Yeşilçam’ın Beyaz Filmleri: Uludağ ve Sinema-2 |
Ün, kaleme aldığı “Memduh Ün Filmlerini Anlatıyor” adlı kitapla ilgili “Küçük Dünyaların Büyük Yönetmeni” başlıklı söyleşide, “Film sinemalarda çok kötü iş yaptı. Bugün için filmi görmek olası değil, belki belediye depolarında çıkan yangınlarda yandı ya da gümüş çıkarmak için katillerin (!) elinde birçok negatif gibi yok oldu gitti.” diyordu. (Fatma Oran, Cumhuriyet Kitap, 2010, sayı: 1042, s. 4-5)
Ün’ün yarım bıraktığı çalışma ve kötü deneyim; “Düşman Aşıklar”ın zayi olması bizi 1955 yılının Uludağ manzaralarından tarihsel bir belge olarak yoksun bırakmıştı belki ancak en azından 1955 yılının Uludağ’ını Memduh Ün’den okuyabilmiştik: “Mine Coşkun 1954 yılında kurdukları Coşkun Film’in ilk filmini benim çekmemi istedi. İlhami Sefa’nın, Doğu’da geçen ve bir kan davasını anlatan Hacı Şakir Ailesinin Esrarı başlıklı romanını seçtim. Senaryoyu kimin hazırladığını hatırlamıyorum, ama çoğu filmimde olduğu gibi, birçok bölümünü sette kendim yeniden yazmıştım zaten. Filmin hikâyesi karda kışta, doğuda geçiyordu. Ama Doğu’ya gitmedik, daha ekonomik olması açısından, olaylar Doğu’da geçiyormuş gibi Uludağ’ı seçtik. Uludağ’da o dönemde yalnızca Büyük Otel vardı, ama çok pahalı olduğundan Kirazlı Yayla’da bir motelde kalmıştık. On dokuz gün çalıştım, yapımcının parası bitti; İstanbul’a döndük, para bulundu. Sonra yeniden Uludağ’ın yolunu tutup bir on günlük çalışma daha yaptık. Bir de Uludağ’daki bazı mekânları filmde hem karlı hem de karsız görmemiz gerekiyordu. Bu nedenle karda çektiğim sahnelerin yaz geldiğinde çekilecek karşılıkları da kalmıştı. Filme devam edemeyeceğimi anlamıştım.” (Cumhuriyet, 4 Şubat 2010)
“Benim uçsuz bucaksız denizim bir ağaç kümesi arasında, kuru bir ırmaktan kalma bir avuç sudan başka bir şey değildir.” (Reşat Nuri Güntekin, Çalıkuşu, İnkılâp Kitabevi, 2016, 15.Baskı, s. 12)
“Çalıkuşu” (1966), Konusu Bursa’da geçmekle birlikte Bursa’da çekilmemiş bir romandır. Zeyniler Köyü, Bursa’da Teleferik Mahallesi’nden daha yukarıdaki bir köydür. Çalıkuşu, Yönetmen Osman Faruk Seden tarafından bir kez filme (1966), bir kez de TV dizisine (1986) uyarlanmıştır. 2013’te ise Yönetmen Doğan Ümit Karaca ve Çağan Irmak tarafından TV dizisine çekilmiştir. Ayrıca, Güntekin’in, “Tanrı misafiri” adlı öyküsü de Setbaşı’ndaki bir konakta geçer…
Reşat Nuri Güntekin’in bazı roman ve öyküleri 1913 yılından itibaren öğretmenlik yaptığı Bursa’da geçer. Yazarın en tanınan romanı “Çalıkuşu”dur (1922). Reşat Nuri Güntekin, romanın bir bölümünde dağın eteğindeki köy ile Uludağ’ın başka bir yüzünü tasvir etmektedir: “Taşların arasından minare merdiveni gibi dik bir yoldan inmeye başladık. Aşağıda, akşamın alacakaranlığı içinde kapkara bir servilik, etrafı çitle çevrilmiş, çıplak bahçeler arasında tek tük kulübeler, tahta evler görünüyordu. Altlarında dört direkten ibaret ahırlar, üstlerinde asma merdivenle çıkılan bir iki oda. Herhalde, bu Zeyniler şimdiye kadar işittiğim ve resimlerini gördüğüm köylerden hiçbirisine benzemiyordu.” (a.g.e., s. 214).
“Ateşten Günler” (1987). Ateşten Gömlek romanından uyarlanan TV dizisindeki bazı sahneler Uludağ eteğinde 700 yıllık Osmanlı köyü olarak bilinen Cumalıkızık’ta çekilmiştir: “Ovada, üç yüz hanelik bir köy; sarı, çorak topraklar arasında, sarı topraktan yapılmış küçük bir sırtın üzerinde, önü yeşil bir Anadolu nahiyesi.” (s. 132). Bu kısımda olup biten olaylar Cumalıkızık’ta; Binbaşı İhsan (Can Gürzap) ve Anzavur Ahmet (Gökhan Mete) karşılaştıkları sahne, Cumalıkızık Köyü girişindeki meydanda ve köyün içinde çekilmiştir. Köy meydanındaki sahnede İngilizlerden para desteği alan Anzavur, Kuvayi Milliye Subayı Binbaşı İhsan’ı yargılamaktadır. Binbaşı İhsan’ın arkasında geniş açıdan Köy görünmektedir. Köylüler de filmde rol almıştır.
“Ateşten Gömlek” (1922), Halide Edip Adıvar’ın yazdığı ve Türk edebiyatında Kurtuluş Savaşı üzerine yazılan ilk romandır. Selim İleri, roman hakkında yazdığı makalede “Güzel ve önemli Kurtuluş savaşı romanları sonradan yazılmıştır. Birçoğunu bugün de tutkuyla okuyabiliriz. Ama pek azı Halide Edip’in Ateşten Gömlek’i ölçüsünde içten tanıktır.” diyordu (Can Yayınları, 14. Basım, 2010, s. 218)
Frances Kazan ise, Halide Edip Adıvar’ın otobiyografisini konu alan kitapta, Kurtuluş Savaşı’ndaki başarıya, Adıvar’ın, Anadolu Türklerinin bir başarısı olarak baktığını aktarmakta: “Türk ordusu askerlerinin figüran olarak kullanıldığı film büyük ölçüde yazarın istekleri doğrultusunda çekildi. Bakir Anadolu topraklarının arka fonu oluşturduğu filmde, Peyami ile Ayşe arasındaki aşk, bunların ‘İzmir Davası’ uğruna kendilerini feda edişlerinin dokunaklı öyküsüyle iç içe veriyordu.” (Halide Edip ve Amerika, Bağlam Yayınları, 1995, s. 58)
İngiliz Tarihçi Arnold Joseph Toynbee’ye göre milliyetçilik ırksal değil, zihinsel bir durumdur (a.g.e., s. 64). Halide Edip’e göre de Osmanlı Bizans’ın (Doğu Roma İmparatorluğu) bir uygarlığıydı ve Osmanlı kurumları da (yönetici azınlık) sıradan (Anadolu) Türkleri üstünde ince bir zırhı andırıyordu. Osmanlı Bizans’ın isim değişikliğinden ibaretti (a.g.e., s. 68).
“Küçük Hanımın Şoförü” (1962). Film aynı isimle üç kez çekilmiştir. İlkini Nejat Saydam 1962’de Uludağ’da siyah beyaz olarak çekmiştir. Senarist Nejat Saydam, oyuncular Belgin Doruk, Ayhan Işık ve Sadri Alışık’tır. 1970’de renkli olarak Tunç Başaran filmi Belgin Doruk ve Ayhan Işık’la tekrar çekmiştir. 2007’de ise Nejat Saydam’ın oğlu Sabri Saydam TV filmi olarak çekmiştir.
“Son Mektup” (1969) ve “Soyguncular” (1974). Türker İnanoğlu Filiz Akın ve Ediz Hun’u iki filmde buluşturdu Siyah beyaz çekilen filmden sonra Uludağ’daki iki oyuncunun birlikte oynadığı ikinci film renkli dağ manzaralarıyla dikkat çekiyordu.
“Unutulan Kadın” (1971). Atıf Yılmaz’ın çektiği Türkan Şoray ve Kadir İnanır’ın beraber oynadıkları klasik bir Yeşilçam öyküsü. Unutulan Kadın, Selvi Boylum Al Yazmalım (1977) filminin habercisi adeta iki başrol oyuncusunu Uludağ’da buluşturmuştur. Yeşilçam’ın kayak ve kar manzaraları eşliğinde tutku dolu bir aşk öyküsü. Uludağ, mutluluğunun bozulmasına engel olmak için cinayet işleyen bir kadının daha önce sevdiği erkekle geçirdiği mutlu günlere sahne oluyor.
Tamer UYSAL
https://tameruysal.wordpress.com/