Yalova Vilayetine İskan Edilen Kafkas Göçmenleri |
Yalova ili, Samanlı Dağlarının kuzeye bakan eteklerinde kurulmuştur. Yalova’da yerleşim çok eski tarihlere (Prehistorik döneme) kadar gider. Yalova yöresi tarih içinde Bitinya, Roma, Bizans toprakları içinde yer aldı. Yalova’nın antik dönemdeki adı bilinmemekle birlikte, yöreye Pylophia ve Xenotochion dendiği, Bizans döneminde İtalizones toprakları ya da Yalakovası diye geçen bu yöre, 1337’de Emir Ali tarafından Osmanlı topraklarına katıldı. XV ve XVI yüzyıl tarihçileri, yöre için Yalakova ve Yalakabad adlarını kullandılar. İstanbul’a bağlı iken 1995’te il oldu.
Tarihçi Halil İnalcık, 27 Temmuz 2009’da Yalova’da düzenlenen sempozyumda; Osmanlı Devleti’nin 1299 değil, 1302’de kurulduğunu şöyle açıklamaktadır:
“Orta Çağda Hanedan demek Devlet demektir. Türk Devletlerinde hanedanın kurulması için hutbe okunması ve sikke bastırılması gerekmektedir. Ancak, Türk ananelerinde Hakanlığı namzet olanlardan birisinin zafer kazanması gerektiğini ve bu durumu Tanrının ona bir Kut(Hanlık) vermesi şeklinde tasvir edildiğinden söz eder.
Buna istinaden; Osmanlı Beyliği’nin devlet statüsünü, 27 Temmuz 1302 tarihinde Yalakova’da (Yalova’nın o günkü adı) Bizans’a karşı yaptığı Bafeus (Koyunhisar) zaferi ile kazandığını, Osman Bey’den sonra oğlu Orhan Bey’in hiç itirazsız Osmanlı Beyliği’ne oturması, Hanedanın kurulmuş olduğunu ispatlamaktadır.
Yalova: İstanbul, İzmit ve Bursa vilayetlerinin kesişme noktasında yer aldığı için ulaşım açısından tarihten beri önemli konumda bulunmaktadır.
Doğu Roma döneminde Roma yolu, Osmanlı döneminde Hac Yolu ve bazı karayolları Yalova’dan geçmekteydi.
***
Rus istilası üzerine (1877-1878); Rumeli’de oturmakta olan Türk nüfusu ile birlikte Çerkeslerin de (hemen hemen tamamı) İstanbul tarafına doğru göç etmeleri yüzünden 300.000’den fazla bir nüfusun Edirne ile İstanbul arasında, daha sonra da Marmara Denizi’nin etrafına yığılmıştır.
II Abdülhamid devrinde Türk limanları arasındaki deniz taşımacılığı Avrupa kampanyaları, İdare-i Mahsusa ve Şirket-i Hayriye’ye ait Gemilelerle yapılıyordu. Bu devirde Osmanlı Şirketlerinin elinde 23 yolcu vapuru mevcuttu. Bu vapurlar, Boğaziçi, Marmara ve Karadeniz’de çalışıyordu.
Varna’dan ilk etapta Çerkes muhacirleri Mart 1878’den itibaren gemilerle sevk edilmeye başlandı. 800 muhacir, kiraladıkları bir gemi ile Varna’dan Mudanya iskelesine gelmişlerdir. Llyod kampanyasından kiralanan gemiler ve “Selimiye Fırkateyni”, “Taif”, “Feyziyye-i Bari”, “Sultaniye” ve “Mecidiye” vapurları ile muhacirler taşınmışlardır.
25 Şubat 1878’de “Umumi Muhacir Komisyonu”da bağlı olarak, “Sevk-i Muhacirin Komisyonu” da kuruldu. Göçmenlerin sevki için İzmit, Bandırma, Mudanya ve Gemlik’te birer memur bulundurulmasına da karar verildi.
İskân sırasında, göçmenlerle yerli ahali arasında üzücü ve nahoş olaylar meydana gelmiştir. Örneğin;
Muhacirlerin vilayetlere eşit oranda dağıtılamaması, başta Hüdavendigar, Aydın ve Biga olmak üzere Batı Anadolu’daki vilayet ve sancaklarda yığılmaları, yerli halkı ile Muhacirler arasında çeşitli anlaşmazlıkların çıkmasına sebep olmuştur. Bu anlaşmazlıkların çoğu göçmenlerin yerli ahalinin tasarrufunda bulunan topraklara yerleştirilmelerinden kaynaklanıyordu. Nitekim geçim sıkıntısı çeken muhacirler, yer yer yerli ahalinin topraklarını gasp ediyorlardı.
Yalova Vilayetinde Yerleşik Kafkas Göçmeni Köyler:
1.Bölgede mevcut 45 köyden Soğucak köyü Çerkesler tarafından 1860’lı yıllarda kurulmuştur. Köyün orijinal adı Şığauce (At oynatılan yer) olup, Maykop’a yakın bir yerleşim yerinin adıdır. Kabardeyler “Şızıxhuap” diye bilirler. Osmanlının iskan için tespit ettiği yer, Safran (Rum), Çengiler-Sugören(Ermeni)ve Elmalık (Ermeni) köylerinin ortasındadır. Tarihinde, Yalova Vilayetine bağlanmışlardır.
Kocaeli Vilayeti Karamürsel ilçesine bağlı Karadere, Fevziye, Tevfikiye, Aktoprak ve Örencik köyleri, 6 Haziran 1995 tarihinde, Yalova Vilayetine bağlanmışlardır.
2.Bölgede, Dağıstan’dan gelen Avar ve Darginler tarafından 1880’li yıllarda kurulan Güneyköy, Esadiye, Sultaniye ve Çiftlikköy’dür. Bu köylerin kurulmasına sebep olan kişi Şeyh Muhammed Medeni Hazretleridir. Sultan II Abdülhamid döneminde Bursa’ya gelen Medeni Hazretleri bir müddet İmam Şamil’in Naibi Muhammed Emin’in Bursa’da Armut köydeki çiftliğinde misafir olur. Bugünkü Güneyköy’ün olduğu yer o dönemde “Almalı” diye anılmış, daha sonra Sultan Reşad kendi ismini vermek suretiyle köyün adı “Reşadiye” olmuş. Son olarak da “Güneyköyü” ismini almıştır. O yıllarda Dağıstan’dan gelen yoğun göçler nedeniyle Güneyköyü yaklaşık bin haneye ulaştığından yer sıkıntısı baş göstermiştir.
Güneyköy’de birikenler dışında yeni göçlerle karşılaşılması üzerine; 1892’de Esadiye köyü, 1890’da Sultaniye ve Çiftlikköy’lere Dağıstan’dan gelen Avarlar iskân edilmişlerdir.
Şahabettin Özden; o dönemde Güneyköy’ün hiç yoktan kurulup, çevresinde saygın ve etkili eğitim-kültür ve ticaret merkezi kimliğini kazanmasının kuşkusuz eğitim ve öğretime verilecek önemle ilişkisi olsa gerek, diyor. Daha kuruluşunda üç cami v.s. çağına göre ileri sayılabilecek sosyal özellikleri, halen çevresindeki yerleşim yerlerindeki insanlar tarafından anlatılan özelliklerindendir. O döneme göre üstün sosyal yaşamı ve var olan eğitim kurumlarında yetişenlerin başta dini etkiler olmak üzere birçok yönden kültürel etkinlikleri köyün her döneminde önderlik yapan bir merkez kimliğini geliştirmiştir.