Ankara yönetimiyle tamamen ters düşen Çerkes Ethem ve kardeşlerinin yaşadıkları ve yaşattıkları üzerine çok şey yazıldı, söylendi.
Lafı eğip bükmenin gereği yok… Milli mücadelenin ilk günlerinde olağanüstü yararlılıklar gösteren ve meclis tarafından da kahraman diye anılan Ethem ve kardeşleri, ilerleyen dönemde nasıl gözden düştüler… Gözden düşmekle de kalmayıp, milli kahramanken, maalesef bir haine nasıl dönüştüler?
1.İnönü Savaşı, ordunun henüz oluşum halinde bulunduğu çok kritik bir zamana rastlamıştır. Yeni ordu, Ethem ve kardeşlerini yola getirmek için harekete geçtiği sırada, 3.Yunan Kolordusu 6 Ocakta Bursa’dan Eskişehir’e ve 1.Yunan Kolordusu da Uşak’tan Dumlupınar’a doğru ilerlemeye başladı.
Yeni kurulmakta olan Türk ordusu, Yunan ordusuyla ilk defa bu savaşta karşı karşıya gelecektir. Bu savaşın sonucu, yol açabileceği psikolojik etkileri bakımından da önemlidir. Bir yanda Yunan, diğer yanda Çerkes Ethem’in Kuva-yı Seyyare birlikleri… İki ateş arasında kalan genç ordu, canını dişine takarak, hem İnönü’ne yetişip Yunanları durdurur, hem de tekrar geri dönüp Kuvayı Seyyareyi dağıtır, iki ateşi de söndürür.
Bizim gerçeklere takla attırma ustası kimi gayrı resmi tarihçiler, Çerkes Ethem’in yeni kurulan Türk ordusuna silah çekmediğini, kurşun atmadığını, savaşmamak için kuzu kuzu geri çekildiğini, Yunan tarafına geçtikten sonra da bölgeyi tümüyle terk ettiğini iddia ediyorlar.
Oysa Ethem, Yunanlılara yaptığı mütareke önerisini, İsmet Bey (İnönü) ve Refet Bey (Bele) kuvvetlerine karşı neler yaptığını, anılarında bizzat kendisi açık açık anlatıyor.
Ethem ve kardeşleri bu kararı almaya mecbur bırakıldıkları için değil, kendi tercihleriyle ve bile isteye isyana kalkışmışlardır…
Hatalar yaptılar ve sonunda öyle bir noktaya gelindi ki, adları hem “kahramanlık” hem de maalesef “ihanet” kelimesiyle birlikte anılır oldu…
Tüm detaylar videoda…
Link: https://youtu.be/X0W2Dsqyw5k