Hüseyin Paşa, Yenişehir’de doğmuştur doğum tarihi ile kayıt bulunmamaktadır, gençlik çağında bu gün İstanbul Üniversitesi merkez binasının bulunduğu sarayda (Saray-ı Atik) eğitimine başlamış ardından Topkapı sarayında zülüflü birliğinde (Padişah Muhafızı) askeri eğitimine devam etmiştir.
Hüseyin Paşa, üç padişah döneminde görev yapmış ender devlet adamlarından biridir.
İran Şahı Mirza’nın özel olarak yaptırdığı bozulmasının mümkün olmadığı bir yay hediye gönderir IV. Murad’a, fakat o sırada padişah koruması konumundaki Hüseyin Paşa yayı bozar ve tekrardan kurunca padişah IV. Murat kendisini önce mirahurluğa (Padişah atlarını bakan görevli) sonrasında baş mirahurluğa getirir.
Hüseyin Paşa, IV. Murad’ın en yakınında özel hizmetinde bulunan aslında bir askerdir, 1634 yılında Lehistan seferine çıkılmadan önce dönemin Kaptan-ı Deryası (Donanma Komutanı) Cafer Paşa görevinden azledilir, IV: Murad’ın yanında güvenini kazanmış Hüseyin Paşa 27 Temmuz 1934 yılında Kaptan-ı Derya olarak atanmıştır.
Hüseyin Paşa Lehistan seferinden bir yıl sonra 1635 yılında yapılan Revan seferinden sonra başarılarından dolayı Mısır Valisi (Beylerbeyi) tayin edildi. Fakat Hüseyin Paşa Mısır Beylerbeyi görevindeyken hakkında çıkan iddialar adının olaylara karışması sebep gösterilerek görevinden azledilerek İstanbul’a çağrıldı ve Çinili Köşk’te hapsedildi, lakin kısa zamanda aklandı unvanları iade edildi ve 15 Kasım 1638 yılındaki Bağdat seferine katıldı.
Bağdat seferinde Yenişehirli Hüseyin Paşa topçu subay maharetlerini gösterince tekrardan IV. Murad’ın takdirini kazandı.
Bu gün olduğu gibi o dönemde de devlet içinde büyük bir çekişme yaşanıyordu, seferlerde askeri başarılar kazanan Yenişehirli Hüseyin Paşa’nın devlet içinde düşmanları çoğalmaya başladı. Hüseyin Paşa devlet görevinde aldığı cesur kararlar ve sözünü padişahta olsa esirgememesinden dolayı kısa sürede adının başına deli lakabını aldı, o dönem en yakın destekçisi IV. Murad’ında yanında bulunan Silahdar Paşa olmuştur.
Dönemin Sadrazamı Arnavut Tabanı Yassı Mehmed Paşa’nın 2 Şubat 1637 yılında görevden el çektirilmesi ile Hüseyin Paşa Sadrazamlık görevine getirilmiştir.
Hüseyin Paşa Sadrazamlığını henüz üçüncü yılındayken 8 Şubat 1640 yılında padişah IV. Murad vefat edince devlet içindeki dengelerde değişmeye başladı. IV. Murad’ın ölümünden sonra yerine ailenin o dönem tek şehzadesi olan kardeşi Şehzade İbrahim (Deli İbrahim) padişah oldu.
Hüseyin Paşa Sultan İbrahim döneminde Sadrazamlık görevinden alınarak 20 Şubat 1640 tarihinde tekrardan Kaptan-ı Deryalık görevine verilerek Karadeniz’deki asayişi sağlaması için İstanbul’dan uzaklaştırıldı.
Bu görevin asıl maksadı Kemankeş Mustafa Paşa’nın hem kendisine karşı oluşabilecek farklı grupları dağıtmak istemesi hem de paşanın Tabanı Yassı Mehmet Paşa hadisesine adının karışmış olması sebebiyle İstanbul’dan uzaklaştırılmasıydı.
Yenişehirli Hüseyin Paşa tekrardan Kaptan-ı Derya olarak Karadeniz’e açıldı ve Karadeniz’de ticarete engel olan Rus-Kazak korsanlarını ortadan kaldırdı ama bu başarısı devletin zirvesinde karşılık bulmadı veya bulundurulmak istenmedi ve Karadeniz’de görev yaparken 1642 yılında görevinden alındı yerine Siyavuş Paşa atandı.
Hüseyin Paşa, 2. Kaptan-ı Deryalık görevinin ardından o dönem Karadeniz için stratejik askeri öneme haiz bugünkü Ukrayna sınırları içinde bulunan Özi Kale komutanı olarak atandı.
Hüseyin Paşa Özi muhafızlığı görevindeyken Azak kalesini Ruslardan geri almakla görevlendirildi ancak gerekli yardımın ulaştırılamaması, kuşatmanın uzun sürmesinin ardından kış şartları ve en önemli sebeplerden biri olan Siyavuş Paşa ile aralarında olan anlaşmazlıklardan dolayı bu görevinde başarılı olamadı. Üç ay kadar sonra muhasarayı kaldırıp askerin kışlaması için14 Kasım 1641’de Kefe’ye çekilmek zorunda kaldı.
Başarısızlığın faturası Hüseyin Paşaya kesilince önce 1642’de Bosna’ya ve 1643’te Bağdat’a vali olarak atandı. Hüseyin Paşanın Bağdat valiliği sadece beş ay sürdü sonrasında 1644 tarihinde Sultan İbrahim’in Bağdat valisi olarak gittiği şehirde otorite boşluğundan dolayı bozulan asayişi ve düzeni sağladı ve birçok imar faaliyetinde bulundu. Beş ay kadar süren bu görevinden sonra 1644’te Sultan İbrahim’in nedimi (Yakın arkadaşı) olarak tekrardan İstanbul’a döndü.
Hüseyin Paşa cesareti, sivri dili ve aklına geleni söylemesiyle bilinen bir paşaydı. İstanbul’a geldiğinde Sultan İbrahim’in huzurunda padişahın nedimlerine şakayla karışık ettiği uygunsuz laflar ve Veziriazam Civan Kapıcıbaşı Mehmet Paşa’nın da etkisiyle hakkında çıkan dedikodulardan 1644’te Budin valiliğine atanarak saraydan uzaklaştırıldı, hemen sonrasında 1645 senesinde Girit adasında bulunan Hanya kalesinin idaresine memur olarak görevlendirildi.
Girit serdarı Sultanzade Mehmet Paşa’nın vefatının ardından 1646’da Girit serdarı (Komutanı) olarak atanan Hüseyin Paşa aynı sene tertiplediği güçlü donanmayla Seline ve Resmo kalelerini fethetti. Ardından Kandiye Kalesi’ni kuşattı ama gerekli destek zamanında gelmediği için alamadı.
18 Ağustos 1648 yılında Sultan İbrahim vefat edince yerine oğlu IV. Mehmed yedi yaşında tahta geçti ve Osmanlının duraklama dönemiydi. IV. Mehmed küçük olduğu için devleti yönetmek büyük Valide Kösem Sultan ile Valide Hatice Turhan Sultan’a kalmıştı.
Valide sultanların devleti yönetme hırsı kısa zamanda devletin zirvesinde krize neden oldu ve Hatice Turhan Sultan, Kösem Sultan’ı boğdurdu Yenişehirli Hüseyin Paşanın devlet içindeki en etkili muhalifi Köprülü Mehmed Paşa sadrazamlığa getirildi.
Köprülü Mehmed Paşa devlet içinde nizamı sağlamak yerini sağlamlaştırmak için kendisine karşı devlet adamlarının çoğunu İstanbul’dan uzaklaştırdı bazılarını idam ettirdi. Hüseyin Paşa ise daha önceki devlet hizmetlerinden dolayı IV. Mehmed tarafından 15 Temmuz 1658’de 3. Kez tekrardan kaptan-ı deryalığa getirildi, lakin bu görevde yılını doldurmadan 1659’da Rumeli Beylerbeyliğine atandı.
1659 yılı Osmanlı İmparatorluğunun en zor yıllarından biriydi, devlet duraklama döneminden yavaş yavaş çöküş dönemine giderken devletin zirvesindeki yöneticiler arasında kavga cinayet ve katliamlara kadar ilerledi, işte bu katliamlardan nasibini Yenişehirli Deli Hüseyin Paşa’da nasibini aldı ve 1659 yılında İstanbul’da öldürüldü ve Yedikule’deki Has bahçede bulunan Yıldızlı Kapıya defnedilmiştir.
Hüseyin Paşa, Cumhurbaşkanlığı Osmanlı Arşivi’nde Topkapı Sarayı Fonunda bulunan TS.MA.d 2315 numarada kayıtlıdır, (vasiyeti ve devlete kalan malları) H. 29.12.1091 tarihli defter toplam 81 sayfadan oluşur.
Hüseyin Paşa’nın muhallefât kaydının yer aldığı ilk sayfada vefatıyla hazineye dâhil olan eşyaları, ikinci sayfada ise oğullarına kalan eşyalarının kaydı yer almaktadır. Osmanlı arşivlerinde bazı yazışmalarda Hüseyin Paşanın gazilik unvanı kullandığını not düşmüş olalım.
Hüseyin Paşa memleketi Yenişehir’e 1645 yılında bir hamam yaptırmıştır, geçtiğimiz gün on yıldır kapalı ve atıl durumda bulunan hamam Yenişehir Belediyesi ve vakıfların ortak çalışmaları ile yeniden restore ettirilerek hizmete açıldı.
Hamamın hem erkekler hem kadınlar bölümü var. Şehre aslında 379 yıldır hizmet etti diyebiliriz. Enteresan olan Yenişehir gibi bir yerde hamamın olmamasıydı ama şimdi Yenişehir Belediyesi sayesinde 379 yıllık tarihi hamam yeniden hizmet verecek. Yenişehir’in duayen gazetecisi Ali Bilgiç ve Yenişehir Belediye Başkanı Ercan Özel ile birlikte hamamı gezdik, günün şartlarına göre orijinal dokusu bozulmayacak şekilde restore edilmiş ilçemize hayırlı ve sıhhatler olsun diyelim.
Hüseyin Paşa’nın Mustafa, Ahmet, Ali ve Ömer adında dört oğlu vardır. Oğulları arasında en bilinen Sultan III. Ahmet’in damadı Saliha Sultan’ın eşi Sarı Mustafa Paşadır. Mustafa Paşa 1735 tarihinde İran Şahı Nadir Şah’la yapılan savaşta Abran mevkide şehit olmuştur.
Yenişehirli Hüseyin Paşa hakkındaki kaynaklardan bazıları: Tabii merakı olanlara: