Mitoloji ya da Antik tarih (efsaneler ve mitler doludur) okurken karşımıza birden bire ya bir ağaç, ya bir bitki ya da bir hayvan çıkar. Şaşırtıcı, inanılmaz kimi zaman güldüren bu tarih adındaki hikâyelere görsel bir katkı sağlayan bu doğa canlıları bizi hikâyeden başka yerlere götürür. Anasonda aynı böyle oldu, “Hunlar ve Tanrının Kırbacı Atilla” ’yı okurken bir sayfaya geldim ve etraf mis gibi anason kokusuyla doldu. Beni birçok yere götürdü, Atilla’yı Orta Avrupa bozkırlarında muhteşem otağında bırakıp, anasonun hoş kokusunun peşinden gitmek bana daha cazip geldi.
Csaba İksiri; Hunlar ve Tanrının Kırbacı Atilla kitabında adı geçen iksirden şöyle bahsedilmektedir:
“…Bu hikâyeler arasında en eskilerden biri Csaba iksiri adını taşıyan bir bitkinin adıdır. Ünlü Fransız Botanikçisi Karl Clusius 1584’te Antwerpen’de yayımlanan ‘Stirpium nomenclatur pannonicus’ adlı eserinde bu hikâyeyi kâğıda döküyor. ‘Pimpinella Germanica Saxifraga’ adlı bitkiye Csaba iksiri adını veren botanikçi bunu hikâyesini şöyle naklediyor; Attila’nın İmparator Honorius’un kızından olan oğlu Csaba on beş bin atlısıyla yalnız kalır ve savaşta yaralanan adamlarını bu bitkiden yaptığı merhemle iyileştirir.”
Hani bu coğrafyanın insanları anason kokulu rakı sofralarında dertlerimize, kederlerimize ve gönül yaralarımıza iyi gelsin diye anasonlu o içkiyi içiyoruz ya, sebebi bu olsa gerek. Yaramıza anason basıp iyileşmek. Attila’nın oğlundan iyi mi bileceğiz? Koca ordusunu anasonla iyi ettiğine göre, bir duble anasonlu rakı hangi yaralarımıza merhem olmaz değil mi?
Anason Apiaceae (eski aile adı Umbelliferae), maydanozgiller familyasından tek yıllık önemli bir aromatik bitkidir. Anasonun gen merkezi kesin olmamakla birlikte Mısır ile Türkiye, Kıbrıs, Yunanistan Suriye gibi Doğu Akdeniz ülkeleridir. Gen Merkezi konusunda son yapılan araştırmalarda Doğu Karadeniz bölgesi olması ihtimali botanikçilerce daha yüksek olarak görülmektedir.
Ülkemizde çiçeklenme döneminde yağış almayan geçit bölgelerine adapte olan bu bitkinin tarımı, Denizli, Burdur, Muğla, Antalya illeri başta olmak üzere, daha az oranda da Bursa, Balıkesir, Afyon, Uşak ve İzmir illerinde yapılmaktadır. Son yıllarda Eskişehir ve Ankara gibi Orta Anadolu illerinde de yetiştiriciliği yapılmaya başlanmıştır.
Dünya piyasasında bilinen anason tipleri; İtalyan anasonu, İspanya anasonu, Alman anasonu ve Rus anasonudur. Bunlar içerisinde İtalyan anasonu en değerli olanıdır. Türk anasonları Çeşme anasonu, Denizli anasonu ve Burdur anasonu gibi yetiştirildiği yörelerin adıyla tanınmaktadır.
Dünyada, kuzey yarıkürenin ılıman kesimlerine 300 tür, ülkemizde 5’i endemik, 5’i nadir, 24 tür ve 27 taksonla birlikte temsil bulur.
Endemik türleri:
Pimpinella anisetum Boiss. & Bal. (Amasya, Erzincan, Erzurum, Kayseri illerinde 1900 metrelerde)
Pimpinella anthriscoides Boiss.var.cruciata (Bornm.& Wolff.)Matthews (Amasya, Artvin, Erzincan, Gümüşhane, Ordu illerinde 1000 – 1400 metrelerde)
Pimpinella cappadocica Bois.&Bal.var.cappadocica Boiss.&Bal. (Amasya, Ankara, Çankırı, Erzurum, Kayseri, Konya, Niğde, Sivas, Tokat, Yozgat illerinde 800 – 1500 metrelerde)
Pimpinella flabellifolia (Boiss.)Benth. & Hook.ex Drude (Siirt, Sivas illerinde 900-1500 metrelerde)
Pimpinella isaurica Matthews (İçel, Karaman illerinde 1200 – 1400 metrelerde).
Endemiklerden, beyaz çiçekli, iki yıllık Pimpinella anisetum Boiss.&Bal.türü (Ezeltere); Erzincan, Kayseri gibi illerimizde yetiştirilir.
Taş anasonuyla anılan, beyaz çiçekli, çok yıllık Pimpinella saxifraga L.türü, daha çok Kuzey ve Doğu Anadolu’da; Ağrı, Artvin, Bolu, Bursa, Erzincan, Erzurum, Gümüşhane, İstanbul, İzmir, Kars illerimizde 1680-2900 metrelerde bulunur.
Ülkemiz, İspanya ve Mısır’la birlikte, dünyada en çok anason üreten ülkeler arasında yer alır. Denizli, Kocaeli, Mardin illerimizde 0-1000 metrelerde doğal halde bulunan bitki; başta Ege, Akdeniz ve Marmara bölgeleri olmak üzere Antalya, Aydın, Burdur, İzmir, Manisa, Balıkesir, Muğla illerinde, en çok da Burdur’da 50-3000 metrelerde yetiştirilir.
İsminin kökeni Yunanca ánison άνισον “anason bitkisi, pimpinella anisum” sözcüğünden alıntıdır. Bu sözcük Eski Yunanca ánēthon άνηθον veya ánnēthon άννηθον “dereotu? rezene?” sözcüğünden evrilmiştir.
Fransızca anis, İngilizce anise biçimleri Latince yoluyla Yunancadan alınmıştır.
Bilimsel adı Latince pimpinella’nın kökeni ve anlamı belirsizdir. Bitkinin meyvelerine göndermeyle “2 kanatlı”, köklerine göndermeyle “acı ve yakıcı lezzetli”, çiçek taç yapraklarına göndermeyle “5kanatlı” mı demektir, yoksa sözcük “Musa” ile mi ilgilidir, daha ayrıntılı araştırılmalıdır. Anisum ise, Yunanca aneson –anneson-anison’dan, ya da dereotuyla karıştırıldığı için, onun adı olan olan aneton’dan gelmektedir. Sözcük Yunanca ya, Arapçadan da geçmiş olma ihtimali de vardır. Vulgare kelimesi “yaygın, herkesçe bilinen” demektir.
[Meninski, Thesaurus, 1680]
enesūn, anesūn, enisūn, anīsun, anasun: Anisum.
Türkçeye Arapça aracılığıyla 14.yüzyılda geçtiği düşünülen anason sözcüğünün kökeniyle bitkinin tür adı olan anisum’un kökeni aynıdır.
[Yadigâr-ı İbni Şerif, 1421? yılından önce]
her sabah mastakī ile anīson ile gülengübīn véreler
Yaklaşık 1500 yıldır, eski Mısırlılar’dan beri kültürü yapılan bu bitki dünyada en fazla Akdeniz ülkelerinde doğal olarak yetişmektedir. Güney Avrupa ülkeleri ve Kuzey Afrika ülkeleri başta olmak üzere Rusya, Hindistan ve Meksika gibi birçok ülkede kültürü yapılmaktadır.
İ.Ö. 1500’lü yıllardan başlayarak eski Mısırlılar, Romalılar, anasonu yiyecek ve içeceklerine çeşni olarak eklemiş, ilaç olarak kullanmıştır. Mısır’da İÖ 1550’lerden kalmış Ebers papirüsünde anasona ilişkin bilgiler vardır. Pythagoras da (İÖ 580-500) anason tohumlarının kokusundan söz eder.
Yine Anavarza (Günümüzde Adana sınırları içinde yer alır.) doğumlu Dioscorides (40-90) ve Bergamalı Galenos (131-201) bu bitkinin sağlığa yararlarına dikkat çeker. 812 yılında Şarlman tarımının yapılmasını emreder. 1305 yılında İngiltere’de alım satımı vergiye bağlanır.
Abdülvehhab el-Mardani’nin çevirip derleyerek Eski Anadolu Türkçesiyle kaleme aldığı ve 1420 yılında Çelebi Sultan Mehmed’e sunduğu Kitabu’l-Müntehab fi’t-Tıb adlı kitapta “Nahhah” adıyla geçer ve sağlığa yararlarıyla övülür.
İslam hekimlerinden Cabir (9 yy, Razi (854-932), Eşref bin Muhammed (15 yy), Salih bin Nasrullah (öl. 1669), Ömer Şifai anasonu çeşitli rahatsızlıklara karşı önerirler.
Anason Türkiye dışında Meksika, İspanya, Almanya, Hindistan, Orta ve Güney Amerika da tıpta, baharat olarak ve gıda endüstrisinde kullanılmaktadır.
Bir sevda otudur,
Şair, İlhan BERK
Anason yalnızca rakı değil, Türkiye’nin şanslarından biridir. Anason üzümle birlikte, Türkiye’nin içeceği rakının yapımına girdiği ve ona o ünlü kokusunu vermektedir. Derler ki, rakının beyazlığını anason vermektedir. Saflığını içinde saklar anason, biraz su eklediğinizde bembeyaz rengini ortaya çıkarmaktadır. O yüzden rakı içenin içinde hiç simsiyah duygular olmazmış. Rakı içenin gönlünü kendi hali gibi yapmaktadır. Yunanistan’da “Quzo”, Fransa’da “Pastis”, “Anisette”, Latin Amerika’da “Aguardiente” gibi alkollü içeceklerin yapımına girmektedir.
(Özden Bekir KARAKAŞ)
Kaynakça: