Uzakdoğu’nun Ölümsüzlük Meyvesi: ŞEFTALİ |
Şeftali (Prunus persica), gülgiller (Rosaceae) familyasından bir yaz meyvesi. Dünyaya yayılması ve gen merkezi Çin olan şeftali, uzun yaşam ve ölümsüzlük sembolüdür. Bol sulu ve tatlıdır. Ilıman iklimi seven bir bitkidir. Genellikle 30 yıl yaşar. Türkiye’de en çok Bursa ve Akdeniz bölgelerinde tarımı yapılır. Dona karşı dayanıksızdır.
İlkbaharda erkenden ve yaprağından önce açan pembe renkli çiçekleri yabani güle benzer. Çeşitlerine göre Haziran’dan Eylül ayına kadar olgunlaşan şeftali meyvelerinin pek çok çeşidi (Dünya’da 100, Türkiye’de yaklaşık 64 çeşit) vardır.
Felsefe nasıl “insanın varlık sorunu” ile başladıysa; mitoloji de insanın “sonsuzluk, ölümsüzlük” arayışıyla başlamıştır. Mitolojisi tarihi de etkilemiştir, özellikle yazı öncesi tarihin önemli kaynaklarından biri de “mitler”dir. İnsanlık tarihini incelerken mitolojiye uğramadan, oraya bakmadan antik tarihi yazmak nasıl mümkün değilse, o mitlerdeki objelere bakmadan insanla beraber evrimleşen bitki dünyasını anlatabilmek neredeyse imkânsızdır. Şeftali de doğu mitolojisinin “ölümsüzlük” meyvelerinden biridir. Nasıl ki Ortadoğu dinlerinde dört bitki kutsalsa, doğu mistisizminde de şeftali kutsaldır. Budizm de turunç, şeftali, nar ve lotusun kutsallığı daha sonra Taoizm’de de aynı şekilde kendini göstermektedir.
Şeftali Ağacı, Çin dinsel geleneğinde uzun yaşamın ve ölümsüzlüğün sembolü olarak görülmektedir. Çinliler, bu ağacın bir merdiven olarak yeryüzü ile gökyüzü arasında ulaşımı sağladığına inanılmaktadır. Bugün Çincede Taoculuğun Şeftali üzerinden vurgusu gibi, bu meyve (桃子) Táozi diye adlandırılmaktadır. Şeftali ağacı da (蟠桃树) Pantao Shu olarak söylenmektedir.
Çin mitolojisinde önemli olan diğer iki zıt sembol gökyüzünü simgeleyen su ve yağmur tanrısı ejderha ile yeryüzünü simgeleyen dağ ve orman tanrısı kaplandır. Ejderha, Çin mitolojisinin en yüce hayvanı ve simgesi olup İmparator ile özdeşleştirilir.
“Kaplan, vahşi hayvanların kralıdır. (…) Kaplan, bir yang (eril) hayvandır; (…) beyaz kaplan sonbahar ve Batı’yı (Batı dişil ilke yin ile bağdaştırılır) simgelerdi. (…)’Beyaz kaplan’ kadınlar için kullanılan kaba bir deyimdir.’”. (EBERHARD, 2019)
Kaplan mitolojide Ana Tanrıça Xi-Wang-Mu’nun hâkimi olduğu dağlarla ilişkili olduğu için dişilik ile özdeşleştirilmiş olabilir. Ancak şuna dikkat etmek gerekir, imparatoru simgeleyen ejderhaya karşıt olarak kullanılan Anka sembolü Ana Tanrıçayı değil, imparatoriçeyi simgeler. (ARSLAN, 2019)
Batı Yakası’nın Tanrıçası olarak bilinen Xi-Wang-Mu, ölümsüzlerin kraliçesidir ve koruduğu Kwun-lun Dağı’ndaki Batı Cenneti’nde (Daoist cennet) ölümsüzlerle birlikte yaşar. “Jinmu ( 金 母 ) diye de adlandırılır”. (ARSLAN, 2019)
Jinmu’nun anlamı altın annedir. Bu isim muhtemelen Xi-Wang-Mu’nun yüceliğini vurgulamaktadır. Ölümsüzlük meyvesini veren hayat ağacının (şeftali ağacı) Xi-Wang-Mu’nun Kwun-lun Dağı’ndaki sarayında bulunduğuna inanılır. Xi-Wang-Mu, ölümsüzlük meyvesini veren şeftali ağacını“(…) Anka kuşu ile birlikte (…)”korumaktadır. (ARSLAN, 2019)
Ölümsüzlük konusu Çin mitolojisinde özel bir yere sahiptir. Sadece mitolojideki tanrıların değil, sonraki dönem imparatorlarının da ölümsüzlüğü arzuladığı bilinir. Bunlardan en meşhuru Çin’in ilk imparatoru Qin Shi Huang’dır. Ölümsüzlük konusu artık saplantı haline gelmiş olan bu İmparator, dünyanın her yerinde ölümsüzlük iddiası içeren ne varsa toplatmıştır. İlk İmparator hayatı uzatmak için gizli tekniklerle çok derinden ilgilenmekteydi ve muhtemelen kendisini evreni hizaya getirecek kozmik gücü ustalıkla kullanacak bir tanrı figürü olarak tasavvur etmekteydi. İmparator Huang’ın ölümsüzlük iksiri sandığı bir zehri içerek öldüğüne inanılır. Çinli imparator ve büyücüler, Batı Cenneti’ndeki Kraliyet Ana’sının ağacından bir tek şeftali dahi almaktan öyle tedirgin oluyorlardı ki, Doğu Denizindeki Kutsal Adalardan “ölümsüzlük mantarı” getirmek zorunda kalıyorlardı. Bu bilgiden de anlaşılacağı üzere, Çin mitolojisinde birçok farklı ölümsüzlük otu, ağacı veya meyvesi mevcuttur. Fakat şeftali ve şeftali ağacı ölümsüzlüğe giden yolun gerçek pusulalarıdır. Ölümsüzlük aramak için hiçbir şeyden sakınmayan bir İmparator bile, Tanrıların anasının ağacından o meyveyi almaya cesaret edememişlerdir.
Şeftali Ağacından meyve koparmaya cesaret edememenin sebebi; Çin mitolojisinde hayat ağacı bir şeftali ağacı olup Ana Tanrıça Xi-Wang-Mu tarafından korunmaktadır. Aynı zamanda Xi-Wang-Mu’nun evi olan Kwun-lun dağı yer altı dünyasına açılan bir geçittir ve Xi-Wang-Mu salgın hastalık yani ölüm ile ilintilidir.
Japon mitolojisinde bunun yansıması Izanami’nin bir şeftali ağacı olan hayat ağacına ev sahipliği yapan yer altı dünyasına inmesi, o bölgenin hâkimi ve ölümün efendisi olması şeklinde vuku bulmuştur. Bu iki mitoloji arasındaki bir başka benzerlik, Taoizm’de Güneş ve Ay’ın yaratım sürecinin erkek element Yang’a bağlanmasıdır.
Maymun Kral, Ming Hanedanı (1368-1644) zamanında yayınlanan ve Çin literatürünün 4 başyapıtından biri olan “Batıya Yolculuk” içerisinde geçen ana karakterdir. Eser, Monk Tang olarak da adlandırılan Xuan Zang’ın öğrencileri ile birlikte kutsal Budist yazıtlarını elde etmek için şu anda Hindistan olarak adlandırılan bölgeye yaptıkları yolculuğu anlatır.
Yolculuk sırasında, karakterler toplamda seksen bir olmak üzere bir dizi zorluk ve sınama ile karşılaşır. Zor ve hile kullanarak çok sayıda şeytan ve kötü ruh onları farklı şekilde durdurmaya çalışır. Sonunda, inançlı yolcular zafer kazanır ve Çin’e kutsal yazıtlar ile dönerler.
Keşiş’in öğrencileri Maymun Kral olarak da bilinen Sun Wukong, Pigsy olarak adlandırılan Zhu Wuneng, Sandy olarak adlandırılan Sha Wujing ve Beyaz- Ejderha attır. Bu dört ölümsüz Cennet’te işledikleri suçlar yüzünden insan dünyasına hapsedilmişlerdir. Merhametli tanrıça Guanyin günahlarının karşılığını ödemek ve kendi göksel dünyalarına dönmelerini sağlamak için son bir şans verir – Budizm’e dönecekler ve kutsal yolculuğunda Keşiş Tang’ı koruyacaklardır.
Maymun Kral, bir Taoist ustanın himayesinde olağanüstü güçler geliştirir. Yüce güçlere sahip bir haylaza dönüşür ve sinirlendiğinde Cennet’te ve altında kaos yaratır. Cennet’in Zümrüt Hükümdarı Maymun Kral’a “Cennet’in Yüce Bilgesi” unvanını vererek onu yatıştırmaya çalışır. Buna rağmen, Maymun bu unvanın düşük bir statüye dönüştüğünü öğrenince, o cennet mekânda daha da büyük karışıklığa yol açar.
Kuralları çiğnediği için, Maymun Kral etkisizleştirilir ve beş yüz yıl boyunca, ta ki Keşiş Tang hücresinin önünden geçene kadar bir dağın altına kapatılır. Keşiş Tang ona Wukong ismini verir ki bu da “boşluğa aydınlanma” anlamındadır.
Zaman geçmeden, Maymun Kral keşişe ne kadar değerli olduğunu kanıtlar. Şeytanların kılık değiştirerek onu aldatmaya çalışmalarına kanmaz ya da güzellik veya zenginlik tarafından ayartılmaz. Keskin algıları Keşiş Tang’i pek çok tehlikeden kurtarır.
Bir gün, Keşiş Tang ve öğrencileri gizemli Beyaz Kaplan Sıra Dağı’na girerler ki burada İskelet Şeytan yaşamaktadır. Grubun yolunu kesmek için, şeytan bir insan biçimine dönüşür ve kendini genç bir kıza dönüştürür. Maymun Kral bu aldatmaya kanmaz ve bu sahte kızı öldürür. Şeytanın ruhu yılmadan ölü bedenden ayrılır.
Keşiş Tang, Maymun Kral’ın görünüşte nedensiz şiddetinden dehşete düşer. Maymun açıklama yapmadan önce, İskelet Şeytan bir deneme daha yapar ve bu sefer kızın annesi kılığına girer. Maymun Kral şeytanı tekrar öldürür. Şimdi, nazik keşiş yanında durmaktadır.
Şeytan aniden kızın babası şekline dönüşür. Bu sefer Maymun Kral şeytanı tamamen yok eder. Keşiş Tang, görünüşe aldanarak, Maymun Kral’ın sadakatini ret eder ve onu kutsal yolculuktan men eder.
Ustası tarafından pek çok kez hatalı davranılsa da, Maymun Kral Keşiş Tang’a bağlılığını sürdürür ve bütün yolculuk boyunca onu içten bir şekilde korumayı sürdürür. Ret edildikten sonra bile, keşişi tehlikelere düşmekten korur.
Seksen bir tane zorluk ve çalkantının üstesinden geldikten sonra, grup en sonunda Çin’e kutsal yazıtlar ile döner. Büyük başarılar karşılığında, Maymun Kral “Mücadeleden Zafer ile Çıkan Buda” unvanını alır.
Bu yeni Buda Maymun Kral daha önce Cennette kendisine yedirilen şeftaliyi çok sever ve bütün insanlarının da bu meyveden yemesini ister. Sun Wukong (Maymun Kral), şeftali yemek istediği ve herkesin yemesini istediği için “Şeftali Bayramı” ziyafeti düzenletir. Efsanenin başka bir anlatımında da Şeftali Bayramı’nı düzenleyen Kraliçe/Tanrıça Xi-wangmu’dur (西王母, 王母娘娘 – Batının ana kraliçesi; sonsuz yaşamın sırrına sahip olduğuna inanılırdı.) Efsaneye göre, ay takviminin yedinci ayının 18. Günü Xiwangmu’nun doğum günüdür; bu aynı zamanda Xi-wangmu’nun Zhou-wu-wang’la buluştuğu ve Xiwangmu’nun şeftali ziyafeti verdiği gündür. Zhoumuwang’ın Xiwangmu’nun ölümsüzleri davet ettiği şeftali ziyafetine geldiği düşünülüyor. Bu buluşmanın daha batıya Ortadoğu coğrafyasındaki karşılığı Hızır ve Elyasa’nın buluşmasını içeren Hıdırellez’dir. O efsane de gül ağacının altında buluşan bu karakterler, Çin mitolojisinde Şeftali Ağacının altında buluşmaktadır.
Şeftali Ağacı, ruhsal yaşam enerjisi sağlayan bir ağaçtır. Toplamda üç bin altı yüz kutsal Şeftali Ağacı vardır. Meyvesi çok küçüktür, binlerce yıl geçtikten sonra anca olgunlaşır. Şeftali yiyen insanlar sonsuza kadar yaşayabilir. Herkes şeftali yiyemez, bu yüzden Sun Wukong herkes şeftali yiyebilsin diye büyük bir ziyafet düzenlerdi. Kutsal şeftali ağacı her bin yılda bir kere yaprakları yeşerirdi. Meyvenin oluşup olgunlaşması için ise üç bin yıl gerekirmiş. Yani tanrılar, bu kutsal şeftalileri yiyebilmek için dört bin yıl bekliyorlarmış. Maymunlar kralına verilen cezanın sebebi de az çok belli görüldüğü üzere. Sun Wukong, bir gün yasak olmasına rağmen olgunlaşmış şeftalilerden birini yer. Bunu öğrenen imparator ve eşi, ona büyük bir ceza vermek isterler. O zamanlarda onun için en büyük ceza idamdır. Ancak, Sun Wukong, o şeftaliyi yemişti bir kere ve artık o da bir ölümsüzdü. Bu nedenle başka bir ceza düşünülmeliydi. Tanrılar kendi aralarında kararlaştırdılar ve onu beş yüzyıllığına batıya sürgün ettiler.
Çin mitolojisinde, kutsal şeftalileri tanrılar tarafından uzun ömürlü olabilmek için tüketilmekteydi. Bu şeftalilerin ekicileri, Çin imparatoru ve eşi Xi Wangmu’dur. Tanrıların ölümsüzlüğü için bu şeftalileri onlarla seve seve paylaşmışlardır. İmparatorluk bahçelerine Şeftali Ağaçları dikilmiş ve her yıl Şeftali Bayramında halkla bu Şeftaliler paylaşılmıştır.
Tian Shan’da bir yerde bir dağın üzerinde ve her 3.000 yılda sadece bir kez açan “Ölümsüzlüğün Şeftali Ağacı” olan Çin kültüründe ölümsüzlük ve Taocu din mitoloji ‘de önemli bir kavramdır. Tanrıların ziyafet sofrasında sunulmaktadır. Meyvesi çok küçüktür, binlerce yıl geçtikten sonra anca olgunlaşır. Şeftali yiyen insanlar sonsuza kadar yaşayabilir. İşte bu meyveden Maymun Kral yemiştir. İnsanlara da onun dünyevi olanını yedirmek için elinden geleni yapmıştır. Cennette yediği o Şeftalinin çekirdeğini dünyaya getirmiş, ondan bugünkü Şeftali Ağaçlarının yetiştirilmesini sağlamıştır. Batının Ana Kraliçesi Xi-wangmu Cennetteki tek Şeftali Ağacının koruyucusu, Maymun Kralın bu Ağaçlarını kutsamıştır. Çin inanışında insani ölümsüzlüğü Şeftali’nin içine ya da Ağaca saklamıştır. Belki de o yüzden Çin mitolojisinde “Şeftali Ağacı, Cennete yükselen Ağaçtır.”
Ütopik Çin yazılarında da sıkça Taocu göndermelere rastlanır. Tao Qian’nın (T’ao Ch’ien, İ.Ö. 372?-427?) ünlü “Şeftali Çiçeğinin Baharı” adlı eserinde, asırlar önce savaşın yerle bir ettiği bir bölgeden kaçan ve o günden beri sınırlarının ötesindeki tarihin karmaşasından habersiz, mükemmel bir sadelik, uyum ve barış içinde yaşayan pastoral bir toplumu tesadüfen keşfeden bir balıkçının öyküsü anlatılır. Ütopyacılar kalması için ne kadar ısrar etse de, balıkçı deneyimini arkadaşlarıyla ve yerel bir yöneticiyle paylaşmak için bu toplumdan ayrılır ve bir daha asla dönüş yolunu bulamaz. Balıkçı, ideal dünyanın dışsal değil spiritüel bir yolculuğun ürünü olduğunu, ütopyanın bir zihin hali, bir tavır oluşturmadan öte olmadığını anlayamamıştır.
Çin’in bu çok ünlü bir efsanesine göre, yolunu kaybeden bir balıkçı şeftali çiçeğiyle süslü bir vadiye girmiş ve burada dünyayı hiç tanımayan bir insan topluluğuyla karşılaşmış. Buranın sakinliğine ve mutluluğuna bayılan balıkçı burada bir süre kalmış. Daha sonra vadideki insanlarla vedalaşmış ve oradan çıkmış. Evine dönünce burayı çok anlatmış. Ancak bir daha o vadiyi hiç bulamamış. Bu efsane Çin’de çok yaygındır. Yaşam sıkıntısından bunalan insanlar her zaman böyle bir yer bulmak isterler. Ancak efsanede bahsedilmiş olan yer Çin’in güneyindeki Chang De kentinin yanındaki Tao Huayuan bölgesidir.
Çin mitolojisi ve efsanelerinde şeftali meyvesiyle bir şekilde bağlantılı olan Tanrılar ve ulular şunlardır;
Han Xian-zi – (Han Hsiang-tzu) Taoist mitolojideki sekiz önemli ölümsüzden biri. Tang hanedanlığının önemli bir şahsiyeti ve devlet adamı olan Han Yu’nun erkek yeğeni. Onun çılgın bir mizacı ve doğaüstü güçleri olduğuna inanılırmış. Bir gün şeftali ağacından düşmüş ve ölümsüzlüğü kazanmış. O flütüyle, elinde çiçek demeti veya şeftali tutarak resmedilirdi.
Shou-lao – (Shou-xing) Taoizmde eski bir Tanrı. Uzun ömür ve şans Tanrısı. Uzun yaşamın yıldız Tanrısı. Kocaman kafalı, elinde uzun bir değnek ve içinde uzun yaşama sebep olan su barındıran bir su kabağı taşırken resmedilirdi. Diğer elinde ise ölümsüzlüğün simgesi olan şeftaliyi tutmaktadır.
Shou-xing – Yıldız Tanrı. Bir San-xing. Adının anlamı “Uzun Yaşam Yıldızı” dır, büyük ve kel bir kafası var. Düğümlü bir değnekle destek almaktadır. Diğer elinde ölümsüzlüğün simgesi olan şeftaliyi tutar. Sembolü mantar veya su kaplumbağasıdır.
Sun Hou-zi – (Sun Hou-tzu) Rüzgârın oğlu. Tanrıların yetenek ve hünerlerine sahipti. Daha sonra ölümsüzlük şeftalisinden yedi ve ölümsüz oldu.
Wang Mu niang-niang – Ölümsüzlük şeftalisini koruyan Tanrı.
Tang hanedanlığı döneminde dönemin en meşhur şairi Bai Juyi (Bai Leitan olarak da bilinir) tarafından yazılan ve İmparator tarafından Lu Dağındaki Dalin Budist Tapınağına hediye edilmiştir. Tang döneminin en önemli kültürel miraslarından biri olarak günümüze kadar gelmiştir. Şiir şöyledir;
Dalin Tapınağındaki Şeftali Çiçeği
Çincesi
大林寺桃花
白居易
人間四月芳菲盡,山寺桃花始盛開。
長恨春歸無覓處,不知轉入此中來。
Türkçesi
Bai Juyi Tarafından
İnsan âleminin Haziran ayında, tüm güzel ve kokulu çiçekler kaybolur,
Fakat dağ tapınağındaki şeftali çiçekleri yeni çiçek açmaya başlar.
Bahar sona erdiğinde ve hiçbir yerde olmadığından hep şikâyet ederdim.
Baharın basitçe buraya taşınacağını bilmiyordum.
Ağaç ve bitkide bulunan kutsallık, kötü ruhların zarar vermesinde engelleyici bir etken olarak görülmüştür. Bir Japon yaratılış mitinde şeftali ağacı kötülükleri kovar. Japon dininde “hayat ağacı” karşımıza “şeftali ağacı” olarak çıkmaktadır. Şeftali ağacında iki özellik göze çarpar. Birincisi, yaratılış mitindeki özelliği ikincisi ise kötü ruhları kovma özelliğidir. Kötü ruhları kovma özelliğinin diğer özelliklerinin yanında daha baskın olduğu söylenebilir. Japon yaratılış mitine göre, göksel ruhlar, Japonya’yı ve davet eden erkek ve davet eden kadını oluşturdular. Bunlar daha sonra yer, deniz, mevsimler, ağaçlar, at ruhlarını doğurdular. Daha sonra davet eden erkek, davet eden kadının kötü ruhlar oluşturduğunu görünce kaçar, kadın onun peşinden sekiz fırtınayı ve gece ülkesinin bin beş yüz savaşçısını gönderir. Erkek yaşayanlar ve ölüler ülkesinin sınırındaki, şeftali ağacının dibine saklanır. Geldiklerinde onlara üç şeftali fırlatır. Bunun üzerine hepsi geri dönerler. Davet eden erkek, şeftalilere “Bana yardım ettiğiniz gibi sıkıntıya düşüp bunaldıklarında bütün insanlara da yardım edin” der. Japonlar arasında günümüze kadar gelen inanışa göre, kötü ruhlar “kutsal ağacın meyvesi şeftali” ile uzaklaştırılır. (ÖZTEKİN, 2008)
Kafkasya, Anadolu, Ortadoğu ve Avrupa’da görülmesi Persler sayesinde olmuştur. Bununda sebebi, İpek yolu ve İpek yolunun o dönemlerde ki kontrolünün Persler de olmasıdır. Avrupa da sözcüğün Fransızcada “pençe” ve Latincede “persici” ve İngilizce de “peach” olmasının sebebi Pers’ten gelen bir meyve olmasıdır. Asıl olarak Şeftalinin yetişme ve gen merkezi Çin’dir.
Türk dünyasında geç dönemde görülen meyvelerden biri de şeftalidir. Şeftalinin Türk kültüründe geç görülmesinin en büyük sebeplerinden biri Çin’deki ilk şeftali üretim merkezlerinin Çin coğrafyasının güneyinde olmasıdır. O yüzden özellikle Asya’nın orta ve kuzey coğrafyasının kültürlerinde şeftali pek görülmez. Türklerin Mani dini denemelerinde Mani dininde de önemli bir yer tutmasından dolayı Şamanların ritüellerinde görülmeye başlanmıştır. Bu Altay Şaman ayinlerinde de şeftali çekirdeği kullanılmaktadır.
Altay şamanlarının ayin ritüelleriyle ilgili olarak kaynaklarda şöyle bir gözlem kaydedilmiştir; “âdette şaman (bakşı) ayini üç bölümden ibarettir. En az üç gece devam eder. En son bölümü sabahleyin olur. Ayin başlamadan önce bakşı mum yakarak bir fal açar, fala şöyle bakılır; bir kaba su doldurup halı üzerine konur. Kabın yanına ayna ve mum yerleştirilir. Ocaktaki ateşe şeftali çekirdeği atılır. Bu çekirdeğin kömürüyle yedi yaşındaki bir çocuğun avuçlarını ve gözlerini boyarlar. Suya bir yüzük, iğne ve biraz pamuk atarlar. Bakşı dua okur, suya bakıp ayin yaptıran kişilerin sorularına karşılık verilir.” (İNAN, 1986)
Türkçe de şeftali ismi Farsça aynı anlama gelen “şaftālū” sözcüğünden alıntıdır. “şaft” büyük, kalın, etli, dolgun vekaba anlamında, “ālū” alıç, erik anlamındadır. Bu da “büyük/etli alıç veya erik” gibi bir anlam ifade etmektedir. Yazılı kaynaklarda Türkçe şeftali kelimesine ilk defa Ebu Heyyân’ın (1312) “Kitabü’l-İdrak li-Lisani’l-Etrak” (Türklerin Dilini Anlama Kitabı) adlı eserinde rastlanmaktadır. Yine 1600’lerden sonraki Divan Şiirlerinde “şeftālü” sözcüğünün “öpücük, buse” anlamında kullanıldığı sıkta olmasa görülmektedir.
Bugün Türkiye de Bursa Şeftali ile özdeşleştirilse de örnek olarak Evliya Çelebi Seyahatnamesinde bu meyveden Bursa faslında Uludağ eteklerindeki kestane ormanıyla beraber bahsetmektedir. Onun yerinde Eyüp şehrinin şeftalisinin meşhurluğunu anlatmaktadır. Tosya, Bolu, Dörtdivan Türk ahalisinin şeftaliye “tüylü yumru” demesinden bahsetmektedir. Bozcaada da Yahudilerin terbiye ettiği şeftalilerin çok güzel olduğunu belirtmektedir. İstanbul Kasımpaşa da ilginç bir şeftali tanımlamaktadır; “sulu lâl renkli papa şeftalisi”. Bursa da şeftaliden bahsetmesi Uludağ eteklerindeki Kestane ormanlarından bahsederken, Hayat suyu kaynağının yakınlarındaki şeftali ağaçlarından bahsetmesidir. Zaten Bursa bir su şehridir ve Şeftali hem suyu hem de yumuşak iklimi sevmektedir. Daha sonrasında Şeftali’nin Anadolu’daki merkezinin Bursa olmasının sebebi suyu, toprağı ve havasıdır. Seyahatname de geçen Şeftali çeşitleri şunlardır; “et şeftalisi, papa şeftalisi, beyaz ve al şeftali, lâl renkli şeftali.”
1502 tarihli Kanunname-i İhtisabı-ı Bursa’da meyvenin bahsi şöyle geçmektedir; “Şeftali: Tazesi bir okkası, üç günden sonra altı yüz dirhemi, sonunda iki okkası bir akçeye satılacaktır.” (KARAKAŞ, 2021)
Kaynakça: