Quantcast
Türkiye’deki Amerikan Misyoner Okulları, Abdülhamit, Ermeniler ve Nancy Pelosi – Belgesel Tarih

Türkiye’deki Amerikan Misyoner Okulları, Abdülhamit, Ermeniler ve Nancy Pelosi

Türkiye’deki Amerikan Misyoner Okulları, Abdülhamit, Ermeniler ve Nancy Pelosi

Loading

  • Alper TANSEL

Nancy Pelosi Kimdir? Önce Pelosi’yi tanıyalım.
Nancy Pelosi, 26 Mart 1940 tarihinde dünyaya geldi. 2007 yılına kadar Temsilciler Meclisi’nde azınlıkta bulunan, Demokratların liderliğini yürütmekte olan Pelosi, 2006 yılı Kasım ayında yapılan ara seçimlerde, Demokratik Parti’nin Temsilciler Meclisi’nde çoğunluğu ele geçirmesi sonucu, Meclis oturumuyla yapılan oylamayı kazanarak, ABD tarihinde bu göreve seçilen ilk kadın olmuştur.
4 Ocak 2007 – 5 Ocak 2011 tarihleri arasında Meclis Başkanlığı görevini yürütmüş olan Pelosi, ABD tarihinde devlet kademelerinde en üst düzeye ulaşmış kadındır. Şimdiye kadar Meclis başkanı görevine seçilen ilk Kaliforniyalı ve ilk İtalyan kökenli Amerikalı olma ayrıcalıklarını da elinde tutmaktadır.
“ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi, bugün Ermenistan’daki sözde soykırım anıtı önünde göz yaşı döktü. Çoğu insan bunu Oscarlık performans olarak görüyor, ama Pelosi rol yapmıyordu. Gerçekten çok üzgündü. Çünkü bunun çok esaslı bir gerekçesi vardı:
Gelin anlatalım!
Öncelikle şunu söylemek gerekiyor. Pelosi, sıradan bir vitrin siyasetçisi değil. ABD politikası için oldukça önemli biri. Trump’ın başkanlık döneminde ona meydan okuyabilen nadir kişilerdendi. Sadece Tayvan ziyareti bile onun önemini ortaya koyuyor.
Birileri “ABD neree, Ermenistan neree diyebilir… ABD’li siyasetçi, neden duygusal bağ kurup üzüntü hissetsin, ülkesinin çıkarları gereği yalandan ağlayıp kamuoyu önünde algı yaratıyordur” diyebilir. Normal şartlarda ben de öyle düşünürdüm. Ama arka planda çok başka tarihsel gerçekler var.
ABD siyaseti ile Ermeniler arasındaki bağ çıkarların çok ötesinde duygusaldır. Çünkü arada sarsılmaz bir “inanç” bağı vardır.
Bu bağı bilmek için 1800’lere gitmek gerekiyor… Boston’a…
Son vereceğimiz bilgiyi, şimdi verelim. Çoğumuz Amerikan-Türk ilişkilerinin 1945’ten sonra başladığını bilir. Büyük bir yanılgıdır.
Sıkı durun: 1914 yılında, Osmanlı toprakları içerisinde, tam 426 Amerikan MİSYONER okulunda 25 bin ÖĞRENCİ eğitim görüyordu…
Osmanlı’da yüzlerce Amerikan misyoner okulu…
Binlerce öğrenci…
Eğitim veren yüzlerce Amerikan misyoneri…
Pahalı binalar, lüks eğitim materyalleri…
Bunun nasıl olduğunu bilmezsek, Osmanlı’nın nasıl çöktüğünü tam olarak anlayamayız…
Ve Ermeni tehcirini de…
Hikaye 1820 yılında başlıyor. Boston merkezli American Board of Commissioners for Foreign Missions teşkilatı, Pliny Fisk ve Levi Parsons isimli iki misyonerle, Osmanlı topraklarında faaliyete girişiyor.
Bu çalışmalarda, Mısır, Lübnan ve pek çok Ortadoğu bölgesi inceleniyor…
İlerleyen yıllarda, BOARD teşkilatı, Osmanlı’nın pek çok bölgesinin İngiliz ve Fransız misyoner okulları tarafından sarıldığını fark ediyor. Haliyle el değmemiş yeni bir bölge ve yeni bir toplum bulmak için arayışa giriyorlar. Ve buluyorlar;
Gregoryen Ermeni toplumu!
Ermenilere yönelik ilk ciddi teşkilatlanma William Goodell tarafından, 1831’de başlıyor. İncil, Ermenice ‘ye çevriliyor.
Buraya dikkat etmek lazım. BOARD teşkilatı kendi dini inancını, kendi dilinde sunmuyor. Toplumun dilinde sunuyor ki başarılı olsun. (Birileri anlıyor mudur.!)
BOARD teşkilatı, daha sonra bulduğu hemen her Ermeni, yerleşim yerinde teşkilatlanıyor… Hatta hızlarını alamayıp Nesturiler, Süryaniler, Yezidiler, Keldaniler ve Yakubiler ‘in de bulunduğu bölgelere yayılıp, misyoner teşkilatlarını “okullar” aracılığıyla kuruyorlar…
Kurulan okullar, son derece güzel binalardan, lüks eğitim materyallerinden oluşuyor. Osmanlı hükümetini ürkütmemek için, sadece Ermeni ve bazı etnik kimliklere yönelik faaliyet güdülüyor.
Okullardaki eğitimciler, elbette Hristiyan misyonerlerden oluşuyor.
Attıkları her adımı kayıt altına aldıkları için, detaylara hakimiz:
İlk etapta Batı Trakya’da 6, Kıbrıs’ta 3, Museviler için 4, Batı Anadolu’da 227, Orta Anadolu’da 98, Doğu Anadolu’da 102, Suriye’de 59 ve Balkanlar’da 41 misyoner görevlendiriliyor.
Amerikalıların Osmanlı topraklarında bu kadar rahat ve başına buyruk hareket edilebilmesinin nedeni ise, çok hazin: KAPİTÜLASYONLAR!
Osmanlı yönetimi, 1830’larda ABD’ye pek çok kapitülasyon verdiği için, BOARD’un faaliyetleri son derece serbest ve denetimsiz kalıyor…
BOARD teşkilatı, dilediği misyoneri Osmanlı topraklarına sokuyor, örgütün mülk edinmesine ve toprak almasına karşı çıkmıyor. Hatta Türkler, yabancı yayınları okuyamazken, Amerikalılar 60 yılda onlarca kitap, makale vs. basıp Ermenilere dağıtabiliyor.
Ne hazin değil mi!
Bu süreçte, Protestan BOARD teşkilatı, Osmanlı bünyesindeki Ermenileri, hızla devşirmeye başlıyor. İyi eğitimli ve ABD destekli Ermeniler, kısa süre içerisinde Türklerden çok daha nitelikli, eğitimli ve zengin hale geliyor. Toplumdaki sınıf farkı belirginleşiyor…
Osmanlı’nın gidişata uyanması, 1878’deki Rus savaşı’yla gerçekleşiyor. Yani yaklaşık 58 yıl sonra. Peki bu nasıl oluyor?
Rus savaşıyla birlikte, Osmanlı neredeyse çökme noktasına gelince, BOARD tarafından teşkilatlandırılan Ermeniler çok ciddi bir ayrılıkçı hareket başlatıyor.
Hatta, Ermenilerin rolü dış güçleri o kadar iştahlandırıyor ki İngiliz ve Ruslar da bir yandan Ermenileri devşirebilmek için ABD ile rekabete giriyor…
Mesela Ruslar, barış antlaşmasında Doğu’daki vilayetlerde yaşayan Ermenilerin yönetimi için özel madde koyduruyor.
BOARD teşkilat o kadar kusursuz bir sistem kurmuş ki, şaşmamak elde değil… Mesela misyoner okulu açmak istedikleri her bölgeye, önce konsolosluk kurmak istiyorlar. Padişah kabul etmezse, güç gösterisi yaparak zorla, kopara kopara konsolosluk tavizini alıyorlar…
Özellikle ABD iç savaşı sona erdikten sonra İzmir, Çanakkale, Sakız, Yafa, Kandiye, Şam, Port Said, Lazkiye, İstanköy, Kudüs ve daha pek çok yerde, Amerikan konsoloslukları açılıyor.
Konsoloslar sahip oldukları gücü, bölgede misyoner okulu kurulması için kullanıyor…
Hatta iş öyle bir noktaya varıyor ki, nerede konsolosluk açılacağını BOARD teşkilatı ABD hükümetine söylüyor, hükümet de Osmanlı’ya dayatarak açtırıyor…
En çarpıcı hadise 1895’te Bitlis’te yaşanmış…!!!
BOARD teşkilatı, önce Bitlis, sonra Sivas’ta konsolosluk talep ediyor. Osmanlı bu talebi reddedince, ABD yönetimi 1830 tarihli kapitülasyonları göstererek, talebinde ısrar ediyor. (Bu arada kapitülasyonlara göre böyle bir hakları vardı)
Tam 9 yıl boyunca bu konuda diretmişler…
Düşünebiliyor musunuz, tam 9 yıl boyunca ısrarla talep etmişler ve neticesinde “C. E. Clark” isimli şahıs bölgeye atanmış. Bu arada Clark BOARD bünyesindeki bir misyonerdi. Okuldan ayrılıp göreve başladı…
Harput Amerikan Koleji’ne ayrıca değinmek lazım.
Harput Amerikan Koleji 1859’da kuruluyor ve çok başarılı faaliyet güdüyor. Kolejin diploma törenleri bile konsoloslukta yapılıyor…
1901 yılına gelindiğinde, hazırlanan bir raporda, bölgedeki Ermeni nüfusun %30’unun ABD’ye göç etmek istediği yazılı…
Robert Kolej de BOARD teşkilatı tarafından kurulmuştu. Kurucusu Cyrus Hamlin’di ama arazi ve inşaat işlerini finanse ettiği için Christoper Rhinelander Robert’in ismi verildi…
Arazi, Abdülaziz’in özel izniyle, 60 bin dolara satın alındı. Temel atma töreni dualarla yapıldı…
Abdülaziz, aslında ilk başta bu fikre sıcak bakmıyordu, ama ABD filosunun komutanı Farragut İstanbul’a gelip devreye girince izin verildi…
ABD’nin böyle “diplomatik olmayan” askeri baskıyla kopardığı çok taviz vardır. Biraz sonra onları da ele alacağım. Şaşıracaksınız…
BOARD’un kurduğu bir başka önemli okul da, 1871’de faaliyete başlayan İstanbul Amerikan Kız Koleji’dir. Bu okulun özelliği, Müslümanların da eğitim görebilmesidir.
Bu okulda, saray çevrelerinden pek çok ismin kızı da okuyordu.
Yine de bana göre BOARD’un Osmanlı sınırlarındaki en gözde okulu Merzifon Amerikan Koleji’dir. Çoğumuz Merzifon’un yerini bile bilmeyiz belki ama BOARD ta 1863’te bölgede tam teşekküllü okul kurmuştur…
Ermeni nüfusun örgütlenmesi ve protestanlaştırılmasının merkez üssüydü…
BOARD’un 1887’deki bir raporuna göre, bölgedeki Türk okulları son derece yetersiz… Buna karşın BOARD okulları hem nitelikli, hem de düşük ücretli…
Bu okullar, ileride Merzifon Pontus Teşkilatı’nı kuracak…
BOARD teşkilatı, 1820’den itibaren özellikle Anadolu’da, adeta örümcek gibi, ağ ördü…
1840’larda 12 okul,
1870’lerde 220 okul,
1900’lerde 417 okul,
1914’te ise 426 okul ve 25 bin öğrenci…
BOARD kayıtlarına göre, 1879’da teşkilatın ekonomik hacmi 100 milyon dolar civarındaydı. 1914 yılına dek okulların ABD’den aldığı yardım 40 milyon dolardı…
Ermeni örgütlerin kurulması, onca isyan, terör, ayrılıkçı faaliyetler…
Bunlar kendi kendine olmadı.
Mesela 1924 yılında yayımlanan bir BOARD raporu, şöyle söylüyor:
“Hristiyan öğretmenler… Hristiyan düşünce ve yaşam temelinde yatan prensipleri, öğrencilere aktaracaktır. Böylece misyonerlik, Türk öğrencilerinin hayatına Hristiyan karakterini sokma fırsatına kavuşacaktır…”
Robert Kolej’de okuyan ve ileride CHP Genel Sekreterliği görevine gelecek olan Kasım Gülek, o dönemde yaşadıklarını şöyle ifade etmiş:
“Robert Kolej o zamanlar misyoner mektebiydi. Her gün İncil okuturlardı. Kiliseye götürürlerdi. Biz dindar insanız. Ben isyan ediyordum…”
Yıllarca süren misyonerlik faaliyetlerinden sonra, Ermeni nüfus Türk nüfusa bariz bir nitelik üstünlüğü yakaladı. Üstelik zihinsel ve düşünsel olarak da Osmanlı bağlarından koptu…
Bunu da ben söylemiyorum. Prof. Earle söylüyor; “Amerikan okullarında Ermeniler, dillerini ve tarihsel geleneklerini üstün tutmayı öğrendiler. Batının siyasal, toplumsal ve ekonomik ilerleme ideallerini tanıdılar. Etkin bir hoşnutsuzluk duymayı ve köylü komşularına kesin üstün duygusu beslemeyi elde ettiler.”
Mesela 1895-1896 yıllarında yaşanan Ermeni olayları, büyük oranda BOARD okullarında yeşermişti. Board misyoneri Henry O. Dwight’ın Boston’a gönderdiği raporda ABD ordusundan yardım bile istedi.
ABD hükümeti, 1900 yılında Kentucky isimli savaş gemisini İzmir’e gönderdi. Sultan 2. Abdülhamit, gelişme üzerine gemi yetkililerini İstanbul’a görüşmeye davet etti ve kısa süre sonra misyonerlerin uğradığı zararlar karşılandı…
İşler böyle yürüyordu.
Mesela 1904 yılında, bazı Ermeni suçlular BOARD okullarından birine sığındı. Osmanlı buraya müdahale etmek isteyince, İstanbul’daki Amerikan elçisi John. G. A. Leishman, Avrupa’da bulunan ABD donanmasından yardım istedi. Donanma gövde gösterisi yapınca Osmanlı geri adım attı…
En acısı ise, 1909’daki Adana İsyanı sırasında yaşandı…
Ermenilerin başlattığı isyana, Osmanlı tarafından müdahale edilince, ABD herhangi diplomatik açıklama yapmadan, donanmayı Mersin limanına gönderip, devleti alenen tehdit etti…
BOARD teşkilatı, asıl hamlesini 1. Dünya Savaşı başlayınca yaptı. Osmanlı savaşa katılıp ordusunu Kafkasya’ya gönderince, Anadolu’daki Ermenilerin bir bölümü ayaklanıp, savunmasız Türk köylerine, sistemli bir katliama girişti…
Burada Merzifon ve Antep okullarının rolü büyüktür…
Bunu da biz söylemiyoruz. Atatürk söylüyor. Nutuk’un 557. sayfasında Merzifon Amerikan Koleji’nin Pontus devleti kurmak için nasıl çabaladığını anlatmış.
Bu katliamlar sonrasında devlet tehcir kararı alarak tehlikeyi savuşturmaya çalıştı.
Peki tüm bunlar olurken, Osmanlı hiçbir şey yapmadı mı?
Bazı şeyler yaptı. Ama çok cılız ve etkisiz hamlelerdi. Okulların ruhsatlandırılması, misyonerlerden belge talep edilmesi ve Türk okullarının güçlendirilmesi gibi şeyler… Ama kıymetsiz, değeri olmayan işler…
Osmanlı’nın hamleleri 1869’da başlıyor ama etki etmiyor. Mesela Abdülhamit’e sunulan bir raporda, 392 okuldan yalnızca 51’inin ruhsatlı olduğu bilgisi mevcut…
Devlet, öyle zayıflamış ve ipleri kaptırmış ki, yürürlüğe koyduğu düzenlemeyi uygulamaktan aciz duruma düşmüştü…
Bunları da biz söylemiyoruz. 1891 ve 1894 tarihli Zühtü Paşa raporları, 1892 tarihli Mihran Boyacıyan raporu ve 1898 tarihli Şakir Paşa raporu, durumun vahametini, açık açık yazmış…
Özetle, bölgelerin elden gittiğini yazıp, Türk okulu açılmasını talep etmişler…
Özellikle Beyrut, tamamen Osmanlı’ya yabancılaşmış. Memurlar dışında Türkçe bilen yokmuş… Beyrut’un İstanbul’dan çok Paris’e benzediği ifade edilmiş…
Hani birileri diyor ki; İttihatçılar geldi, Osmanlı çöktü diye…
Palavra! Palavra! Palavra!
Osmanlı’nın çöküşünün tarihi, burada anlatılanlardır…
Artık yavaş yavaş sadede gelelim…
BOARD, 1. Dünya Savaşı’yla birlikte, Anadolu’da ABD güdümlü bir Büyük Ermenistan hayaline çok yakındı. Hele 1918’de, Osmanlı tamamen çöküp işgale uğradıklarında, her şey neredeyse hazır gibiydi…
Ama 1919’da bambaşka şeyler oldu…
Mustafa Kemal direnişi, tam da BOARD’un hayallerinin üstünde başlattı. Sivas Kongresi toplandığında, hayallerin sallantıda olduğu anlaşıldı…
ABD yönetimi, bölgeye General Harbord yönetiminde bir komisyon göndererek, Ermeni devletinin fizibilitesini ölçmek istedi…
Harbord, Ermeni lobisi tarafından güdüme alınmış biri değildi… İstanbul’a geldiğinde, kendisine Türk tercümanlar da alarak, meseleyi dosdoğru anlamak için çabaladı. Hatta, Sivas’ta bulunan Mustafa Kemal’in yanına uğrayıp onunla da görüştü…
O görüşme de çok ilginçtir…
Harbord anılarında, Mustafa Kemal’in çok sinirli olduğunu ve öfkeden titrediğini yazmış. Fakat daha sonra sıtma nöbeti geçirdiği için halinin kötü olduğunu anlamış…
Görüşmenin neticesinde de, Mustafa Kemal’e “Sizin yerinizde olsam ben de aynını yapardım” diyerek ayrılmış…
Harbord raporu, Anadolu’daki direnişin güçlü olduğunu ve Büyük Ermenistan hayalinin çöktüğünü, büyük oranda kabullenmiş…
Yani, Mustafa Kemal devreye girerek, BOARD’un 100 yıllık hayalini çöp haline getirmiş. Pelosi’nin göz yaşlarının nedeni…
Nitekim Harbord’un tahminleri doğru çıktı. Kuvayi Milliye önce Doğu’daki Ermeni işgalini, akabinde, Güneydeki Fransız ve Batı’daki İngiliz/Yunan işgalini püskürttü ve Anadolu’nun yeniden Türkleşmesini sağladı…
BOARD’un 100 yılda ektiği tohumları, 3 yılda söküp attık…
Mustafa Kemal, daha sonra Lozan’da son 300 yıllık Türk tarihinin, bana göre en görkemli başarısını elde ederek, kapitülasyonların tamamını kayıtsız şartsız kaldırdı…
Böylece BOARD’un kalıntıları, Türk devletinin hakimiyeti altına alındı…
Savaştan sonra Anadolu’daki Rum ve Ermeni nüfusun azalması nedeniyle, BOARD politika değiştirerek, Türk nüfusun hedefleyip yeni bir girişim başlattı…
Fakat Atatürk, 1924’te Eğitimde Birlik İnkılabı (Tehvid-i Tedrisat) yaparak tüm eğitim kurumlarını hakimiyet altına aldı…
Artık Osmanlı’nın kapitülasyon düzeni bitmişti… Tüm okullar, Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlıydı… Okullar, öğretmenler, müfredat hatta okullardaki resimler ve büstler bile devletin mutlak denetimi altındaydı…
Cumhuriyet, BOARD’un kalıntılarına göz açtırmadı…
Kemalist hükümet, 1924, 1925 ve 1926 yıllarında çıkardığı genelgelerle, yabancı okulların ilkokul düzeyinde eğitim vermesini yasakladı. Okullardaki Hristiyan Aziz tabloları ve büstleri kaldırıldı… Hepsine Türk bayrağı ve Atatürk tablosu asıldı.
Mesela 1929 yılında, Bursa’daki Kız Koleji’nin misyonerlik faaliyetine gizlice devam ettiği tespit edilince, okul anında kapatıldı ve okuldaki misyoner öğretmen tutuklandı…
ABD elçisi J. Grew devreye girip yeni tavizler istese de, boyunun ölçüsünü alması kısa sürdü…
Grew o kadar aciz duruma düşmüştü ki, anılarında o dönemi şöyle yazmış:
“Kapitülasyon günleri çoktan geride kalmıştı…”
Sonuç olarak, Kemalist hükümet, okulların tamamını kontrol altına aldı. Zorunlu dersler getirdi… Kitaptaki konuları bile dizayn etti…
1930’ların sonuna gelindiğinde, Türkiye genelinde sadece birkaç okulları kalmıştı ve orada da faaliyet sürdüremiyorlardı… BOARD rüyası bitmişti…
Amerikan misyoner teşkilatının Cumhuriyetle birlikte hezimete uğramasıyla, Ermeni lobisi faaliyetini büyük oranda ABD’de sürdürdü ve sözde soykırım gündemi üzerinden kaybedilen toprakları geri almanın hayaliyle yaşadı…Ve halende, her türlü sinsi politikalarla bu hayallerini sürdürüyorlar…!!!
Gelelim Pelosi’ye…
Pelosi, 1958’de, dini bir kız okulu olan, Notre Dome Enstitüsü’nde okuyup, akabinde yine Notre Dame de Namur Rahibeleri tarafından kurulan Trinity Kolej orijinli Trinity Washington Üniversitesi’nde eğitim gördü….
İlerleyen yıllarda, Ermeni Ulusal Komitesi’yle (ANC) ciddi bağlar kurdu. Mesela 1997 yılında ANC üyesi Taline Sanasarian, Nancy Pelosi’yi “Amerikan Kongresi’de Ermeni meselelerine uzun süredir destek veren” kişi olarak tanıtıp, bir de plaket verdi…
Pelosi 1997’deki toplantıda, konuşma yapıp sözlerini “ABD Ermeni Soykırımı’nı resmi olarak tanımadan rahat edemeyiz” diyerek bitirdi…
Pelosi, ilerleyen yıllarda, Ermeni lobisinin de desteğiyle, Temsilciler Meclisi başkanlığına getirildi…
Mesela, 2007 yılında Ermeni lobisi tarafından hazırlanan bir raporda, Pelosi’nin çabalarından özel olarak bahsedilmiş. “Pelosi’nin tüm çabalarına rağmen” denmiş…
Dediğimiz gibi, Pelosi, Ermeni Lobisi için sıradan bir isim değil. Gönülden destek veren, ateşli bir savunucudur.
Yine lobi desteğiyle hazırlanan, 2015 tarihli başka bir raporda Pelosi, Ermeni lobisinin meclisteki en güçlü destekçisi olarak tanımlanmış…
Nitekim Pelosi, amacına 2021 yılında ulaştı ve Biden’ın, sözde soykırımı tanımasını sağladı.
Sonuç olarak, Pelosi pragramist bir siyasetçi değil. Ermenistan’da gözyaşı dökerken ciddiydi. Onu ağlatan şey, yüz yıl önce sönen yüz yıllık Büyük Ermenistan hayaliydi…
Kuva-yi Milliye sandığımızdan çok büyük işler yapmıştır hem de çok büyük. Bunu bilmemiz gerekiyor.
“Milyonlarca Türk’ü binlerce Ermeni’nin hakimiyetine terk etmeye kalkışan Wilson projesi sadece gülünçtür.”
Ve beyin yakan son:
Amerikan misyoner teşkilatı, benzer bir örgütü, Uzak Asya’da kurdu. Yıllar sonra bu örgütün bire bir kopyası, Müslüman/Anti-Kemalist biçimle Türkiye’deki bir tarikata yuvalandırıldı. Bağlantıyı, örgütün Türkiye Şubesi sağladı…
Son söz: “Sahip çıkılmayan vatanın batması haktır, sen sahip çıkarsan o vatan batmayacaktır.”

  • Alper TANSEL (Adana 5 Ocak Gazetesi)


“Pelosi’nin Serüveni” başlıklı yazı dizisi: 3-4-5-6-7 Ekim 2022
https://www.5ocakgazetesi.com/makale/15458982/alper-tansel/pelosinin-seruveni
https://www.5ocakgazetesi.com/makale/15459986/alper-tansel/pelosinin-seruveni-2
https://www.5ocakgazetesi.com/makale/15464466/alper-tansel/pelosinin-seruveni-3
https://www.5ocakgazetesi.com/makale/15469742/alper-tansel/pelosinin-seruveni-4
https://www.5ocakgazetesi.com/makale/15447707/alper-tansel/pelosinin-seruveni-5

YAZAR HAKKINDA

Haber Merkezi Haber Merkezi Belgeseltarih.com sitemizde konuk yazarlara da yer veriyoruz. Yayınlanmasını istediğiniz ve mümkün olduğunca akademik dille kaleme alınmş tarih konulu yazılarınızla ilgili olarak, iletişim sayfamızdaki form vasıtasıyla bizimle bağlantı kurabilirsiniz. E-Posta: [email protected]

FACEBOOK - YORUM YAZ

Sosyal Medyada Paylaşın:

BU MAKALELER İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR!

  • YENİ
“Heykeli Dikilecek Adam”: Kemal Akkoç

“Heykeli Dikilecek Adam”: Kemal Akkoç

Ekrem Hayri PEKER, 20 Kasım 2024
Türkülerde Felek

Türkülerde Felek

Dr. Halil ATILGAN, 19 Kasım 2024
Yenişehirli Deli Gazi Hüseyin Paşa

Yenişehirli Deli Gazi Hüseyin Paşa

Atilla SAĞIM, 17 Kasım 2024
Romanlarda Sosyal ve Kültürel Yaşam

Romanlarda Sosyal ve Kültürel Yaşam

Emel ÖRGÜN, 2 Kasım 2024
“İki Kasım 1943” Karaçay Sürgünü

“İki Kasım 1943” Karaçay Sürgünü

Prof. Dr. Hilmi ÖZDEN, 2 Kasım 2024
Bir Zamanlar Kültürpark

Bir Zamanlar Kültürpark

Haber Merkezi, 2 Kasım 2024
Söğütlülü Destancı Aşık Ali Şahin

Söğütlülü Destancı Aşık Ali Şahin

Haber Merkezi, 2 Kasım 2024
“Cumhuriyet Türküsü”

“Cumhuriyet Türküsü”

Prof. Dr. Hilmi ÖZDEN, 26 Ekim 2024
Kefir’deki Vatan Yahut Kefir’in Kökeni

Kefir’deki Vatan Yahut Kefir’in Kökeni

Prof. Dr. Hilmi ÖZDEN, 26 Ekim 2024
Söylev’in Okunuşunun 97. Yılı

Söylev’in Okunuşunun 97. Yılı

Nevin BALTA, 16 Ekim 2024
Çanakkale Cephesi’nde siperde olmak!

Çanakkale Cephesi’nde siperde olmak!

Tayfun ÇAVUŞOĞLU, 6 Ekim 2024