2021 yılı içinde çıkan “XIX. Yüzyıl Osmanlı Devlet Adamlarından İbrahim Edhem Paşa” başlıklı kitap dostum ve aynı zamanda www.belgeseltarih.com sitemizin yazarlarından Dr. Salih Erol’un Türk Tarih Kurumu (TTK) yayınları arasında çıkan ikinci kitabı oluyor. Kitap on dokuzuncu yüzyılın büyük bir bölümünü yaşamış bir Osmanlı paşasının hayatını konu ediniyor. Bu son kitabına geçmeden önce yazarın daha önceleri yayımlanmış diğer iki kitabını hatırlatmakta tarih okurları için yarar görüyorum.
Salih Erol’un TTK yayınları arasında 2013’te çıkan kitabının adı “Vekayi-i Baba Paşa Fi’t-Tarih” idi. O kitabında Baba Paşa adıyla bilinen ve 1820 yılına kadar yaşamış Pehlivan İbrahim Ağa’nın hatıratını /vekayinamesini yayımlamıştı. Baba Paşa Vekayinamesi’nin orijinal el yazması aynı yıl Bursalı bir yazar (Abdüllatif Efendi) tarafından kaleme alınmıştır. Yazma nüsha halen Bursa İnebey Yazma Eser Kütüphanesi’nin paha biçilmez koleksiyonları arasında yerini muhafaza etmektedir.
Salih Erol’un ilk kitabı ise hâlen yaşadığı Yenişehir’le ilgilidir. “Hüdavendigar Vilayet Salnâmelerinde Yenişehir Kazası (1870-1927)” adlı bu kitap, Bursa’nın belirtilen tarihler arasında basılmış otuz beş yıllığını tek tek Yenişehir için taramakla ortaya çıkmış ciddi bir emek mahsulüdür. Erol, bilhassa Yenişehir’le bütünleşmiş; birçok bakımdan ihmal edilmiş, tarih zengini bu ilçemizi karış karış gezmiş ve burayla ilgili yüzden fazla araştırma yazısına imza atmıştır.
Bütün bunlara değindikten sonra şimdi yazımızın esas konusu olan ve en başta zikrettiğimiz –şimdilik – son kitabının kritiğine geçebiliriz.
Hemen söylemeliyim ki, Edhem Paşa ile ilgili kitabının ilk değerlendirmesini bizden önce davranan dünyaca ünlü tarihçimiz İlber Ortaylı yapmıştır. 2021 yılında çıkan bu kitap ülkemizin önde gelen tarihçilerinden İlber Ortaylı’nın da ilgisi çekmiş ve Hürriyet gazetesinde köşesinde tanıtmıştır. (Bakınız: Hürriyet Gazetesi 03.10.2021 tarihli sayı / belgesel tarih sitemizdeki yazı).
Ben şahsen kitabı okuyunca iki şeyi düşündüm: İlki eğitimin ne kadar önemli olduğunu; yetenekli ve iyi eğitim almış bir gencin devlete ne kadar faydalı olabileceğini gördüm. Üstelik o genç ailesini de eğitiyor. İyi eğitim almış, nitelikli – yetenekli araştırmacılar devletine, milletine ve insanlığa katkıda bulunurlar.
Düşündüğüm ikinci şey ise Osmanlı Devleti’nin “Neden yıkıldığı” değil, “Neden bu kadar uzun yaşadığı” sorusudur. Ortaylı’nın deyimiyle “İmparatorluğun en uzun yüzyılı” olan on dokuzuncu asırda Osmanlı’nın uzun yaşamasının en önemli sebebi Avrupalı devletler ve Rusya’nın uzlaşmaya varamamalarıdır. Edhem Paşa, gibi Avrupai eğitim almış adamlar bir avuç kadardır ve yapabilecekleri ister istemez sınırlı kalmaya mahkumdur.
Enderun kapandıktan sonra Osmanlı Devleti’nde devlet kademelerinde yükselme ya bir üst düzey yöneticiye kapılanma ve ilmiye sınıfına mensup olmaktı. Bunun da yerini – 1830’lardan itibaren – “Düvel-i muazzama (güçlü devletler)”nın İstanbul’daki elçileri ile yakınlık kurabilenlerin bürokrasideki yükselişi takip etmiştir.
Mora Yarımadası’nda 1821’de başlayan Yunan/Rum İsyanı, bütün adalara olduğu gibi Sakız adasına da sıçrar ve Osmanlı’ya karşı başkaldıran Sakızlılar, isyanı bastıran Osmanlı kuvvetleri karşısında ağır bir bedel ödemek zorunda kalırlar. İsyana kalkışan yetişkin Rumlardan nerdeyse hiç kimse hayatta kalmayınca ada sahipsiz çocuklardan ibaret kalır. Bu çocukları askerler ve Müslüman aileler evlatlık olarak alırlar.
İşte, geleceğin Edhem Paşa’sı bu öksüz yetim çocuklardan sadece birisidir. Ailesini kaybeden bir çocuğun zamanla yükselerek padişahtan sonraki en üst resmi makam olan sadrazamlığa getirilme hikâyesini buluyoruz kitapta. Bu da Osmanlı Devleti’nin dünyanın hiçbir devletine benzemeyecek kadar kendine özgü özelliklerindendir.
II.Mahmut döneminin önde gelen devlet adamlarından Hüsrev Paşa, devlet içinde nüfuzunu arttırmak gayesiyle olsa konağında yetenekli çocukları yetiştirir. Hüsrev Paşa, bu çocuklarından birine “İbrahim Edhem” adını vermiştir.
Osmanlı Devleti, teknolojik açıdan yetersiz kalmıştır. Açılan mühendislik okulları kökleşmemiş, Avrupai ordu kurma denemeleri yeniçeri-ulema iş birliği ile çıkarılan isyanlarla önlenmiş, reformcu padişah III. Selim bu süreçte hayatını kaybetmiştir.
Padişah II. Mahmut’un yaptığı reformlar halkın tepkisine neden olmuştu. Padişahın yurt dışına öğrenci gönderme projesine çevresindekiler “Halk tepki gösterir” diye karşı çıkarlar. Hüsrev Paşa, burada devreye girer ve içlerinde İbrahim Edhem’in de bulunduğu dört genci 1830 yılı sonlarında Fransa’ya eğitim için gönderir. Bu çocuklar, Avrupa’ya tahsil hayatı için gönderilen ilk küçük kafile sayılır.
İbrahim Edhem, titiz ve özel bir ilköğrenimin ardından, 1830’da öğrenim amacıyla Avrupa’ya gönderilen ilk Osmanlı talebeleri arasında yerini almıştır. Paris’te yaklaşık on yıl süren öğreniminin sonucunda jeoloji—maden mühendisi olarak yurduna dönmüştür. İbrahim Edhem, Batılı bir yükseköğrenim kurumundan diploma alan ilk Osmanlı gençlerinden birisidir.
Osmanlı Devleti’nin modernleşme çabalarının en yoğun dönemlerinden olan 1839—1876 yılları arasında, önemli bir aktör olarak dikkat çekmektedir. Bütün zorluklarına rağmen Osmanlı memleketinin imar, iskân, eğitim, bilim, ekonomi … gibi alanlarda kalkınması için hizmet etmiştir.
Osmanlı zamanın ilk şose yollarından biri olan Gemlik – Bursa yolunun 1860 ortalarına doğru tamamlanmasını sağlayan kişi dönemin Ticaret ve Nafia nazırı Edhem Paşa’dır mesela. Mudanya – Bursa demiryolunu 1870’lerin başlarında yerli bir proje olarak başlatan kişi de aynı kişidir. Maalesef Osmanlı Devleti’nin “yerli” yatırım yapma kapasitesi son derece sınırlı olduğundan adı geçen demiryolu ancak 1890 başlarında Belçika sermayesi tarafından tamamlanabilmiştir.
İbrahim Edhem Paşa, dönemin Osmanlı iç siyasi çalkantılarından mümkün mertebe uzak durmaya çalışmıştır. Çalışkan ve dürüst bir bürokrat olarak Sultan Abdülmecid, Abdülaziz ve II. Abdülhamid’ in takdirlerini kazanmıştır. Aşırı şüpheci kişiliğiyle bilinen Sultan II. Abdülhamid’in ona olan güveni ve onun da padişaha bağlılığı şaşırtıcı düzeydedir. Üstelik daha önceleri mason locasını kaydolmuş olduğunu bildiği halde onu sadrazamlığa getirilmiştir.
Birçok hizmetinin ardından 1893’te vefat eden İbrahim Edhem Paşa’nın geride bıraktığı aile ise, Osmanlı ve Cumhuriyet modernleşmesine üst düzey katkılar sağlamış seçkin şahsiyetler olarak ön plana çıkmışlardır. Osmanlı’da müzecilik geleneğini başlatan Osman Hamdi, nümizmatik alanında otorite sayılan İsmail Galip ve Türk kültür tarihinde büyük bir yere sahip olan Halil Edhem Eldem bu aileye mensuptur. Ailenin bir sonraki kuşağı Türkiye Cumhuriyeti zamanında seçkin konumunu muhafaza etmiştir.
Söz konusu tarih olunca her araştırmacının kendine özgü bir yaklaşım tarzı vardır. Kimisi olayları, kimisi kurumları kimisi de şahsiyetleri ön plana alarak geçmişi araştırır. Tarih bir bilim olduğu kadar bir sanattır aynı zamanda. Salih Erol’un tarihçiliği biyografi eksenli bir tarihçilik oluyor daha çok. İnsanı merkeze alarak, dönemleri, kurumları ve mekânı inceliyor.
Tarihi şahsiyetler bulundukları zamanı, ortamı etkiler ve onlardan etkilenir. Salih Erol’un hassas bir denge içinde şahsı ve dönemi birbirleri içinde kaybetmeden inceleyebilme sanatındaki maharetini görmek ve hakkını teslim etmek gerekiyor. Bunu daha yakından görmek için okuyucuya İbrahim Edhem Paşa kitabını okumayı tavsiye edelim
Ekrem Hayri PEKER
*Salih Erol, XIX. Yüzyıl Osmanlı Devlet Adamlarından İbrahim Edhem Paşa, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 2021, 349 sayfa
Kimya mühendisi, araştırmacı, yazar.
Bursa Mustafakemalpaşa’da (1954) doğdu. Anadolu Üniversitesi Kimya Mühendisliği bölümü mezunu.
TUBİTAK veri tabanına kayıtlı “Teknoloji tabanlı Başlangıç Firmalarına Özel İş Geliştirme” mentörü, C Grubu iş Güvenliği uzmanı olarak Nano kimyasalların tekstil materyallerine uygulamalar konusunda üniversitelerde konferanslar verdi.
Yayınlanmış kitaplarından bazıları:
"Kuşçubaşı Hacı Sami Bey",
"Özbek Mektupları",
"Yeşim Taşı - Ön Türkler ve Türk Tarihinden Kesitler",
"Kafkasya'dan Anadolu'ya - Zekeriya Efendi".
Belgeseltarih.com kurucu ortağı ve yazarıdır.
E-Posta: [email protected]