Bu Yazıda - Konu İçi Ara Başlıklar
Çocukluğumuzun hayaliydi onlar.[1] Gerçi onları bizimle tanıştıranın adı da hayalîydi. Osmanlı’daki adıyla Zıll-ı Hayal. Yani hayalin gölgesi. Hayaldiler, zira tarih bilimi yazılı belge ya da kanıta dayanmayan şeyleri gerçek kabul etmiyordu. Bir nevi kadim sayılırlardı. Yazılı belgeleri yoktu. Taa 16. yüzyıla kadar. İşin ilginci inkâr edenleri de yoktu.
Biri Karagöz’dü, diğeri Hacivat. “Her şey zıttıyla kaim” ise onlar Yunan’daki güzeller güzeli Aphrodite’nin tanrıların en çirkini Hephaistos’la evliliği gibi, Çin’deki yin yang gibiydi. Biri akıllı, biri deli; biri okumuş, biri cahil. Yalnız yanlışları ortaya koymada, toplumun fotoğrafını çekmede aynıydılar.
Yolları Bursa’da kesişti. İkinci Osmanlı Sultanı Orhan Gazi yeni kentini güzelleştirme çabası içinde yapı üstüne yapı inşa ediyordu. Burası hızlıca bir Türk-İslam kenti olmalıydı. Orhan Cami inşaatında tanıştılar. Karagöz dobra ama patavatsız, okumamış, samimi bir halk tipidir. Gelenekçidir. Bu yönüyle toplumun gelenekçi bakış açısını temsil eder. Hacivat ise zeki, kıvrak zekâlı, okumuş, nabza göre şerbet verebilen bir karakterdir.
Yıllar sonra konuya müdahil olan Evliya Çelebi’nin Kırkkilise (Kırklareli) gezisinde yazdıklarından öğrendiğimize göre Karagöz Sofyozlu Kambur Bali Çelebi’ydi. Hani şu Fatih’in İstanbul’un fethinde kullandığı topları döktürdüğü yere yürüyüş mesafesinde. Karagöz’ün de demirci ustası olması, memleketinden gelse gerek. (Bugün Kırklareli’nde göreceğiniz, Prof. Tankut Öktem’in elinden çıkmış bir Karagöz heykeli bulunmaktadır.) Ancak kendisi İstanbul tekfuru Konstantin’in seyisi. Ca’nım Evliya, Karagöz’ü Kıpti (çingene) olduğunu da ekler. Oyunlarda Karagöz’ün Kıpti olduğu, Çingenelere özgü ızgara, maşa gibi metal aletler üreterek geçindiği Karagöz’ün ağzından çıkar. Sultan Orhan Dönemi toplum yapısı düşünülürse bu çok yadırganacak bir durum olmasa gerek. Hacivat ise Efelioğlu Hacı Eyvad, namıyla da Yorkça Halil. Mekke’den geçmişliğinden Hacı olduğu da doğrudur.
Günümüze kadar ulaşan söylentiye göre Orhan Camii yapımında usta olarak çalışan karakterlerimiz, öyle bir atışmaya başlar ki, cümle usta taifesi onların atışmalarını izleyip gülerler. Hacivat’ın söylediğini Karagöz anlamaz, Hacivat anlatmaya çalıştıkça da durum komediye döner.
Orhan Gazi ise cami inşaatının ilerlememesinden olacak hiddetle ikisinin de canını alır. Pişman da olur hani. Söylencenin farklı versiyonları da vardır. Kimi Yıldırım’ın Ulucami’sine bağlar olayı, kimi idam değil sürgündür der. Baki hayatlarına ilişkin bir başka konu vardır: Mezar taşları nerede? Karagöz’ün mezar taşıyla ilgili 1955 yılında Abdülkadir Gölpınarlının Bursa gezisi açıklayıcı olur. Yeşil Türbe’nin yakınındaki Türk-İslam Eserleri Müzesi envanterine kayıtlıdır. 1930’lu yıllarda Karagöz’ün mezar taşı gündeme gelir. 1934-35 yıllarında Koza Han’da Bursalı ipek tüccarı Sait Ete başkanlığında kurulan “Karagöz Anıtı Yaptırma Komitesi” tarafından hayata geçirilir. 1950 yılında Bursa’nın tarihine ömrünü adamış Kazım Baykal’ın başkanlığını yaptığı Bursa Eski Eserleri Sevenler Kurumu anıtı onarmış, 1981 yılında Çekirge semtinde bulunan günümüz yapısı Uludağ Üniversitesi öğretim görevlisi Gönül Akıncı tarafından seramik çerçeve içindeki anıt şeklinde yenilenmiştir. Hacivat ise Bursa-İnegöl yolu üzerinde bugün halen bir mahalle adı olarak geçen Hacivat mahallesine ismini vermiştir. Bu bölgede bir de Hacivat deresi vardır. Hayalî Şinasi Çelikkol anılarında Hacivat’ın idamdan kaçarken bu bölgedeki Hacivat hanında saklandığını, boynunun da burada vurulduğunu söyler. Dahası burada bir servi ağacı olduğunu da eklemektedir. Boşuna değil demek ki…
İran’ın Küşter kasabasından gelen Şeyh Küşterî başındaki sarığı perde yapar, ayağındaki çarıkları eline alır, şema adında bir mum yakar perdenin arkasına. O gün bugündür Küşterî Meydanı olmuştur perdenin arkası. İslam medeniyetinde her mesleğin olduğu gibi Karagözcülerin de piri Şeyh Küşterî’dir. Yavuz’un Mısır’ın fethinde izlediği gölge oyunundan tutun, 19. yüzyılda İstanbul’un meşhur direkler arası Ramazan eğlencelerine, bugün bu geleneği sürdüren “Unesco Türkiye’de Yaşayan İnsan Hazineleri” ne girmiş Karagöz sanatçılarına kadar, hepsinin piri olmuştur Küşteri. Ahilik geleneğince yükselir hayalî, kuşak bağlar ustası. Onun da mezar taşı kadim bir anıtsal eserde sergilenmektedir. Muradiye Medresesi’nde. Bugünkü adıyla Muradiye Kur’an ve El Yazmaları Müzesi.
Her ne olursa olsun Karagöz de Hacivat da Bursa’nın bir değeridir. Bursa’nın gönlünden çıkmış, Bursa’ya mâl olmuştur. Bizim gibi Bursalılar da bunu böyle bilir; Fransızlarsa Türklerin Moliere’i.
Karagöz perdesi hayalî denilen bir Karagöz ustasının yönetim ve seslendirmesinde, kendisine yaptığı müzik ve ses desteği ile yardak ya da çırak isimli bir yardımcı ile açılır. Karagöz perdesi mukaddime (giriş), muhavere (söyleşme), fasıl (oyunun kendisi) ve bitiş olmak üzere dört bölümden kurulur. Karagöz oyununda argo da vardır, efendilik de cinsellik de vardır hiciv de doğru da vardır, eğri de… Karagöz’ü uzun zaman böyle kabul ederler. Dilin kemiksiz tarafından konuşur. Taa ki Abdülaziz devrine kadar. Yolsuzlukları önleyeceğim derken, akrabalarının keselerini doldurduğuna değindiği için bir Karagöz oyunu yasaklanmıştır. Üslubu günden güne dingin bir hal alır. Günümüzde daha ise çok çocuk misafirlerinin ilgi odağı olan Karagöz metinlerinde değişmeyen tek şey güldürüyle eğitici-öğretici yapısıdır.
Hayalî bu durumda halkın serzenişlerini bilen ve aktarandır, bir sosyolog gibi. Müzik bilgisi vardır, taklit ve ses yeteneği vardır, oyunu kurgulamak ve sahneye koymak için yönetmen gibi de çalışır, koreograf gibi de. Bilmeceler, tekerlemeler, eski-yeni gelenekler ve halk edebiyatı ve folklora da hâkimdir; toplumun geçirdiği değişimlerden haberdardır, günün şartlarını takip eder. En önemlisi usta bir komedyendir. Güldürmelidir, ancak bir güldürü içinde birden fazla nüktedanlık gizlemelidir. Deriden yaptığı figürleri ustalıkla kesip, boyayıp, sahnede uygulamalıdır.
Dünya’da gölge oyunlarını korumak ve yaşatmak amacıyla 1933 yılında Uluslararası Kukla ve Gölge Oyunları Birliği (UNIMA) Fransa’da kuruldu. UNIMA’nın Türkiye temsilciliği ancak 1990 yılında gerçekleşti. Temsilciliğin kuruluşunda günümüzün Yaşayan İnsan Hazineleri Ulusal Envanteri ’ne isimleri kazınmış Orhan Kurt, Metin Özlen, Tacettin Diker gibi isimler yanında Türk tiyatrosu, Türk-İslâm tasvir ve süsleme sanatları hakkındaki araştırmalarıyla tanınmış bilim ve kültür araştırmacısı Prof. Dr. Metin And da vardı. Karagöz’ün vatanı Bursa’da ise UNIMA 1994 yılında açılıyordu. Bu, Karagöz’ü yaşatmak, tanıtmak, gelecek kuşaklara aktarmak ve yeni nesil Karagözcüler yetiştirmek bir avuç insanın çabalarıyla gerçekleşti. 30 Eylül 2009 tarihinde Karagöz için yeni bir adım atılıyordu. Karagöz artık UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras Listesi’ndeydi. Gösteri sanatları kategorisinden giriş yapmıştı.
1995 yılında Bursa’dan Atina’ya ziyarete giden Türk kafilesinin başkanı hayalî Şinasi Çelikkol, Karagiozis Müzesi’ni gördükten sonra fotoğrafları dönemin Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Erdem Saker’le paylaşması, Bursa Karagöz Müzesi’nin fikri temellerini atar.
14 Haziran 1997’da Bursa yeni bir kültür merkezine kavuşur. Çekirge Karagöz Anıtı karşısındaki eski trafo binası, Bursa Büyükşehir Belediyesi ile Bursa Kültür Sanat Turizm Vakfı iş birliğinde Karagöz Sanat Evi adıyla hizmete açıldı. Karagöz Evi’nin yönetiminde UNIMA Bursa söz sahibiydi. Karagöz gösterileri, çırak yetiştirme projeleri burada yapılıyordu. 2005 yılında Karagöz Evi’nin dış duvarları seramik sanatçısı Merih Ercan tarafından, Şinasi Çelikkol danışmanlığında Karagöz figürleriyle donatıldı.
Karagöz Evi, 10. yaşını kutlarken Bursa Büyükşehir Belediyesi sanat evinin Karagöz Müzesi’ne dönüştürme kararı aldı.
2 katlı yapı, müzecilik anlayışına göre düzenlendi. Girişte bir gösteri salonu bulunan müze Karagöz perdesinde yaşananları izlemek için buradaki koltuklardan birini seçiyor. Üst katta ise iki farklı galeri ve müze idaresi bulunuyor.
Galerilerde Karagöz’ün öyküsü duvarlara nakşedilmiş. Karagöz-Hacivat ve öyküleri dışında oyuna dâhil olan tüm karakterleri burada öğrenebilirsiniz. Karagöz betimli gazete, broşür, bilet, zarf ve dergileriyle geçmişe dönebilir, Metin And, Mustafa Mutlu, Orhan Kurt, Metin Özlen, Tacettin Diker gibi ustaların Karagöz koleksiyonlarından parçaları görebilir, Osman Ezgi gibi genç Karagöz sanatçılarıyla buluşabilirsiniz. Duvarları çevreleyen vitrinlerde ayrıca tasvirlerden örnekler de görmek mümkün. Karagöz’ü çok yönlü ele alan müze galerilerinde Karagöz müziği, tasvir yapım malzemeleri de bulunuyor. Galerilerin dışına çıktığınızda bulunduğunuz orta alanda ise Dünya kukla sanatının nadide örneklerini görebilir, müzede edindiğiniz bilgilerle Karagöz ile karşılaştırabilirsiniz. Müzede 5 yıl boyunca tasvir yapım kursları da verilmiş, ancak şu an böyle bir şansımız yok. Umuyoruz ileride yeni tasvirciler kazanmak üzere kurslar yeniden açılır.
Bugün Bursa Büyükşehir Belediyesi Müzeleri markası Bursa Müze çatısı altında ayda 12 bin ziyaretçiyi ağırlayan müzenin en büyük takipçisi minikler. Anaokulu ve ilkokul düzeyinde gezilere ev sahipliği yapan müze girişinde Karagöz Müzesi hatıra fotoğrafı, anı duvarında çekiliyor. Bursa’yı gezmek için gelen azımsanamayacak sayıdaki yabancı turist ise Karagöz’ü hayranlıkla izliyor.
Karagöz; perdesiyle, anıt mezarıyla, tasvirleriyle, çarşıdaki magnetleri, havluya nakşedilmiş figürleri ve hediyelik eşyasıyla çocuk yaşlarımızdan bu yana bizi hiç yalnız bırakmayan iki değer. Yaşamın telaşesinde çok önemseyemesek de bir yerlerde hep karşımıza çıkıyor. Çünkü onlar Bursa’nın, onlar bizim, onlar hepimizin.
Teşekkürlerimi sunarım.
DİPNOT:
[1] Bu yazı, Anadolu Kültür Atlası Dergisi’nin 2. sayısında (Temmuz-Ağustos 2022- Müzeler Özel Sayısı) yayımlanmıştır.