinde doğal olarak geniş yer aldı.
Hakimiyet gazetesi yanardağla ilgili haberlere yer vermeye devam eder. 23 Temmuz’da habere ön sayfada geniş yer veren gazete 23 Temmuz’da bu haberi tam sayfa verir.
Haberden, “Yağan yağmurdan dolayı duman çıkışının ve püskürmenin azaldığını, çevre köylerin tahliyesinden vazgeçildiğini” öğreniyoruz.
24 Temmuz tarihli gazete ilginç bir haber verir, “Yanardağ altın püskürtmektedir”. Krater çevresinde incelemeye gönderilen heyet, kraterden püskürmüş taşlar arasında altın külçelerine tesadüf ederler.
Haberde yer alan, “Lav fışkırmasına karşı önlem alındı” Haberin devamında, “Altın bulundu haberi üzerine bölgeye macera-perestlerin aktığını” öğreniyoruz.
Yanardağ sükûnete kavuşunca birkaç gün haber olmaz. 27 Temmuz’da Hakimiyet gazetesinin ön sayfasında küçük bir haber olur. Haberde, “Karasırt’ın tabii gaz ve sıvı halinde kükürt fışkırttığını” okuyoruz.
Yanardağla ilgili son haberi 30 Temmuz tarihli Hakimiyet gazetesinde okuyoruz. Haberde, “Karasırt dağı zirvesinden 20-30 dakikalık fasılalarla gaz çıktığını” öğreniyoruz. Gazete, yanardağın patlamadan bir gün sonra çekilmiş bir resmi ön sayfada yer alıyordu.
Yanardağ susunca gündelik hayatın dertleri ve yeni siyasi gelişmeler arasında unutulur gider. O kadar unutulur ki yaklaşık kırk yıl önce patlayan bu yanardağ, internetteki yanardağ listelerinde yer almaz.
KAYNAKÇA: