Turquoise’ın teslim alınması ve mürettebatın akibeti |
Çanakkale Boğazı’nı geçmeyi başaran Fransız Donanmasına ait Turquoise Denizaltısı oluşan bir takım arızalardan ve aksiliklerin üzerine 30 Ekim günü üsse dönme kararı alır. Kilitbahir’i başarı ile geçen denizaltı Akbaş limanına geldiğinde kaderi ile yüz yüze gelir.
17 Teşrinisani 1331 yani 30 Ekim 1915 Cumartesi günü akşamı gece 3-5 nöbetinde bulunan Müstecip Onbaşı her zaman yaptığı gibi denizi gözetliyor, denizden gelecek bir tehlikeye karşı pür dikkat nöbetini tutuyordu. Nöbete başlayalı henüz yarım saat civarı ancak olmuştu. Gecenin karanlığında denizde bir karartı şeklinde belirsiz bir nesne gördü. Gördüğü nesneye dürbünüyle dikkatlice baktı. Bir denizaltı az bir kısmı deniz yüzeyinde karaya oturmuş vaziyette ve periskopu da su yüzeyinde belirgin bir şekilde görülmekteydi. İlk olarak gördüğü karartıyı denizaltıya yoramamıştı, yunus balığına da benzemiyor değildi. Denizin o kısmında dalgalar çoğaldığından karartı zaman zaman da kayboluyordu. Denizaltılar hakkında eğitim almıştı fakat o vakte dek denizaltıyı çıplak gözle görmekte nasip olmamıştı. Komutanları gece derslerinde denizaltıların fotoğraflarını da göstermişti. Karartının bir yunus balığına benzemediğine kanaat getirmiş, bir deniz altı olma ihtimalinin yüksek olduğu idrakine de varmıştı.
Kumandanlıktan o gece için verilen emir gereği kesinlikle ateş edilmeyecekti. Lakin içerisinde bulunduğu durumu kumandanına iletmesi için de vakit yoktu. Kumandanına bilgi verip ateş emri alıncaya dek fırsat kaçmış olabilirdi. Denizaltı da son gayretleriyle manevra yapmaya çalışıyor, içinde bulunduğu durumdan kurtulmak için mücadele veriyordu. Her şeyi göze alması gerekiyordu. Ani bir karar ile başında bulunduğu 7.5 luk topu denizaltıya doğru doğrulttu ve nişan aldı ve topunu ateşledi.[1]
Kendisine verilen eğitimlerde denizaltıyı etkisiz hale getirmenin tek yolunun periskopundan vurmak olduğunu biliyordu. Üçüncü top atışında kendisinin tabiri ile denizaltının bacasını yani periskopunu vurmuştu.[2] Denizaltı düzensiz hareketler yapmaya başlayarak su üzerine çıkmış, Çanakkale istikametinde sahile paralel vaziyete gelmiş; düzensiz hareketlerini de arttırmıştı.[3]Denizaltı son anda yapabileceği bir manevra ile içerisinde bulunduğu zor durumdan kurtulmaya çalışıyordu.
Periskopu devre dışı kalan denizaltının manevra kabiliyeti tamamen bitmişti. Denizaltı artık adeta kör olmuştu. Mürettebat panik halinde birkaç manevra daha yapmak istese de bunda başarılı olamadılar. Denizaltı içerisinde infilak eden mühimmatta içeride yoğun bir duman oluşturmuştu. İçeride oluşan duman mürettebatın denizaltı içerisinde daha fazla süre durmasını engelliyordu.
Mürettebattan torpido ustası Olivier Charles Francis Eudes denizaltıda çıkabilecek muhtemel bir yangını önleyerek personelin tamamını ölümden kurtardı.[4] Denizaltının ikinci subayı mekanik işler sorumlusu Marcel Bexque denizaltının Türklerin eline geçmemesi için onu batırmak, imha etmek için çaba harcamaya başlamıştı. Fakat denizaltında daha fazla durmak mümkün değildir. Denizaltı komutanı Vaisseau Henri Ravenel mürettebatı üzerindeki kontrolünü de kaybetmişti.
Diğer yandan top atışını yapan Müstecip Onbaşı karşılaştığı bu sıra dışı olayın ardından atışını tamamlar tamamlamaz düdüğünü kullanmış ve bataryada bulunan diğer personeli haberdar etmeyi ihmal etmemişti. Top atışı seslerini duyan Üsteğmen Yusuf Ziya Efendi ve Binbaşı Şerafettin Bey (Ersoylu) de hemen Müstecip Onbaşı’nın bulunduğu noktaya gelmişlerdi.
Müstecip Onbaşı’nın savaştan sonra o geceye dair yaşananları anlattığı sohbetlerinde; izinsiz olarak atış yaptığı için bölük komutanının olayları kavrayamadan önce kendisini biraz hırpaladığını lakin olayı kavradığında tebrik de ettiğini söyler. Kendisini hırpalayan bölük komutanını o geceden sonra tekrardan görmediğini de belirtmektedir.[5]
Müstecip Onbaşı’nın düdük uyarısı çalmasının ardından diğer askerlerde denizaltıya tüfekleriyle düzensiz ateş etmeye başlamışlardı. Amaçları denizaltı mürettebatını paniğe sevk etmek ve en önemlisi dışarıya çıktıklarında her hangi bir karşı koymayı önlemekti.
Artan duman denizaltı komutanı Ravanel’i mürettebatına teslim olmaları emri vermekten başka hiçbir seçenek bırakmamıştı. Bir beyaz havluyu bir sopaya utturarak usulca dışarıya çıktılar ve teslim oldular.
Karadan derhal birkaç bot ile denizaltı mürettebatını teslim almak için askerler gönderildi. Denizaltından çıkan 2 subay 24 denizci, 1 bayan ve bir köpekti. Esir mürettebatın içerisinde sadece hafif olarak yaralanmış bir kişi mevcuttu.
Mürettebatı teslim alınan Fransızların Turquoise denizaltısının içerisine girildiğinde mürettebatın ne denli panik olduğu daha iyi anlaşıldı. Normal şartlarda esir alınan bir gemide denizaltı komutanı tarafından imha edilmesi gereken bir takım gizli belgeler dâhil imha edilmemişti. Gemi mürettebat tarafından apar topar terk edilmişti. Belgeler incelendiğinde Turquoise Denizaltısının 5 Kasım 1915 günü saat 18:00’da İngilizlere ait Yüzbaşı C. H. Warren komutasındaki E-20 denizaltısı ile buluşacağı anlaşıldı. Ayrıca mürettebatın yapılan sorgulamasında düşmanın denizaltı sayıları, taktikleri gibi bilgiler alınırken, Fransız bahriyelilerinin komutanlarına karşı saygınlıklarının kalmadığı, aldığı kararlarda yetersizliğinden dolayı komutanlarına çok kızgın olduklarıda anlaşıldı.[6]
Turquoise Denizaltısında bulunan 2 si subay 24 ü denizci 1 i de sivil 27 kişi Akbaş’ta esir alındıkları yerde karaya çıkarılmalarının ardından öncelikli olarak üst komutanlıklara ve müttefikimiz olan Almalara bilgi verilmişti. Üst komutanlıklara verilen bilginin ardından Osmanlı ordusunda yazışma trafiği hız kazanmış Akbaştan Karargah’a verilen bilginin ardından karargahtan Seyfi Bey imzalı yazı ile durum aynı gün resmi Tebliğ olarak Basın ve Haberleşme Müdüriyetine yazılan yazı ile de bildirilmişti. Karargahtan Seyfi bey imzalı resmi yazıda;
Tebliğ-i Resmî
Matbûât Müdüriyeti’ne
Çanakkale Cephesi’nde:
Bugün “Turquoise” ismindeki Fransız tahtelbahiri Çanakkale’de topçularımız tarafından batırıldı. İki zâbitle yirmi dört neferden ibaret olan mürettebâtı esir edildi. Cephenin her üç mıntıkasında düsman gerek top gerek bomba endâhtında ziyadece faaliyet göstermis ve tarafımızdan müessir bir suretde mukabele görmüşdür. Düşmanın bu ateşlerine birkaç sefâin-i harbiye dahi istirâk etmisdir. Anafartalar’da topçularımız bir düşman nakliye gemisinin bas tarafına bir mermi isabet etdirmeleriyle nakliye gemisi keşîf duman içinde sahilden çekilmisdir.
Arıburnu’nda bomba endâhtımızdan bir düşman siperinde yangın zuhur etmis, iki saat devam etmişdir. Seddülbahir’de sağ cenâh ve merkez karsısında düsmanın iki bomba mahalli topçularımız tarafından tahrib edilmişdir.
17 Tesrin-i Evvel [1331] / [30 Ekim 1915]
Karargâh-ı Umumî
İstihbarât Şubesi Müdürü
Turquoise’nin mürettebatının teslim alınması ardından mürettebat ilk olarak sorgulanmak üzere Seddülbahir köyüne gönderildi.[9] Bir müddet Seddülbahir Köyünde misafir edilmelerinin ardından 2 Kasım günü mürettebattan 8 zabit Samsun muhribi tarafından, 16 efrat ve 2 zabit ise Sivrihisar torpidobotu tarafından İstanbul’a sevk olundular.[10] Bir müddet İstanbul’da kalan mürettebat daha sonra çoğunluğu Afyonkarahisar Esir Kampı olmak üzere Belemedik, Kayseri ve Darıca’da bulunan esir kamplarına gönderildiler.[11]
Gemi ile birlikte esir alınan 2 subay, 24 denizci ve 1 bayandan oluşan toplam 27 kişiden ismini ve görevini tepit edebildiklerimizin listesi aşağıdaki gibidir.
Afyonkarahisar’da kalan esirler zaman zaman çeşitli yol, tünel vb.. yapımlar amacıyla Afyonkarahisar’dan Belemedik[23], Çankırı gibi diğer esir kamplarına gönderilmişlerse de esirlik günlerinin büyük bir bölümü Afyonkarahisar’ında geçmiştir.[24]
Afyon’da kalan esirler zayıf ve çelimsiz olanlar plastik işlerinde çalıştırılırken genel olarak yol, tünel veya demiryolu inşaatlarında çalıştırılmışlardır.
Zaman içerisinde yapılan anlaşmalar neticesinde memleketlerine iade edilen esirlerim mübadele işlemleri 27 Aralık 1918 tarihine dek sürmüş, bu tarihten sonra ülkemiz topraklarında denizaltıdan alına esir personel kalmamıştır. 27 Aralık 1918 tarihinde Afyon askeri makamlarınca Genelkurmay Başkanlığı’na gönderilen telgrafta son esirlerin memleketlerine gönderilmek amacıyla İzmir’e sevk edildiklerini Afyonkarahisar’ında Fransız esir bulunmadığı bildirilmiştir.[25]
DİPNOTLAR / KAYNAKÇA
[1] Bursa Defteri Dergisi, Haziran 2003, Sayı: 18, Yaşayan Tarih Hüseyin Kaplan’la Söyleşi, Ahmet Erdönmez, s.127
[2] Bursa’nın Çanakkale Kahramanları, Ali IŞIKLARLI, Yarımada Yayınları, İstanbul 2008, s,23.
[3] Atlas Tarih Dergisi Çanakkale Özel Sayısı, Nisan Mayıs 2015, sayı: 33, Müstecip Onbaşı Osmanlı Donanmasında – Tunca ÖRSES, s. 106.
[4] forum.pages14-18.com/viewtopic.php?f=29&t=43441&hilit=turquoise&start=20
[5] Bursa Defteri Dergisi, Haziran 2003, Sayı: 18, Yaşayan Tarih Hüseyin Kaplan’la Söyleşi, Ahmet Erdönmez, s.127
[6] Atlas Tarih Dergisi Çanakkale Özel Sayısı, Nisan Mayıs 2015, sayı: 33, Müstecip Onbaşı Osmanlı Donanmasında – Tunca ÖRSES, s. 108.
[7] Osmanlı Belgelerinde Çanakkale Muharebeleri, c.2, T.C. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürşüğü, Ankara 2005, s.152,469
[8] Söz konusu belgenin Osmanlıca orjinali için bknz: Belge No: 2
[9] Bursa’nın Çanakkale Kahramanları, Ali IŞIKLARLI, Yarımada Yayınevi, İstanbul 2008, s.24.
[10] I.Dünya Savaşı’nda Çanakkale Boğazı Ve Marmara’da Denizaltı Muharebeleri, Yüksek Lisans Tezi, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı Yeniçağ Tarihi Programı, İstanbul 2012, Hazırlayan: Kemal Koç, S.238.
[11] Afyonkarahisar Esir Kampı (1914-1923), Gülfidan AKÇAY, Yüksek Lisans Tezi, Mayıs 2018, s.28.
[12] I.Dünya Savaşı’nda Çanakkale Boğazı Ve Marmara’da Denizaltı Muharebeleri, Yüksek Lisans Tezi, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı Yeniçağ Tarihi Programı, İstanbul 2012, Hazırlayan: Kemal Koç, S.233
[13] Taşpınar Dergisi, Yerel Tarih ve Kültür Dergisi, Afkonkarahisar Belediyesi Yayın Organı, Aralık 2012, Sayı: 9, 1. Dünya SavaşıYıllarında Afyonkarahisar Esir Kampı, H. Tahsin GÜNEK, s.41
[14] forum.pages14-18.com/viewtopic.php?f=29&t=44923&p=503607&hilit=turquoise#p503607 web sitesi
[15] Afyonkarahisar Esir Kampı (1914-1923), Gülfidan AKÇAY, Yüksek Lisans Tezi, Mayıs 2018, s.51.
[16] İlk kez 1915’de verilen Fransız askeri başarı ödülü.
[17] francois-cochet.ch/79-2/ web sitesi
[18] “studies of the ottoman domain” dergisi, Sayı:8, Şubat 2015, Çanakkale Cephesinde Donanma Desteği, İskender TUNAOĞLU, s.37.
[19] Tarihte Çukurova, C. III, Akademisyen Kitapevi, Birinci Dünya Savaşı’nda Pozantı-Belemedik (Bilemedik) Esir Kampı, Ahmet ALTINTAŞ & Çağlar ÖNGEL, s.465.
[20] Belge orijinali için bakınız: Belge No: 2
[21] Karye-i Darıca’dan Darıca İlçesine, Mutlu Kerem KOLCUOĞLU, Cinius Yayınları, İstanbul Kasım 2013, s.150, 151
[22] forum.pages14-18.com/viewtopic.php?f=29&t=43441&hilit=turquoise&start=30
[23] Belemedik Köyü; Adanaya 117 km, Pozantı’ya ise 9 km uzaklıkta bulunan bir yayla köyüdür. –Tarihte Çukurova, C. III, Akademisyen Kitapevi, Birinci Dünya Savaşı’nda Pozantı-Belemedik (Bilemedik) Esir Kampı, Ahmet ALTINTAŞ & Çağlar ÖNGEL, s.463
[24] Taşpınar Dergisi, Yerel Tarih ve Kültür Dergisi, Afkonkarahisar Belediyesi Yayın Organı, Aralık 2012, Sayı: 9, 1. Dünya SavaşıYıllarında Afyonkarahisar Esir Kampı, H. Tahsin GÜNEK, s.41
[25] Afyonkarahisar Esir Kampı (1914-1923), Gülfidan AKÇAY, Yüksek Lisans Tezi, Mayıs 2018, s.126.