Türkler yeryüzünün en eski kavimlerinden birisidir. Önce Hunlar, sonra Oğuzlar kimliği ile Orta Asya’dan Avrupa’ya çıkıp geldikleri tarihlerde anlatılır.. Hele hele Anadolu’ya gelip yerleşmelerini 1071 Malazgirt savaşı sonrasına dayandırmak gelenek olmuştur.
Kastedilen ‘Müslüman Türkler’ ise bu yanlış sayılmaz. Türkmen zaten Müslüman Türk anlamına gelir. Ama Türkler’in Anadolu’ya gelişleri MÖ. binlerce yıl eskilere kadar dayanır. Atatürk’ün Anadolu için, “Yedi bin yıllık Türk beşiği” demesi boşuna değildir.
‘Tarih Sümer’le Başlar’ (S. N. Kramer) iddiası boş değildir… Aslında sözü edenler tarih yazıyla başlar demeyi kastetmişlerdir. Çivi yazılı Sümer tabletleri, tarihin bir yığın sırrını günümüz insanının gözleri önüne sermiştir. Bu arada başka bir oluşumu da önümüze sermiş-tir. Sümer Halkı’nın, Orta Asya’dan (Türkistan’dan) Mezopotomya’ya inmiş Turani bir halk olduğunu da… Su-mer, Sü-mer adının, ‘Su Halkı‘ anlamına geldiğini; bu adın eski Türklerin Orta Asya’daki kadim adlarından biri olduğunu da aydınlatmıştır…
Ön Asya ve Sümer Tarihi, insanlık tarihini azından MÖ.6000 yıllarına taşımıştr..
Türklerle ilgili yaygın tarihi ilk bilgiler dini kaynaklardan gelmiştir. Tevrat’a göre Nuh, Tufan’dan sonra karaya çıkınca; ‘Yeniden Türeyişi’, Adem’den sonra ikinci türeyişi başlatmıştır. Tevratın iddiasına göre dünya halkları, Nuh’un oğullarından türemişler. Yafes, Turani-lerin atasıdır. Ona ve evlatlarına Turan mülk olarak verilmiştir. Turan halkı Yafes’in soyundan gelmiştir.
Nuh’un oğlu Yafes‘in evladları Gomer, Magog, Madai, Javan, Tuval, Meşek, Tıras, Aşkenaz, Togarma ve Rifat’tır. Togarma’nın evlatları ise Uygur, Tiros, Avar, Hun, Barsil, Zarna, Kozar-Hazar, Sanar, Bulgar, Sabir’dir. Bu adlar kadim Turan halklarının adlarıdır. Tevrat’ın bu türeyiş öyküsü çok yaygın bir ilgi görmüştür.
İran’ın en eski yazılı kaynağı Zend Avesta dini bir kitaptır. Orada Med halkının, Turani bir halk olduğu yazılıdır. Turan, İran’ın doğusunda uzanan Asya topraklarıdır. Burada yaşa-yan halklar da Turan halkıdır. Firdevsi’nin Şahnamesi, Turanlılar ile İranlıların savaşlarını anlatır. İran halkının kahramanlığını anlatmak için yazılmıştır. İster istemez hasımları olan Turanlılar hakkında da zengin bilgi vermektedir. Zend Avesta Tevrat’a göre çok daha yeni bir kaynaktır…
Türk tarihinin diğer kaynakları bilimsel kaynaklardır. Yazılı metinler, arkeolojik eserler kültürel kaynaklar, destanlar, kaya resimleri, kurganlar, tabletler vb. Anadolu, Önasya ve Mezopotomya ile ilgili eski devletlerin; Akkadlar, Babilliler, Asurlar, Hititler-Hattiler’e ait kazılarda elde edilen bulgular da Türkler hakkında bilgiler taşımaktadır. Hitit-Hatti kazılarında bulunan tabletlerde, Anadolu’da Türk-Tourki adıyla bir devletten söz edilmektedir.
M.Ö. 4200’lere tarihlenen Şartamhari metni, Türkler’in bu yıllarda Anadolu’da, Tourki adıyla bir devleti olduğunu; Akkad Kıralı Naram-Sin’e karşı Anadolu birliğini oluşturan 17 devlet arasında, Tourki Kıralı İlşu Nail’in de savaştığını bildirir.
Keza, Mari Tabletleri çözümleri, 4 cilt halinde yayınlanmıştır. M.Ö.4000 yıllarına tarihlenmiş tabletlerdir. Bu tabletlerde 22 yerde Turuku,Turukku, Turukki, Turuk adları yazışmalarda geçmektedir.. Mari şehri Mezopotomya’da şimdiki Suriye sınırları içindedir. Asur kralı Şam-si-Addu‘nun iki oğlu arasındaki yazışmalarda Turukku adında ‘akıncı’ nitelikli Turani bir halktan sıkça söz edilmiştir. Adın farklı yazılması, yazanların anlayış ve anlatım farkından doğsa gerektir.
Barthold, Türk tarihçilerinin, Türk tarihinin Hunlarla başlatılmasına karşı çıkar. Türk tarihinin M.Ö. 1800 yıllarından başlatılmasını salık verir. F. Sümer, Oğuznameler’de anlatılan Oğuz ve Mete’nin Hz. Muhammed’den en az 4000 yıl önce yaşamış olması gerektiğini savunmuştur.
Yunan kaynakları İskit (Saka) adıyla, MÖ: 7.-8. yy da Yunanistan’a gelenler olduğunu yazar. Hatta İskit kılığında gelen Avar-Abar’lardan birinin Apollon tapınağını ele geçirip kendini tapınağa rahip atadığını, Abaris adıyla rahiplik yaptığını anlatır. Abaris Avar demektir.
Başta Herodotus ve diğer Yunan yazarları, MÖ. 900’lerde Orta İtalya’ya gelip yerleşen, devletler kuran Tyrrhenus’ların Türkler olduğunu yazmışlardır. (Y harfi U olarak okunur.)
Latinlerin atası Etrüskler’in (Tyrrhenus) Türk soylu oldukları artık tartışmasızdır. MÖ. 5. yy’da Karadeniz’in kuzeyine ve Balkanlara sarkan Pactyanlar Peçenekler’dir.
Çin kaynakları, Samoyedler diye adlandırılan, MÖ. 4000 yılları kayıtlarında rastlanan Kavmin, Kuzey Asya’dan inen Ural-Altay halkları olduğunu göstermiştir. Bunlar Turan-Türk halklarıdır.
Romanya’nın Turdaş kenti yakınlarında bulunan “Tartaria” tebletleri ilginçtir. Üç kil tablet 1961 kazılarında bulunmuştur. Tabletlerin MÖ. 5500 yıllarında yazıldıkları tahmin edilmektedir. İlginç olanı, tabletlerdeki yazının Sümer çivi yazısına benzemesidir. Türkçe o yıllarda hangi alfabe ile yazılmış olabilir?
Buradaki yazı Sümer piktogramlarından ve Mısır hiyerogliflerinden daha eski görünmektedir. Henüz bu yazılar okunamamıştır. Dünyanın en eski yazılı metni denebilir.
Hangi kaynağa el atılırsa, Türklerin tarihi MÖ 6000’lerin ötesinden başlamaktadır. Bir kültürün oluşması, yayılması ve benimsenmesi yoğurt mayalar gibi olmaz. Binlerce senelik birikime, ortak yaşama ihtiyacı vardır. Buna göre Kazım Mirşan’ın Türklerin tarihini MÖ 17000 yıllarına indirmesinde bir isabetsizlik yoktur.
Bunları Türk bilim adamlarının araştırması ve yazması gerekir. Batı’nın yazdığı tarihe ve Türklere biçtiği role razı gelmeyen bir tarihçi nesle ihtiyacımız vardır.
Gelelim Türk Mitolojisi’ndeki ilk insan motifine. Ural -Altay halklarının da ilk insan motifi vardır. Adı “Mo”dur. Moğol, Eskimo, Moğolistan adlarındaki ‘mo’ bu mo’dur. Mete’nin adı Mo-tun veya Mao-dun‘dur. Çin devriminin başındaki kişinin adının da Mao olduğu anımsanmalıdır. Türk Kültürünün ne denli derinlere indiği ve yayıldığını gösterir. Sözün anlamı “Gök adamı”dır. Ya da ‘gökten inmiş adam’ demektir. Eski Türk mitinde gökten inen bir ışık demetinin bir ağacın gövdesine indiği; bir süre sonra kızlı oğlanlı birçok sarışın, yeşil gözlü çocukların bu ağacın gövdesinden peyda olduğu anlatımı vardır. Bunların hepsi gökten gelenlerdir…
Orta Asya Türkleri, eskiden beri kendileri için, “ur, uz” adını benimsemiştir. Pek çok yer, halk ve kişinin adında ur, uz eki geçmektedir. Türk, Ogur, Oğuz, Kürt, Gur/Guz, Gurmanç, Ural, Urmiye, Uzbek, Töre, Turan, Urhan, Ur, Uruk vb. Ur halkı “su halkı” demektir. Orta Asya’da şimdi çöl olan yerlerin iç deniz olduğu düşünülürse bunda şaşılası bir yan yoktur. İnsanlar deniz, göl ve ırmak kıyılarında yaşamaktaydı…
Sü/sumer (su halkı), Çinliler se, si halkı (su halkı) derler. Hintliler Saka, Sak derkenKastedilen su halkı demektir. Göçlerle ve seferlerle gittikleri yerlerde, yerel halk bu sözü kendine göre dillendirmiş veya kendi dilinde karşılık vermiştir. İskit, Saka, Subar, Sibir, Suvar, Ça, Sa, Şu, Çu, Çen vb…
Türkler’de ilk insan O-g-ur’dur. O saygı ön ekidir. Aynı kültürün uzantısı Japonlarda da O saygı ön ekidir. Ur insan anlamındadır. Mezopotomya’da Ur, Uruk devletlerinin varlığını anımsayınız. Oradaki Turani devlet sadece Sümer değildir. Kuzeydeki Urmiye Gölünün adında da ur katkısı vardır. O Civarda kurulu Urartu devleti de gözden ırak tutulmamalıdır.
Ur veya Uz söylemi aynıdır. Oğuz Ata, gökten geldiği varsayılan bir ata unsurdur. Ay veya güneş ile nitelenir. Buna Mao denir. Hint Saka devletinin madeni parası üstünde de Mao simgesi vardı.
I.Darius’un yazdırdığı Behistun Yazıtları’ndan Medler‘in, Elamla‘rın ve Sakalar’ın İranlı olmadıkları anlaşılır. Med kralı Astyages-Afrasyap, bizim Alper Tunga diye bil-diğimiz kişidir. Kızı İran-Pers kralı Kurus’un anasıdır. Aralarındaki tarihi düşmanlık bilinir.
Türkler Orta Asya’dan çok çeşitli adlarla dünyaya dağılmışlar. İskit, Yazığ, Samoyed, Med, Madai, Magi, Budi, Saka, Kimmer, Hunan, Kıpçak, Oğuz, Oğur, Avar, Abar, Tatar, Guz, Gur, Honamlı, Türgiş, Keşli, Sibir, Suvar, Azer, Aslar, Alan, İskit, Karay, Fin-Ogur, Torki, Turukku, Turuk, Turuşka, Med, Part, Sarmat, Kusu, Susu, Elam, Kassi, Etrüsk, Tyrrien,Taran, Turhan, Zaza, Sasani, Bulgar, Selçuk ve çok sayıda Turani halk farklı isimlerle dünyanın her yanına dağılmışlardır.
Bu isimleri duyanlar her birinin ayrı bir ulus olduğu zannına kapılmışlardır. Türk adının benimsenmesi ve yayılması Göktürklerle birliktedir. Bugün bilim adamları bilerek veya bilmeden bu kavimlerin hepsinin Türk soylu, Türk dilli (Turani) kavimler olduğunu kabulde zorlanmaktadırlar. Eski, yeni Türk bilim insanları arasında bile farklı düşünenler vardır.
Bunu olağan saymak gerekir. Binlerce yıllık tarih şartlanması kolayca kırılıp dökülmeyecektir. Avrupa medeniyeti, merkeze Yunan’ı oturtmuş, kendileri de çevresini paylaşmışlar.
Bu konumlarından kolay vazgeçeceğe benzemezler. Ari ırk diyorlar ve kaynaklarını Orta Asya’da eskiden var olduğunu ileri sürdükleri Arius ırmağı çevresi olarak göstermektedirler. Tarih bir hikâye değil, bir bilimdir.
Pazıl oynar gibi ilkeler ve bulgular bir bir yerini alınca; kendilerine tarih ve yer tayin edenlerin kalkıp yerlerini başkalarına (Türklere) vermek zorunda kalacaklardır!.
Tarih bir siyaset aracıdır. Güçlüler, emperyalistler tarihi kendi çıkarlarına göre yazarlar.
Kendi tarihimizi yazmak ve paylaşmak bizim bilim adamlarımıza düşmektedir.
İsveç’li, Norveç’li ve İzlanda’lı bilim adamları, dillerindeki Türkçe katkısını yüzyıllar önce fark etmişler, Sibirya’ya gelmişler, Yenisey Irmağı (Geşeli-Keşeli) boylarında araştırmalar yapmışlar. Runik yazıyla yazılmış yazıtların örneklerini almışlar ve okumaya çalış- mışlar. Yörede konuşulan Türkçe şivelerinin kelime, fiil zenginliklerini saptamışlar. İsveç dili ile akrabalıklarını araştırmışlar. Üç yüz yıl önce kitaplarını yazmışlar. Nitekim Elegeş yazıtını, Orhun bengütaşlarını önce onlar ve Avrupalı ilim adamları çözmüştür.
La Martin, tarihten Türkleri çıkarırsanız geride pek bir şey kalmaz demiş. Öğünmeden önce bunları bilmek ve yazmak gerekir. Avrupa’da bir Kelt devleti var mıdır? Var’a en yakını Portugalgal limanı- Portekiz’dir. İspanya’da-Keltler-, İrlanda’da, İskoçya’da (Celtiks), İngiltere’de (Galler), Fransa’da Galya (Asteriksin akrabaları), Balkanlara doğru Galiçya, Almanya’da Bohemya, Türkiye’de Gelibolu, Galata vb. adları vardır. Ama yerleşik kültür, Asya kökenli bu göçebeleri yutmuştur.
İskandinav ülkelerine fatih olarak gelen Oden (Odun Han- Ateş Han) İskandinavların Savaş Tanrısı Odin- Votun olmuştur. Türkland’dan İskandinavya’ya işgalci olarak gelmişti. Hakkında binlerce araştırma vardır. Abdullah Gürgün’ün katkılarıyla Türkiye bundan yeni haberli olmaktadır.
Avrupalı bir dilci Türklerin, Keltlerin, Gotların tarihin bir döneminde birlikte yaşa-dıklarını ileri sürüyor. İngiliz dilinin Türkçe ile çok ortak yanları olduğunu bildiriyor. Milattan hemen sonra İngiltere-İskoçya sınırındaki bir boğazı 4500 kişilik bir Yazığ garnizonu tutmaktadır. Odun Han, batıya geçerken, Yazığlar Macaristan topraklarında egemendiler. Fas’ın önemli şehirlerinden birisinin adı Marakeş adını taşımaktadır. Bu kelimeler Türkçe olup mağara ev, mağara çadır anlamına gelir. Silifke yakınlarındaki Mara köyünü ve Mara Kalesi’ni anımsayınız. Kuzey Bulgaristan’da Madra (Mağara tapınağını ve 23 m. yükseklikteki Bulgar Kağanı Tervel’in kaya yüzündeki kabartmasını) anımsayınız. Madra mağara demektir…
Azerbeycanlı bir araştırmacı, Nil’in bin km Afrika derininde siyah renkli Teke Yörükleri’nin evlatlarına rastladığını yazmıştı. Yöre halkı ile akraba olmuşlar. Renkleri kararmış! Ama dilleri yaşamakta imiş.
Biz Türk tarihi hakkında pek bir şey bilmiyoruz…